Öfke Savaşı
Tarih: Mayıs 24, 2004 - 10:09:32
Konu: Hikayeler


slmlar ışığın bekçileri...


işte size birinci bölümün devamı... umarım beğenirsiniz ayrıca kendime ufak ama bir o kadarda önemil bir rol verdim. fakat kessinlikle Tolkienin paralelliğinden çıkmadım.(ya da ben böyle düşünüyorum).eleştirilerinizi bekliyor olacağım.


Ayrıca üzülerek belirtmek istediğim bir şey daha var sınavlardan dolayı önümüzdeki 2 hafta boyunca size yazı yollayamayacağım... umarım beni anlarsınız....görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın....


Öfke Savaşı


Bölüm 1:Batı’ya yolculuk (Devam)
Hatırlatma:


Fakat bu dişi elf ona birisini hatırlatıyordu.Yüzünü daha iyi görebilmek için eliyle kadının saçlarını aralayan Earendil tiz bir çığlık attı. Gözlerine inanamıyordu; çünkü yatakta yatan beline kadar uzanan altın sarısı saçları arasındaki solgun yüzlü kadın onun çok sevdiği karısı Elwing’di. Earendil in tiz çığlığıyla uyanan Elwing masmavi gözleriyle Earendil e baktı.




İnanamıyorum Sonunda başardım, seni buldum, rüyam gerçekleşti.. Ulmo’ya şükürler olsun!, uzun süre sonra sana tekrar kavuştum Earendil.” Ağlamaya başlayan kadının kendi karısı olduğunu anlamakta güçlük çeken Earendil farkında olmadan Elwing’in göz yaşlarını elleriyle silerken zorlada olsa ağzından birkaç sözcük döküldü :


“Gerçektende bu inanılmaz, gözlerim inanmakta güçlük çekiyor. Nasıl oldu da bu gerçekleşti? nasıl oldu da beni buldun?


“seni bulmam Tanrılar tarafından istenmişti sevgilim; çünkü kader bizim tekrar karşılaşmamızı öngörüyordu.”


Earendil şaşkınlığını üzerinden atamamasına rağmen rahatlamışa benziyordu. Uzun zaman sonra karısına kavuşmuştu ne de olsa. Birlikte kamaradan çıkıp serin ama taze havayı soludular ve Earendil, karısı Elwing in üzerine bir elf pelerini örtmüştü çünkü Elwing in üzerinde deniz incileri kadar beyaz ipekten yapılmış bir elbiseden başka bir şey yoktu.





Yeni doğan güneşin ışıklarıyla sulanan Vingilot’un altın pruvasına yaslanan Earendil ve güzel karısı Elwing sonsuz ufka bakıyorlardı. Sessizlik içinde geçen birkaç dakikadan sonra Earendil:





‘Tanrılar istemişti dedin. fakat başka bir şeylerin daha olduğunu hissediyorum. Sanki başına kötü bir şeyler gelmiş gibi... bunu yüzünden okuya biliyorum Elwing söyle bana ne oldu seni buraya getiren asıl sebep ne? ‘





Elwing sessizliğini birkaç saniye daha korudu fakat başına gelen korkunç şeyleri anlatmaktan kaçamayacağını anlayınca mecburen anlatmaya başladı...





‘Sen Batı’ya yelken açtıktan sonra her şey iyi gidiyordu, haberciler Morgoth’un ordularının savaşamayacak kadar sakin olduklarını söylüyorlardı; fakat buna güvenemezdik. Kalplerimizde senin Batı ya ulaşma umudun ve Morgoth’un korkusuyla Sirion deltalarının civarında yaşıyorduk elflerin son şehrinde, fakat benim Morgoth’un son saldırısından sağ kurtulduğum ve silmarili’e sahip olarak yaşadığım Maedros’un kulağına ulaşmış.fakat her nasılsa ilk başlarda onlardan dostluk mesajları bile aldık. silmaril in bende olması onları etkilememişe benziyordu ama bildiğin gibi Fenor oğlu Maedros: zaman içinde yerine getirilmemiş yeminin ona ve kardeşlerine verdiği acıyı yüreklerinde tekrar hissetmeye başlamışlardı, biliyorsun Valinor’da Feanor ve halkı silmarilleri geri almak için bir yemin etmişti ve geri almadıkları sürece kim olursa olsun onlara karışı savaşacaklardı....


