Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
Önceki Yazılar
|
Mart 21, 2013 - 08:08:57 · Kızıl Yolculuk (1)
Kasım 07, 2012 - 16:17:32 · Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)
Kasım 07, 2012 - 16:00:58 · Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)
Kasım 07, 2012 - 15:56:46 · Hobbit Fragmanları (0)
Aralık 21, 2011 - 08:18:56 · Hobbit Trailer (0)
Ekim 10, 2011 - 10:09:41 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)
Haziran 13, 2011 - 10:37:47 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)
Haziran 13, 2011 - 10:34:53 · Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)
Haziran 13, 2011 - 10:18:39 · Oyun Fikirleri (2)
Aralık 03, 2010 - 08:08:20 · BBC Tolkien röportajı (0)
Kasım 22, 2010 - 11:15:26 · The Hobbit icin Gazete Ilani (2)
Ekim 22, 2010 - 11:31:19 · Hobbit oyuncuları (10)
Ekim 13, 2010 - 09:27:41 · Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)
Haziran 02, 2010 - 07:54:36 · HOBBİT TEHLİKEDE (4)
Nisan 06, 2010 - 09:13:39 · Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)
Nisan 06, 2010 - 09:13:33 · Gölgelerin İçinden (0)
Ocak 19, 2010 - 08:58:13 · Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)
Ocak 08, 2010 - 15:45:13 · Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)
Ocak 08, 2010 - 15:44:59 · Mucizeler Savaşı (6)
Ocak 08, 2010 - 15:44:38 · LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)
Eski Yazılar
|
|
Fireforge göndermiş "Margaret Weis & Tracy Hickmanın The Cataclysm Adlı kitabında derledikleri True Knight adlı eserin ilk bölümünün çevirisidir.
Nikol ve Michael Kayıp Şehri arkalarında bıraktılar ve ormanın içine doğru yol aldılar. Kendi karanlık büyüsüyle dolmuş vahşileşmiş ormanıiçinde yürümeye cesaret edenlere korkunç tecrübeler hediye ediyor ve yürümeye cesareti olmayanları da buna inanmaya zorluyordu.
Meydana gelmiş olaylar yüzünden durumları berbattı- Nikolun elinde kendi ikiz kardeşi olan Nikholasın ölümünden sorumlu olan şeytani büyücünün kanı vardı ve Michaelın boynunda bir zamanlar tanrıçasının saflığının mavi ışığını saçan Mishakalın madalyonu karanlık duruyordu. Tüm gerçek ruhbanlar dünyayı terk etmiş ve bağlandıkları Tanrılara diğer bölümlerde hizmet için Krynnden ayrılmıştı. Abyssin Kraliçesine tapan karanlık ruhbanlar bile diğer tanrıların ayrılışından sonra ortaya çıkan boşluğu kötülükle doldurmada başarısız olmuştu. Kendini Raistlin diye tanıtan garip büyücünün sözleri kalplerinde yankılanıyordu : 13 gün içinde insanların küstahlığı yüzünden öfkelenecek olan Tanrılar Ansalona bir dağ fırlatacaklar. Topraklar çökecek, yeni denizler oluşacak ve dağlar değişecek. Sayısız insan yitecek.Bir o kadar daha kıyameti izleyecek olan karanlık günlerde o gün ölmüş olmayı dileyecekler
Michael ve Nikol ormanın kenarına -Nikholası öldüren goblin liderinin cezasını çektiği yere- geldiler. Şövalyenin kurumuş kanının izi hala yerdeydi. İkisi de hiçbir kelime konuşmadan durdu. Kayıp Şehirden ayrıldıklarından beri tek laf etmemişlerdi.
13 gün. Dünyanın sonunun gelmesine sadece 13 gün kaldı.
Nereye gitmek istersiniz, leydim? diye sordu Michael.
Nikol çevresine şöyle bir baktı etraf gecenin yaklaşmasıyla birlikte kararıyordu. Nikol ayağını kaldıramayacak kadar yorgun ve donuktu fakat bu yorgunluk fiziksel olmaktan çok ruhaniydi, kalbi yürümeye devam etmek için çok ağırdı.
