Bir Elf`in Günlüğü BÖLÜM 1- MORİA YOLCUSU-
Tarih: Ağustos 03, 2006 - 09:15:52
Konu: Hikayeler


YÜZÜKLERİN EFENDİSİ’NİN DEVRİLİŞİ VE KRALIN DÖNÜŞÜ

KİTABA EK: LORİEN SAVAŞÇISI KIZILYAPRAK (ORMAN HANIMININ İZNİYLE LORIEN ELFLERİNDEN)
YAZAN: SAMWİSE KIZI ELANOR
Hanımın Notu: Shire çiçeği sevgili Elanor, fazla yazmayacağım. Uzun süre bu kitabı bırakabileceğim bir canlı aradım. Bunu sana Gloin oğlu Gimli getirecek. Sevgilerimle.

KIZILYAPRAK; BİR ELF GÜNLÜĞÜ (HANIMIN AĞZINDAN)
BÖLÜM1

"Ben Lorien Elflerinden Kızılyaprak, Orman hanımına sadakatle hizmet edeceğime, orklaşmadıkça başka hiçbir ırka bilerek zarar vermeyeceğime, bütün Mallorn yaprakları üzerine yemin ederim."



Böyle başladı Kızılyaprak’ın hüzünlü öyküsü. Eğitiminden sonra Kızılyaprak, Taş halkının yanına, elf elçisi olarak Khazad-dum madenlerine gitmek zorunda bırakıldı. Cüceler hakkında iyi şeyler duymamıştı. Neye benzediklerini bile bilmiyordu. Melkor’un uğursuzluğu başına bela olacaktı ama o bunu bilmiyordu. Heyhat yazık oldu ona. Uğursuzluğu Melkor oluşturmuyordu ama onun veziri için aynı şey söylenemezdi. Kızılyaprak burada sadece elçilik yapmayacaktı. Yanına üç bölükten oluşan silahlı bir elf ordusu verildi. O, silahlardan pek anlamazdı. Ne iyi bir kılıç, ne de ok kullanıcısıydı. Ama çok iyi bıçak kullanırdı. Hem de bunu çift elle yapardı. Ve böylece askerleri ile yola çıktı. Karanlıklar Efendisinin Lorien’e saldıracağı söylentisi duyulmuştu. Efendi Elrond ve Hanımı olduğu sürece hiçbir şeyden korkmazdı. “Kim bilir belki cüceler de o kadar kötü çıkmaz.” diye düşünüyordu. Ve Kızılyaprak bu düşüncelerle yola çıktı. Bir ara ariflerin başkanı Saruman’a gitmesi gerekiyordu. Onu bir kartal taşıyacaktı. Saruman’ın hainliği, o zamanlar henüz alıp yürümemişti ama Isengard’da kulede sanki alevler vardı. Kızılyaprak’ın yüreğine korku düştü. Kartala "Lütfen geri dönelim." dedi ve döndüler. Lorien ile Moria kapısı arasında bir düzlükte indi Kızılyaprak. Kartala şöyle dedi: "Benim soylu, asil arkadaşım, Hanıma ilet; Kızılyaprak Arif başından çok çekindi. Beni affetsin." Askerleri onu bekliyordu. Elflerin yüzlerine baktı, hepsi de kendisine güveniyorlardı. "Bana güveniyorlar, heyhat!" diye düşündü ve gülümsedi birdenbire. Askerlerin yüzünde korku yoktu. Çoğu daha önce Mordor’a casus olarak girmişti. Ve yine çoğu kırktan fazla savaş görmüştü. O ise sadece yapraklar arasında dolaşmıştı. Belki de aylaklık etmişti. Birden "Hanımın askerleri, eve gitmekte serbestsiniz. Benim gibi korkak birinin askerleri olmayın. Lütfen bir sözcü çıkıp düşüncelerini bana iletsin. Lanet olsun bana!" diye bağırdı ve ağlamaya başladı. O da ne! Askerlerin hepsi birden Kızılyaprak’ı selamlıyordu. Ve Kızılyaprak "Sağ olun arkadaşlarım!" diyebildi. Ağzından başka bir söz çıkmadı. Moria’nın doğu kapısına az bir mesafe kalmıştı. Kapı daha belirgin olsaydı belki fark edebilirlerdi ancak cüceler ustalıkla oymuştu şehri. Bilmeyen biri burada şehir olduğunu, bir Vala bile olsa, anlayamazdı. Kapı artık çok yakındı. Birden bir elf bağırdı: "Kaçak cüceler, orklar, goblinler ve bir nazgul, sayıları bin kadar!” Birden korkunç bir çığlık duyuldu. Kızılyaprak arkasına baktığında siyah bir at, üzerinde siyah kukuletalı uzun boylu siyah bir figür fark etti. Askerlerde tık yoktu çünkü onlar buna alışkındı. Kendisiyse ilk defa böyle bir şey yaşadığı için gördüğü şeyi öyle algıladı fakat öyle değildi! Bu askerler, Morgul ve Mordor’da bulundukları için nazgul çığlığına alışıktılar. Kızılyaprak ise bayılmak üzereydi. En son arkasında bir sancak fark edebildi ve Üsancağın üzerinde soluk bir beyaz ay ….






Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=2000