Elwing bir an durakladı anlatırken sesi daha da incelmiş gözleri dolmuştu ve elleri titriyordu.ama kocasının simsiyah gözlerinde aradığı cesareti buldu ve konuşmasına devam etti


- Maedros av yollarında dolaşan kardeşlerini toplayarak Limanlara dostluk mesajlarını göndermeye devam ediyordu fakat mesajlar sadece dostluk içermiyordu sert taleplerde içeriyordu; işte o zaman anladık amaçlarının ne olduğunu. fakat ben ve halkımız Sirion, Beren’in aldığı Luthien’in taktığı, Güzel Dior’un uğruna katledildiği mücevheri teslim etmedik, edemezdik çünkü sen denizlerdeydin ve halk silmarillerin evlerine ve gemilerinin üzerine yayılan şifanın ve kutluluğun onlardan kaynaklandığını düşünüyordu... dedi. Elwing ama gerisini getiremedi, ağlamaya başlamıştı mavi gözlerinden akan yaşlar denizin durgun suları arasında halkalar oluşturuyordu. Cesaretini son bir kez daha toplayarak anlatmaya devam etti


-Maedros ve kardeşleri Karanlık Lord Morgoth’un zalimliğinden kaçan adamlarını toplayıp savunmasız Siriona saldırdılar. saldırı gecenin karanlığında, ani ve hızlı olmuştu. Hiçbir şey yapamadık. kentin içine sızıp önlerine çıkan herkesi öldürdüler sonrada şehrin ortasında bulunan saraya ilerlediler. Bense sarayın ak kulesinde oturuyordum ta ki şehrin yandığını görene kadar geceyi aydınlatan alevleri görünce aşağı indim, olanları öğrendiğimde ise vakit çok geçti Maedros ve kuvvetleri saraya ulaşmak üzereydi çok az zamanım vardı oğullarımız Elrond ve Elros da uyanmışlardı yanıma geldiklerinde ,belli etmediklerini düşünseler bile,gözlerinde gördüğüm korku ve çaresizlikleri beni çok üzmüştü sarayın muhafız alayının komutanı yanıma gelerek telaşlı bir şekilde:


- Hanımım kaçmalısınız! Maedros şehrimize saldırıyor Onu almak için gelmişler önüne çıkan herkesi öldürdüler ve kenti yakıp yıkıyorlar, buraya ulaşmak üzereler sayıları çok fazla onlarla baş edemeyiz sizin için bir gemi hazırlattım; Earhim sizi gizli geçitten limanlara doğru götürecek, orda sizi bir gemi bekliyor...


Dedi fakat ben ya halkım diye sorunca? O’da:


Merak etmeyin Cirdan ın gemileri halkın geri kalan kısmını taşıyacak konuşacak zaman yok. çabuk olun.dedi


- - Fakat Elrond ve Elros benim ısrarlarıma rağmen kaçmayı reddettiler ve savaşmayı seçtiler bense sarayın gizli geçidinden geçerek bir patikaya varmış ve oradan da doğruca limanlara gidiyordum, silmarili yanıma almıştım fakat o kadar parlıyordu ki içine koyduğum kasadan bile parıltısı görüle biliyordu. ve yanılmamıştım silmarilin parıltısını gören Maedros limanlara ulaştığımızda yolumuzu kesti işte orda silmaril için kanlar bir kez daha döküldü Earhim ve birkaç cesur savaşçı elfi Maedros un kuvvetleriyle göğüs göğüsse çarpıştılar ve ben o sırada şans eseri saldırıdan kaçtım ve sarp kayalıkların bulunduğu Yeşil Ağaç tepesine ulaştım. Beni takip eden oldu mu bilmiyordum fakat silmaril yine parlamaya başlamıştı. Kayalıkların en uç noktasına kadar yürüyerek orda Ulmo ya beni kurtarması için yalvardım ve silmaril her zamankin den daha çok parlamaya başladı o kadar çok parlıyordu ki tepenin üzerinde bir yıldız gibi duruyordum ve beni kimsenin görmemesi imkansızdı, dediğim gibi de oldu denizin azgın dalgalarına bakarken arkamdan birkaç atlının geldiğini duydum bunlar Maedros ,kardeşi Maglor ve birkaç adamıydı. Ve yanlarında da Elrond ve Elros esir alınmışlardı. Onları öyle görünce içim parçalanıyordu fakat aklımı kaybetmeye başlamıştım. Sonunda Maedros soğuksesiyle tıslarcasına:


- Onu bize ver yoksa yiğit oğulların ölür.!!!