Aklında sadece bir düşünce vardı, Ev dedi.
Michael üzgün gözüküyordu, belki de ağzını bir protesto için açtı. Nikol, onun ne söyleyeceğini biliyordu ve kelimeleri adamın dudaklarında tek bir bakışla dondurdu. Nesillerdir ailesine ait olan kale, mutlu günlerde sıcak bir yuva olmuş ev goblinler tarafından istila edilmişti. Döndüğünde kaleyi dağılmış ve berbat bir biçimde bulabilirdi bir hayaletimsi bir iskelet gibi. Önemli değildi. Kale onun eviydi.
Orası, ölmek istediğim yer dedi Michaela
Böyle dedikten sonra yürümeye başladı.
* * * * * * * * * *
Michael, kaleyi iyi bir halde bulmaları üzerine çok şaşırmıştı, kendi kendine bunun nedenini ancak goblinlerin kaleyi tarlaları yağmalak için kullandıkları bir üs olmasına bağlıyordu. Kale bulundukları yerden göründüğü üzere hala ayaktaydı ve yanmış bir dev görünümünde değildi. Michael neredeyse goblinlerin etrafta olduğuna dair kendinden emindi. Fakat bir günlük takip onu goblinlerin belki de daha zengin bir yer arayışına girdiklerine dair onu ikna etmişti. Kale boştu.
İçeride ise Nikol ve Michaeli tam bir kargaşa bekliyordu, ikiside berbat kokudan boğuluyorlardı ve temiz hava için dışarı kaçtılar.Dışkı ve çiğ etin kokusu kalenin salonlarını doldurmuştu. Meşe den yapılmış mobilyalar baltalar ile parçalanmış ve ateş yakılmak için kullanılmıştı. Perdeler kesilip atılmıştı. Seremoniler için kullanılan aile yadigarı zırh gitmiş ve şimdi bir goblin kralı tarafından giyilmesi muhtemeldi. Odalardaki eşyalar ve tablolar yakılmış ve kırılmıştı.
Köylüler ve hizmetçiler kaçmış ve goblin korkusu nedeniyle ya da geri dönmelerini gerektiren hiçbir neden olmadığından dolayı geri dönmemişlerdi. Hiçbir ev ayakta bırakılmamıştı. Depolar tüketilmiş, istila edilmiş ve yakılmış kuyular ise zehirlenmişti. Fakat en azından çoğu köylü canını kurtararak kaçmıştı.
Micheal, yıkıntılara baktı ve resmi bir tonda şöyle dedi, Leydim, Sir Thomasın şatosu bir gecelik yolda. İzin verin sizi oraya götüreyim. Gece yola çık
..
Nikol onu duymadı ve konuşmanın ortasında yürümeye başladı. Zırhını çıkararak onu isten kararmış bir duvarın yanına bıraktı. Zırhın altına kardeşinin olan ve onunla kılıç antrenmanı yaparken giydiği tunik vardı. Burnunu ve ağzını bir ağacın dalına asılı bulduğu bir mendili kullanarak sardı kaleye girdi ve daha sonraları sonsuz gibi gözükecek olan temizlik işine başladı.
Birden Michealın yanında olduğuna ne kadar çok sevindiğini fark etti, tüm zor işleri kendi üzerine çalışıyor Nikolun yorulduğu her yerde ona destek oluyordu. İşini bıraktı ve yüzünü örten kısa saçını geri attı ve Michaela döndü. Burada kalmak zorunda değilsin. Ayarlayabilirim. Sir Thomas seni gördüğünde çok mutlu olur.
Michael ona şaşkın bir bakışla cevap verdi. Nikol, şimdiye kadar anlamadın mı? Seni terk edebilme şansım gökyüzünde uçmak gibi bir şey.Kalmak istiyorum. Seni seviyorum çünkü.
Adamın konuşmaları sanki Elfçeydi. Konuşmaları onun için bir şey ifade etmiyordu. O kadar soğuktu ki onları hissetmiyordu.
Çok yorgunum dedi. Uyuyamıyorum. Umutsuz, değil mi? Fakat en azından ölmek için bir çatımız var.
