Masal...
Tarih: Temmuz 12, 2004 - 11:41:26
Konu: Hikayeler


- Fraun, çabuk gidiyor ve O’ nu bana çağırıyorsun. Hadi fırla hadi!
- Peki efendim, izninizle.
….
- Mina?
- Efendim!
- Nera’ yı kovmuşsun?
- Evet, kovdum?
- Neler oluyor sana?
- Bana mı ne oluyor? Hastayım…
- Ne oldu ateşin mi var? Bakayım, hayır. Ama neden öyle bakıyorsun, neden bu kadar öfkelisin?
- Aynam nerede?
- Mesele bu mu?
- Evet, mesele bu?
- Kırıldı…
- Yalan! Yalan! Yalan!
- Sakin ol,
- Olmayacağım!
- Neden bu kadar histerik davranıyorsun…
- Neden olabilir, aynamı istiyorum!
- İşte ayna,
- Ben aynamı istiyorum…
- Neden!?


- O annemden kalan tek şey…
- Annen… Bunu nereden biliyorsun?
- Neyi?
- Annenden kaldığını o aynanın,
- Sen söyledin!
- Hayır!
- O zaman Nera’ dan duymuşumdur.
- O da bilmiyor ki…
- Saçmalama?
- Nereden öğrendin?
- Bilmiyorum. Sadece onun annemden kaldığını biliyorum.
- Marae’ mi söyledi…
- Saçmalama o buraya uğramaz ki,
- Nasıl uğramaz ayda bir burada,… Ne oluyor sana?
- Nasıl ayda bir burada.
Şaşkınlık akıl sınırlarını zorluyordu Mina’ nın. Neler olduğunu anlayamıyordu. Benliği ikiye bölünmüş gibiydi, hatta üçe dörde. Aklını zorlayan onlarca anı vardı. Hangisi yaşanmıştı hangisi yaşanmamıştı, bilemiyordu.
Her şeyin gelip düğümlendiği o an, o andan sonrası… hatırlayamadığı o 6 aylık hastalık.
Mina’ nın suskunluğunu kabullenişe verdi Smone. Ellerini ellerine aldı.
- ne kadar da soğuklar… hasta mı olacaksın yoksa?
Mina hala susuyordu. Smone’ nin ne dediğini bile duymamıştı.
- Mina?
- ….
- Mina?
Bu son seslenişle beraber o hafif sarsıntı kendine getirdi Mina’ yı.
- Yalnız kalmak istiyorum, diye mırıldandı.
- Seni yalnız bırakamam!
- YALNIZ KALMAK istiyorum!
- Peki, peki Mina…
Smone’ ın çıkmasıyla beraber düşüncelerini şöyle bir toparlamaya çalıştı. Neler yaşadığını tartmaya. Uykuya dalmadan önce gördüğü o korkunç rüyaları hatırlamaya başladı. Karanlıktan gelen o sesi. Ter içinde uyandığı geceleri. Sonra başka bir şey daha hatırladı. Sabaha karşı korkuyla uyandığı bir gece ki muhtemelen hala uyumaya devam ediyordu, odasına bir kadın gelmişti.
- seni bulmamaları gerek güzel kızım, demişti. Buradan gitmen gerek…
- Nereye? Neden? Nasıl?
- Birkaç gün içinde bir yolunu bulacağız. Muhtemelen geçici bir çözüm olacak ama en azından seni bir süre koruyacak.
- Kimden koruyacak, kimden kaçacağım?
- Şşşt, sakin ol. Sadece hazır olmaya bak. Yakında gelip alacağım seni.
- Hayır, hiçbir yere gelmiyorum. Doğru dürüst bir açıklama bekliyorum.
- Sakin ol sakin ve hazırlıklı.
Kadının eli başında gezinmişti. Sonrası karanlıktı. Sabah uyandığında herkese sormuş sordurmuş ama öyle birinden haber alınamamıştı. Çevresindekiler düğün stresine vermişlerdi. Düğün??? Hastalanmadan önce evlenmek üzereydi. Şimdi lafı bile geçmiyordu. Sonra ne olmuştu, peki? nereye gitmişti,? Niye hiç uğramıyordu? O’ nu seviyor muydu? “ bu ne saçma soru???” “Peki neden hatırlamıyorum?” “O???”
O sırada gözü karşı kıyıya takıldı. Her gün gördüğü evler değildi karşısındaki. Tuhaf yüksek binalar vardı. Ağaçlar yoktu. Hava alacakaranlıktı ama karşıda bir şeyler ışıl ışıl parlıyordu. Odaya baktı, boştu. Şakaklarına bir ağrı çöktü. “Neler oluyor?... Çıldırdım mı ben?” hafızası iki yaşam arasında gidip geliyordu. Bir Mina oluyordu, bir de… karşısındaki aynaya bakınca; “ sen kimsin” döküldü dudaklarından. Sonra yine karanlık….
‘ bu sabah üstümde bir ağırlıkla uyandım. Sanırsın ki saatlerdir uyuyan ben değildim de başkasıydı… Öyle gerginim ki. Kötü bir rüya gördüm galiba. Ne işim var benim bu taş binada. Ha, hatırladım…. Ben burada tutsak kalmıştım, çıkamıyordum…Boğuluyorum. Artık çıkmak istiyorum. Ç I K M A K!!! Özür dilerim. Bencilliğim için affet beni. Sadece kendimi düşündüğüm için affet. Senin ne halde olduğunu unuttuğum için… Neredesin?’






Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1672