Aklım başımdan gitmişti, ne yapacağımı bilmiyorum ya silmarili onlara verecek ve bunca dökülen kan boşa gidecekti yada oğullarım gözlerimin önünde öldürülecekti. Titremeye başlamıştım. Bir an Elimde ki kasanın içinde duran silmarilin ağırlığını hissettim sonra nasıl dedim bilmiyorum ama benim olmayan bir ses tonuyla;


- HAYIRRR! ONU ASLA ALAMAYACAKSIN!!, diye bağırdığımı ve kendimi sarp kayalıklardan aşağıya; beyaz dalgaların arasına attığımı hatırlıyorum sadece ve sonra kendimi bir rüyada buldum rüyamda bir kuş olmuş Batı ya doğru kanat çırpıyordum boynumda da silmaril vardı ve şimdi rüyamdan uyandığımda da seni yanımda görüyorum bu ancak kader olabilir sevgilim ...... ‘ Elwing gerisini getiremedi çünkü olayların yüreğine verdiği acı çok büyük ve henüz tazeydi. Elwing ağlamaktan kana boğulmuş gözleriyle Earendil’e baktı fakat Earendil hiçbir tepki vermedi. Adeta yerinde donup kalmıştı, nefes alamayacak kadar sessiz görünüyordu, bu olaylara inanamıyordu. Haklıydı da çünkü halkının nerdeyse tamamı Silmaril uğruna öldürülmüş geri kalanları ise Kral Gil-Galad’ın yanına sığınmışlardı.En önemlisi iki oğlu da Maedros’un ellerindeydi ve onların hayatta olup olmadıklarını bile bilmiyordu, yüreğine büyük bir keder çöken Earendil huş ağacından yapılmış ak ahşaplı gemisinin güvertesine ilk ve son gözyaşlarını döktü çünkü bir daha hiçbir zaman göz yaşı dökmeyecekti en sonunda sessizliği inildeyen bir kaç cümleyle bozdu fakat sonra bu cümleler Elwing in cümlelerini tamamlayan birkaç dizeye dönüştü:


- .... Ve böylece elfin elfi katletmesinin en sonuncusu ve en zalimi gerçekleşti; bu lanetlenmiş yemin tarafından başarılan büyük yanlışların üçüncüsüydü........








İşte orada Elwing, oğulları ve ölen halkı için yas tuttu , hüzünlü şarkılar söyledi. Denir ki; Elwing o kadar güzel ve kederli söylüyormuş ki onu duyanların kalpleri hüzünle dolmuş ve bu keder kalplerine bir daha silinmemek üzere işlenmiş. Ağıtını bitiren Elwing arkasını döndüğünde uykudan uyanan tayfaların ona şaşkın ve bir o kadar da büyülenmiş gözlerle dolu bakışlarıyla karşılaştı.


İçlerinden alnı geniş Falathar zorda olsa birkaç kelime söylemeyi başardı :


- Ha...ha....nımım siz..... siz... burdasınız bu nasıl oldu? Nasıl oldu da kader bizi tekrar karşılaştırdı ?


Sonra dili çözünen daha temkinli bir sesle Aernil araya girdi:


- Eğer gözlerimiz yalan söylemiyorsa sizi gördüğümüze sevindik hanımım fakat Falathar’ ın da dediği gibi nasıl oldu da bu gemiye geldiniz? Kimin büyüleri sizi bu kadar uzağa taşıdı ve neden bu kadar solgun görünüyorsunuz ?


