Başlangıç....
Tarih: Aralık 13, 2004 - 11:35:50
Konu: Hikayeler


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzaak bir ülkenin uzak bir şehrinde, ailesiyle birlikte bir kulübede yaşayan, küçük bir çocuk varmış .
Yaşadığı kulübe neredeyse yıkılmak üzere, harap haldeymiş.
Annesi hasta ve bitkin bir kadınmış, çoğunlukla da tembelmiş. Bütün gün boş boş oturur, akşama da kaynayan bir tencere aşının olmamasına ağlarmış.
Babası desen zaten yaşlı mı yaşlı bir ihtiyarmış. O da hanımının yanına oturur, ağıtlarına ortak olurmuş.
Evin en büyük çocuğu bir kızmış. Çekmez olasıca o da annesine çektiğinden, bahçede aylak aylak dolaşmaktan başka iş yapmazmış. Ama pek güzelmiş. Bahtı açık olsun…


İkinci çocuk zeki, çalışkan bir gençmiş. Elinden her iş gelirmiş. Bizim çocuk, en çok onu severmiş. O da, bu en küçük kardeşini. Evin ekmeğini de o sağlarmış. Ocağa tencere koydurmasa da kazandıkları 2 3 lokmanın boğazlarından aşmasını sağlarmış. Uzun yıllar çekip gitmemişse o evden, umut taşıdığındanmış, bir gün ablasının elinden bir iş gelir, annesi 2 bahçeye çıkar, babası iş arar umudu. Gün gelmiş umutları tükenmiş. Kardeşinin kendine bakabilecek, bu ailenin elinde harap olmayacak kadar büyüdüğüne karar verince almış başını gitmiş.Bir süre sonra mektupları gelmeye başlamış. Denizci olmuş, yelken açmış başka diyarlara, biraz da para koymuş zarfa, dikkat etsinlermiş sağlıklarına.
Küçük bilirmiş okumayı yazmayı… Abisinden ne kapabilmişse yaşama dair, yaşamaya dair su gibi içmiş o gidesiye. Abisi gitmeden onu götürmüş şehrin en alim adamına. “hocam” demiş “esirgemedin bugüne kadar yardımını benden, son bir ricam olacak senden. Bu benim kardeşim Atua… Bakma böyle küçük olduğuna. Benim gibi 10 taneyi cebinden çıkartır icabında. Al okut Eğit adam et yanında.” Dedik ya şehrin en alim adamı hemen alır mı çocuğu yanına, demiş “önce bir sınav etmeli adabınca” . Biraz düşündükten sonra “çocuk” demiş “Söyle bakalım, nedir insanı ona yetişmekten korkutan, uzadıkça kısalan” Düşünmüş çocuk…. “son” demiş “ve hayat… Ömür uzadıkça küçülecektir, insan ömrünün sonuna yaklaştıkça büzülecektir”. Alim yüzü ışıldamış, birkaç soru daha sormuş, sonunda; “Aferin, evladım” demiş “uz zamanda bildin soruları. ” Sonra dönmüş ağabeyine, “düş yoluna, bakma ardına, ne varsa bildiğim, bildireceğim ona…”
Atua her gün gitmeye başlamış Alim’ in yanına… Ne varsa öğrenmesini dilediği, öğrenmiş bir çırpıda. 5 yıl geçmiş bir göz açıp kapamaya. Gün olmuş devran dönmüş. Alim yaşlanmış, öğrenci sayısı azalmış. Öğrencisini yanına çağırmış, “evlat” demiş “benim vaktim sona ermekte, geçip gideceğim günler yaklaşıyor. Bunca sene sen bana yoldaş oldun, ben sana hoca.” Atua’ nın gözlerine yaş dolmuş…. Ne diyeceğini bilemez halde eğmiş başını. Alim başını okşamış, “Artık kocaman bir adam oldun. Yakışıyor mu bu gözyaşları sana? Dinle beni… ben yakında, çok yakında gideceğim. Yıllardır ertelemekte olduğum bir seyahate çıkacağım. Muhtemelen de dönmeyeceğim. O yolculukta bana eşlik etmeni