Michael ona doğru uzandı, onu kollarına almaya çalıştı. Yüz ifadesi heyecanlı ve kaygılıydı.
Daima umut vardır
..
Nikol ondan uzaklaştı, onu unuttu ve işine devam etmeye başladı.
* * * * * * * * *
Kıyamet Gününden sağ çıkabilmek için hazırlıklar yapmaya başladılar. Aslında sadece Micheal. Nikol, kale temizlendikten sonra kardeşiyle birlikte uzun saatler boyunca sohbet ettikleri odada oturup gülmeye ve konuşmaya başladı. Bazı zamanlar ise sadece oturdu ve boş boş karşısında artık kimsenin oturmadığı koltuğa baktı. Michael onun için bir iş bulduğunda ise hiçbir itiraz da bulunmadan görevi yerine getirdi ve dönüp tekrar yerine oturdu. Yiyip içti fakat sadece Michael yemeği eline verdiğinde.
Adam, ilk başlarda narindi. Sabırla, hızlıca terk etmekte olduğu yaşama Nikolu geri döndürmeye çalıştı. Ve başarısız olduğunda korkusu katlandı. Onunla tartıştı, bağırdı. Ve bir an Nikolu sarstı bile. Nikol ise ona hiç dikkat etmedi. Onun hakkında düşünmeye başladığında ise Michael sadece bir yabancıydı. En sonunda Michael Nikolun bir şey yiyip yemediğinden emin olmak yerine kendine daha iyi işler buldu.
Michael günlerini tarlada gobilinlerden kalan aslında pek bir şey yoktu- ürünleri toplamakla geçiriyordu. Zehirlenmemiş bir dere buldu ve balıkçılık sanatının ihtiyaçlarını giderebileceğini öğrendi. Tuzak kurmak hakkında hiçbir şey bilmiyordu zaten bilseydi bile ormanın hayvanlarını incitemezdi. Sağlık tanrıçasına tapmaya başladığından beri hayvan eti yememişti. Bitkiler, meyveler ve vahşi sebzeler konusunda bilgiliydi ve bu onu hayatta tutmaya yaradı. Gün boyunca esmiş ve gecede esecekmiş gibi gözüken sert fakat kuru rüzgara karşın dikkatli harcarlarsa onlara daha çok yetecek olan yemek deposunun üzerinde oturuyordu.
Nikolu içinde bulunduğu melankolik durumdan kurtaramasa sadece kendi için endişelenmesini gerektirecek olan acı verici düşünceyi bir kenara koydu.
Nikola yardım etmesi için Mishakala dua etti. Dua etti, Tanrıçanın kadının kalbini dağlayan yarayı iyileştirmesi için. Solamniya Şövalyelerinin en sevdikleri tanrı olan Paladinea da dua etti, her oğlu kadar onurlu olan kızını kurtarması için.
Ve, en azından ilk başta, Paladine cevap verir gibi gözüktü.
Misafirleri yoktu çünkü kalenin çevresi neredeyse yok edilmişti. Michael işlerinden arta kalan zamanda dikkatlice oralara uğraması muhtemel yolcuları bekledi. Çünkü onlardan biriyle Sir Thomasa ulaşıp yaklaşan kıyamette karşı onu uyarmak istiyordu. Kimse gelmedi.13 günden 9 gün daha düştü ve Michael yardım beklemeyi kesti. Alacakaranlığa doğru tarladan gelen nal sesleriyle sessizlik bozuldu.
Selam olsun kale diye bağırdı güçlü derin bir ses Solamniya dilinde.
Ses, Nikolu rüyalar diyarından geri getirdi. Bir misafir dedi.
Michael aceleyle pencereye koştu ve geri döndüğünde Şövalye kelimesi ağzından çıktı. Zırhına göre bir Gül Şövalyesi.
Onu iyi karşılamalıyız dedi Nikol.
Ölçü, gelen misafirlere mücevherlerle döşenmiş bir yastık gibi davranılmasını emrediyordu. Şövalyeliğin onuru Nikola gelen şövalyeye istediği her şeyi sağlamasını söylüyordu.
