Yüzüklerin Efendisi, Tarih ve Yanılsamalar
Tarih: Şubat 08, 2006 - 10:52:12
Konu: Editörün Seçimi / Özel Yazılar



Yüzüklerin Efendisi hiç şüphesiz bir döneme damgasını vurmuş bir eserdir. Yazıldığı zamandan bugüne kendine çok geniş bir hayran kitlesi yaratmış olduğu su götürmez bir gerçektir. Bir dilbilimcisinin, ilgi duyduğu ve incelemiş olduğu İskandinav efsaneleri ve destanlarından esinlenerek mitolojisi olmayan İngiltere’ye böyle bir hikaye kazandırmak amacıyla yarattığı bir dünyadır Orta Dünya.



Eğer dikkat edilirse 1955’ten sonra Yüzük Kardeşliğinin basımı 1966 yılında olmuştur. 1966’dan sonra ise sık aralıklarla pek çok baskısı yapılmıştır. Şimdi bu tarihe dikkat etmemiz gerekiyor. 60’ların sonu öğrenci hareketleri, hippi gençliği, “savaşma seviş” sloganları, değişen bakış açıları gibi şeyler canlandırmakta zihinlerde. İşte Yüzüklerin Efendisi’nin popülaritesinin artmasının da bu zamana denk gelmesi bir tesadüf değil. Yüzüklerin Efendisi’ne bakıldığında ilk olarak tamamen yeni şeyler ortaya koyuyor gibi gözüküyor. Bambaşka bir dünyada yaşayan çok değişik ırklar, onların farklı dilleri…Saf, masum hobbitlerin eline düşen Yüzük, onun yok edilmesi için çıkılan yolculuk vesaire çok ilgi çekici gözüküyor. Ayrıca zaten hem siyasi hem de felsefi anlamda sorgulamalara fazlasıyla yönelen dönemin gençliği gerek kitapta geçen “iktidar” sevdasından gerekse bu dünyanın tasalarından uzaklaşma arzusundan Yüzüklerin Efendisi’ne çok büyük ilgi duydular. Alternatif gerçeklikler ya da dünyanın bilinmeyen bir zamandaki tarihi, kaçmak isteyenler için harika bir sığınak oldu.

Yüzüklerin Efendisi’nin bir alegori olduğu yolundaki iddialara Tolkien kitabının ön sözünde şöyle cevap verir: “Varlığını sezecek kadar yaşlanıp bezdiğimden bu yana, alegorinin her türlü tezahüründen bütün kalbimle nefret ederim. Doğru yada sahte tarihi, onun okuyucuların düşünce ve tecrübelerine uyarlanabilir olmasını tercih ederim. Bence birçok kişi “uyarlanabilirlik” ve “alegori”yi birbirine karıştırıyor; halbuki biri okuyucunun özgürlüğünde, diğeri ise yazarın kasıtlı hakimiyetinde yatar.” Yani Tolkien kasıtlı bir şekilde alegori yapmadığını iddia ediyor. Yine de kendi tecrübelerinin bilinçli olmadan bu tarz bir yapıya götürmüş olması ihtimal dahilindedir. Zira Tolkien çok doğru bir şekilde “hiçbir yazar yoktur ki kendi tecrübelerinden tamamıyla etkilenmesin” demektedir. Kesinlikle Tolkien’in alegorik bir roman yazdığı iddiasında bulunmuyorum. Söylemeye çalıştığım şey kitabın tamamen hayali olmadığıdır. Tolkien “uyarlanabilirlik” diyor ve evet Yüzüklerin Efendisi’nde yaşananlar tarihin pek çok dönemine uyarlanabilir. Ancak Tolkien’in hayatını ve tecrübelerini göz önünde bulundurduğumuzda klasik doğu-batı çatışmasının en çok uyarlanabilir şey olduğu göze çarpmaktadır. “Noel Baba’ya Mektuplar” adlı kitabında Tolkien’in İstanbul’un fethini gulyabanilerle özdeşleştirmiş olması benim nazarımdaki en önemli ispatlardan biridir. Koyu Katolik bir İngiliz’in böyle düşünmesine de şaşırmamak gerekir.

Yabancı forumlarda tartışılanlardan biri de Minas Tirith’in neresi olabileceğidir. Kimi İstanbul kimi Viyana demektedir. Osgiliath’ın Belgrat olabileceği fikrinde olan kişiler de mevcuttur. Minas Tirith İstanbul olabilir. Viyana da olabilir. Olsa bile bunun ne zararı var bize? Kurtlar Vadisi Irak’taki gibi bir “öç alma” olabilir gayet bu. Olmayabilir de. Sonuçta önemli olan yazılanların yazarın zihnindeki hali değil bize intikal ettiği halidir, bizim yazılanlardan anladığımız ve çıkardıklarımızdır. Orada iktidar hırsını, en kötünün bile bir şekilde iyilik için bir rolü olabileceğini, beklenmedik kişilerin kahraman olabileceğini görebiliriz.

En önemli şey sevdiğimiz ve önem verdiğimiz bir eser hakkında olumlu ve olumsuz her türlü şeyi söyleyebilmektir. “Tolkien doğu-batı düşmanlığını gözler önüne sermiştir” dediğinde biri hakaret dolu sözler sarfetmek yerine konu üzerine biraz düşünerek sevdiğimiz şeyi savunabilmeliyiz. Bu yazdığım yazıya karşı da olumlu veya olumsuz tepkiler gelecektir muhakkak. Demek istediğim körü körüne bir şeylere bağlanmak yerine birazcık da olsa dışarıdan bakabilirsek her şey daha güzel olabilir. Şahsen bu körü körüne bağlılıkları gördükçe sevdiğim şeyden –Yüzüklerin Efendisi’nden- soğuyorum. Tabii ben soğusam ne fark edecek diğerleri istedikleri gibi sevmeye devam edecekler. Eh buyursunlar sevsinler o zaman ben sevmesem de dünya bir şey kaybetmeyecek nasılsa.

Teşekkür ederim.


Not: Bir de şöyle bir harita var. Hyboria çağı’nın (Robert E. Howard’ın yazdığı Conan hikayelerinin geçtiği çağ). Epey bir benzerlik var gibi başka bir haritayla. Howard’ın 1936 yılında öldüğünü de hemen belirteyim:

Hyboria çağı haritası





Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1952