istesem…” Atua hevesle kaldırmış başını… Alim gözlerine bakmış çocuğun… “Ah, bu gençlik, ne nereye gittiğimizi sorarsın, ne de neden seni yanıma istediğimi? Yolu bilmeden, yola çıkmanın tehlikelerinden bu kadar mı bihaber yetiştirdim seni?” Atua tekrar başını eğmiş, “hocam” demiş, “ağabeyim gideli gönlüm yoldadır bilirsin. Mektuplarında bahsettiği o güzel diyarları görmek isterim. Ama bil ki; bu kadar istiyorsam gitmeyi, sen gittiğin içindir. Yolum senin yolundur. Ateşe de gitsen, suya da.” Dolmuş Alim’ in gözleri. “Hadi öyleyse evlat” demiş, “hazırlıklara başlayalım. Var git çarşıya, bol bol mum al karanlığı ışıtmak için, biraz kibrit al ocağı tutuşturmak için, bir de küçük sanduka al sırları saklamak için…” Atua bir çırpıda çıkmış evden dışarı. Alim ne dediyse almış, ne dediyse yapmış. 3 gün sürmüş hazırlanmaları. Giyecekler, ufak tefek yiyecekler, ufak araç gereçlerle birer çanta hazırlamışlar kendilerine. Alim bilet almış gidecekleri yere. Atua sevinçliymiş, varacakmış ilk kez denize. 3. günün sonunda Atua ‘ya bir haber ulaşmış anacığından. “var, gel evladım, seninle konuşmam lazım” diyormuş pusulada. Alim “evlat” demiş “5 saat var geminin çıkmasına. Bir saat limana yolculuk kalır 4 saat. Yetiştin mi limana sağ salim çıkarız yola? Seni bekliyor olacağım kamarada, yetişemezsen, sen yoluna ben yoluma” Atua ne bilsin olacakları, öpmüş elini Alim’ in düşmüş yola. Varacakmış tez zamanda
Yıllar var ki evinden ayrılalı, çok şey değişmiş, yeni evler yapılmış yeni insanlar yerleşmiş civara. Arada uğrar ihtiyaçlarını görürmüş ailesinin Atua. Bir kıza rastlarmış komşu bağda, gözleri yeşil. Kız bakarmış O’ na, gülüşü ayça. Anasının yanına vardığına, ağlamaklı kızı da bulmuş orada. Anlamış kötü bir şeyler olmakta. Anasının ağıdı yükselince içeriden, anlamış olanları. Babası geçip gitmiştir bu diyarları. Cız etmiş içi. Eşikten girmiş içeri. Uzaklaşıp gitmiş gemi…
Atua sırtlamış ailesini. Almış Alim’ in evine taşımış önce. Ders vermeye başlamış öğrencilerine. Kısa zamanda tanınmış memlekette… Aklı bugünde kalmış gönlü gemide. Ne zaman rüzgar esse denizden, gözleri buğulanmış hasretten. Ablası yerleşince koca eve, serpilmiş çiçek açmış öylece. Tez zamanda evlenivermiş kısmetiyle. Anacığıyla baş başa kalınca Atua, yayılmış konağa. Yokmuş gayreti hayatta. Ders vermek bile zor gelir olmuş. Herşeyden soğumuş. Yeşil gözlü kızı görünce bir gün yolda, aklı gelivermiş başına. Gönlünü etmek zor olsa da, kız gelin gelmiş konağa. Konaktakilerin halini görünce pişman oluvermiş, o ayrı dava. Kocasının derdini çözüvermiş, kısa zamanda. Bakmış, bakmış demiş “Derdimiz ortakmış”. Atua anlamamış önce, sonra karısının gözlerinde yolu görünce, hayat dolmuş yeniden içine. Anacığına gitmiş, “var koy ver bizi gidelim” demiş. Anası zaten gelinden bezmiş, bu duruma da çok sevinmiş.
Böyle başlamış Atua ile yeşil gözlünün sevdası, yol macerası…
--------------------Bitti----------------------------------






Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1757