Gerindi ve koltuğundan kalktı. Üstüne giydiği bol erkek kıyafetlerine şöyle bir baktı.
Ziyaretçi kabul etmek için uygun bir kıyafetim yok.Babam bu kural hakkında çok katıydı. Misafirleri ağırlamak için her zaman en iyi giysilerin giyilmesini söylerdi. Babam özel kılıcını kuşanırdı
Sanki etrafta uygun bir kıyafet bulacakmış gibi bakındı ve gözüne kardeşinin silahlıktan sarkmakta olan kılıcının parıltısı ilişti. Kılıcı kuşandı ve günlerdir isteyerek yaptığı tek şey olan misafiri karşılamak için ilerledi.
Michael sessizce onu izledi içgüdüleri ona bu şövalyenin her kimse belirli bir görev için burada olduğunu söylüyordu. Siyah atının çamur ve tozundan anlaşılabileceği gibi adam uzun süredir yollardaydı.
Nikol tarlaya girdi. Eğer şövalye kadının garip giysilerinin farkına varmışsa bile kibarca susmuştu. Şövalye belkide bu çağ ve günlerde şövalyeliğin garip üyelerini görmeye alışmıştı. Kılcını çekti, keskin tarafı yukarı bakacak şekilde miğferine yaklaştırdı ve selam verdi.
Efendim dedi ne yazık ki size geleceğimi haber vermek için kullanabileceğim bir yardımcım yok. Size gecenin bu saatinde verdiğim rahatsızlığı bağışlayın
Whitsund kalesine hoş geldiniz Sir Şövalye. Kalenin efendisi değilim ama onun hanımıyım. Benim adım Nikol, Sir David Whitsundun kızıyım. Asil eyerinizden inin ve dinlenin. Atınıza bakmak için bir yerim olmadığı için pişmanlık duyarım, fakat bu görevi kendi üzerime alacağım ve asil bir şekilde yerine getireceğim.
Baştan sona zırhla gezen, göğsünde gül motifi işlenmiş şövalye miğferini çıkardı. Şoka uğramış bir halde Michael Nikola bir adım yaklaştı.
Affedin beni leydim diyordu şövalye. Asil bir bayanı asil bir lordla karıştırdığım için.
Nikol iltifatı kafasıyla kabul etti ve dikkatini adamdan atına çevirdi.
Michael ise gözlerini adamın yüzünden alamıyordu. Güçlü ve yakışıklı mizacı yorgunluğun izleriyle lekelenmişti. Fakat adamın gözleri Michaelı esir tutuyordu. Kara gözler sanki kendi etinin kavuran bir ateşle yanmaktaydı. Adam o kadar soluktu ki Michael hasta ve deli biriyle konuştuklarından korktu. Nikol fark etmemişti. Onun dikkati dokunuşlarını bir dostluk belirtisi olarak kabul eden attaydı.
Leydim Michael başladı kurumuş dudaklarını diliyle ıslatarak. Bence belki de
..
İşte şimdi ben af dilemeliyim, dedi Nikol Bu aile ruhbanımız Kardeş Michael.
Şövalye eğildi.
Sizinle tanışmaktan onur duydum Kardeş Michael. Benim adım Dargaard Kalesinden Lord Soth. Leydi Nikol, ev sahibeliğiniz için teşekkür ederim fakat bu teklifi üzülerek de olsa reddedeceğim. Önemli bir durum bu gecede yolda olmamı gerektiriyor. Sizden sadece atım ve kendim için su istemek için durdum.
Şövalyenin sözleri soğuk ve kesintisizdi fakat sanki kelimeler gözlerindeki ateşte çatırdıyordu. Nikol ona saygıyla baktı. Belki de gecenin gölgesi onu da büyülemişti.
Memnuniyetle, Lord Soth. Size istediğiniz suyu getireceğim.
Bir şövalye kızı olarak Nikol, bu şövalyenin acele etmesi gerektiğini anlamış ve onu gereksiz konuşmalarla yormamaya karar vermişti. Su bulmak için hemen ayrıdı. Michael ise at için bir kova aramaya başladı. Döndüğünde şövalyeyi demir mataradan içerken buldu. Kovayı suyu sahibinden daha büyük bir açlıkla içen atın önüne koydu.