- “Ve ağıdınız” diye araya girdi Erellont, anlaşılan heyecanı ve merakı uykusunu iyice açmıştı.ve sonra devam etti . ağıdınız çok hüzünlüydü uykularımızdan bu hüznün ağırlığını hissederek kalktık ve sizi burda böyle solgun bulduk bize anlatacak çok şeyiniz olmalı umarım getirdiğiniz haberler iyidir. Çünkü bu ağıtın hüznü ile ezilen kalplerimiz sizin vereceğiniz iyi haberlerle yeniden canlanacaktır.


Elwing tekrar ağlamaya başladı bunu gören Earendil araya girdi karısının göz yaşlarını eliyle silerken:


- Üstüne gelmeyin lütfen, çok uzun bir yoldan geldi ve dinlenmeye ihtiyacı var ayrıca kalbi yaşadığı acılardan dolayı ağır yara almış. Bilmeniz gereken her şeyi size ben anlatacağım önce Elwing’in dinlenmesini sağlamalıyız. Falathar Hanımını kamarama götüre bilir misin? biraz da kahvaltılık bir şeyler ver. Sanırım uzun zamandır bir şeyler yememiş.


Falathar geri dönünceye kadar tayfalar sessizce Earendil’in karşısında durdular. Falathar’ın gelmesiyle Earendil sözüne başladı:


Derin bir soluk alan Earendil olanları soğuk bir edayla anlatmaya başladı.


-Düşündüğünüz gibi Elwing gelişi kötü haberleri de beraberinde getirdi.


Earendil’i izleyen gözlerdeki merak, konuştukça yerini yavaşça üzüntüye sonra göz yaşına ve en sonunda da hınca bırakacaktı.


- ....Ve böylece elfin elfi katletmesinin en sonuncusu ve en zalimi gerçekleşti; bu lanetlenmiş yemin tarafından başarılan büyük yanlışların üçüncüsüydü........ diyerek konuşmasının sonunu Elwing e söylediği kelimelerle tamamlayan. Earendil başını öne eğdi ve sessizce bekledi. ağlamaktan kan çanağına dönmüş olan tayfalarının gözlerine bakmaya cesaret edemiyordu. Çünkü onlara halklarının nasıl saldırıya uğradıklarını? nasıl öldürüldükleri anlatmıştı. bu bile bir kral için çok fazlaydı.





Bir süre sessiz kaldılar. Ve sonra Erellont ağlamaktan kısılmış sesiyle;


-Şimdi ne yapacağız Earandil? Eşlerimiz dostlarımız haince öldürüldü biz ise bu uçsuz bucaksız denizde yolumuzu kaybettik üstelik uğruna çok kan dökülen bir silmaril var ve korkarım ki kutlu ışığın laneti bizi de bulacak, peki şimdi ne yapacağız?....


Erellont’un sesinde bir cevap aramaktan çok bir çaresizlik vardı ve bunu Earendil çok iyi sezmişti. Fakat Earendil sessizliğini bozmadı, derin düşüncelere daldı çok uzun bir süre ne yapması gerektiğini düşündü. Gerçektende ne yapacaktı? Sirion Kıyısına geri dönüp halkını öcünü mü alacaktı geri dönse bile intikamını nasıl alacaktı? Maedros’un birliklerini tek başına mı yenecekti?, yoksa şansını bir daha deneyip Batı’ya tekrar mı yelken açacaktı.? Uzun bir sessizlikten sonra Earendil yüksek ve canlı bir sesle:


- Ey!!! Falathar, Erellont, Aerandil katledilmiş halkımızın temsilcileri sizler ki kralınız yanında ölüme bile razı oldunuz. Şimdi çevirin Altın pruvasını Vingilot’un Batı’ya, açın yelkenleri, izin verin Sulimo Manve’nin rüzgarlarıyla dolsunlar , çünkü Tanrılara götürmemiz gereken bir mesajımız var, bizler ki son umutlarıyız Orta dünyanın hür halklarının. Ve bu sefer bulacağız kutlu diyarı çünkü yanımızda yüce kutlu ağaçların uyumlu ışığı var.





Krallarının ses tonunun bu kararlılığını ve iradesini gören tayfalar canla başla işlerinin başına koyuldular ve kısa sürede geminin altın pruvasını Batı’ya, Tanrıların şehri Valinor’a çevirdiler.











Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1634