Sizi rahatsız etmezdim leydim dedi şövalye, fakat bir kuyuda yada göl de durmam gerekiyordu ve buralarda hiç saf su bulamadım. Sanırım goblinler size saldırdı. Kaleye tecrübeli bir savaşçı havasıyla baktı.
Evet dedi Nikol yavaşça. Atın boynunu okşadı. Bir iki gece önce üzerime çullandılar. Kardeşim, kaleyi ve insanlarını savunurken öldürüldü.
Görünüşe göre kaleyi savunan sadece o değildi dedi Soth yanan gözleri Nikolun ellerinde güvenle tuttuğu kılıca kaydı.
Burası benim evim dedi Nikol basitçe.
Sizin eviniz dedi Şövalye ve her şeye rağmen kutsanmış Gözlerinde ateş daha da büyüdü.Yüzü acıyla ve pişmanlıkla ciddileşti. Eyerde sanki acı çekiyormuş gibi sallandı.
Yola çıkmam lazım. Matarayı tekrar Nikola verdi.
Sizi gecenin bu saatinde neyin yola çıkardığını sormayacağım dedi Nikol, fakat Lord Soth bilin ki evimde her zaman hoş karşılanacaksınız.
Teşekkür ederim Leydi Nikol fakat görevim tamamlanana kadar rahata kavuşamayacağım. Istara gidiyorum ve oraya varmak için sadece 4 günüm var.
Istar diye çığlık attı Michael. Fakat oraya gitmemelisiniz! 4 gün içerisinde- Ne söyleyeceğinden ne bildiğinden şövalyenin ne bildiğinden emin olamadan sustu.
Şövalyenin yanan gözleri Michaeli hapsetti. Demek biliyorsunuz kardeşim. Bu dünyanı ne kadar karanlık bir kaderin beklediğini biliyorsunuz. Pekiyi o zaman bende size şunu söylüyorum: Tanrılarında yardımıyla ben onu engelleyeceğim bu ölümümede sebep olsa.
Şövalye tekrar Nikola selam verdi, miğferini taktı ve karanlığa doğru atını sürmeye başladı. Biraz sonra görüşünü kaybetmişlerdi.
Ölümüne de sebep olsadedi Nikol yavaşça arkasından parlayan gözlerle bakarak. O gerçek bir kahraman. Dünyayı kurtarmak için atını sürüyor bu ölümünede sebep olsa. Pekiyi ben ne yapmalıyım? Ben ne yaptım?
Arkasını döndü ve geldiklerinde beri ilk kez kaleyi olduğu gibi gördü..
Ölçü. Yemin. Onurum yaşamımdır. Est Solarus Oth Mithas. Neredeyse ağabeymin ve babamın anısını unuttum. Bu Şövalye bana görevimi hatırlattı. Belki de Paladine onu bu yüzden gönderdi. Her zaman ismini onurla anacağım: Dargaard Kalesinden Lord Soth.
Michael kendi iyi dileklerini de eklerdi şövalyeye Nikolu hayata geri döndürdüğü için fakat ruhbanın kalbini bir gölge kapladı. Acı vericiydi. Konuşamadı.
"
|
| |
Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
|
Re: Gerçek Şövalye Bölüm 1 (Puan: 1) Gönderen anaglareb (anaglareb@superonline.com) Tarih: Mayıs 24, 2004 - 12:06:55 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://www.ardalogy.com | çok iyisin kanka ellerine sağlık. sitemiz giderek bir bilgi yuvasına dönüşüyor. biraz spoiler olacaktır tabi ki okumayanlar için ama süper bir çeviri. |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Gerçek Şövalye Bölüm 1 (Puan: 1) Gönderen TheLightBringer Tarih: Mayıs 25, 2004 - 09:33:57 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | tanımlamak için kelimeler yetmez ama bir tanesini kullanabilirim; "mükemmel" olmuş...
emeklerin ve böyle güzel bi çalışmayı bizlere sunduğun için teşekkürler Flint. ;) |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
|