masal henüz bitmiyor...
Tarih: Temmuz 28, 2003 - 12:22:33
Konu: Hikayeler


“ Ama anlamıyorum. Neler oluyor, neden, neden?” Diye sormuş Elisa. “Sana bunları anlatabilmeyi çok isterdim. Ama bu imkansız, bu ancak işini zorlaştırır. Yok olmaması gerekenler için, bizler için önemlisin. Seni korumak için elimizden geleni yaptık seni bulamamaları için... Olmadı. Şimdiyse elimizden gelen olabilecekleri biraz geciktirmek. Senden sonrakileri korumak”. Sesi o kadar ümitsiz çıkıyormuş ki... “gitmelisin her şeyi arkanda bırakıp gitmelisin, uzaklara, çok uzaklara belki o zaman bizlerin sonsuza dek yitirdiklerini... çok konuştum. Bak sevdiğin yanında. Onu korumak için gitmelisin. Varisini korumak için.” Kız şaşırmış. “Ne varisi?” diye sormuş. “ O’ nun varisi, senin varisin” demiş kadın, kızı sonsuz bir şaşkınlığa

sürükleyerek “O’ nu almaya gelecekler, varisini almaya. Korumalısın. Sevdiğini kaybetmek pahasına. İşte bu yüzden buradan gitmelisin. Burada tehlikedesin.” Kız ağlamaya başlamış, “lütfen”, demiş “ anlamıyorum, hiçbir şey anlamıyorum, siz kimsiniz, kimden kaçıyorum, o’ nun bunlarla alakası ne?” “Ah, güzel Elisa, ah güzel kızım keşke bunları anlatabilsem. Ama geç kalmandan korkuyorum.” Sonra aynaya dönmüş, “çoktan geç kaldın.” Aynada geçen gün gelen yaşlı kadın görünmüş. Baygın kızın başında ağlayan prensle konuşuyormuş. “O’ nu kaybettin” diyormuş kadın. “O’ nu sonsuz acılara verdin, kendi ellerinle. Ve O’ nu kurtarmak istiyorsan gitmelisin. Kapıyı açmalı ve ecemin yanında yerini almalısın sende, diğerleri gibi. O zaman dönecek sevgili prensesin buraya. Ve yaşamını sürdürebilecek.” Kız “yalan” diye bağırmış. “Bak bana prensim, ben iyiyim, ben geleceğim inanma ona !” ama prens onu duymamış, o sırada kadın içindeki kötülüğü dışarı vuran bir gülüşle aynanın örtüsünü indirmiş. Ve kız acıyla bayılmış. Odada kendine gelmiş. Aynanın örtüsü açık, her yer örümcek ağları ve tozla kaplıymış. “rüyaydı herhalde” demiş içinde ki sıkıntıya aldırış etmeden. Kalkmış. Kapıya çıkmış. Çiçekleri toplayıp satmaya götürmüş şehre. Şehirde tuhaf bir hareketlilik varmış her yanda askerler, her yanda saray muhafızları. Herkes müthiş üzüntülü. Yaşlı bir teyze varmış çiçeklerini çok seven, ağlıyormuş. kız yaklaşmış “neler oluyor?” demiş. kadın “kralımızın varisi kayıp” demiş. “günlerdir kimse haber alamadı büyük prensten”. Kız gerilemiş duyduğu haberin şokuyla. Arkasından gelen atlıyı farkedememiş, atlı da O nu. Ve çarpmış kıza. Çiçekler dört bir yana dağılmış.”Ölüm” demiş kız acıyla “olması gereken, onsuz bir hayattansa ölüm onun arkasından”.. . kendine geldiğinde prensi görmüş karşısında umutla sevinçle bakmış gözleri. Ama anlamış o olmadığını; umut yerini umutsuzluğa, sevinç kedere bırakmış. Böyle olmuş prensinin kardeşiyle ilk tanışması. “Adım Marae” demiş prens. “Ve kim olduğunu biliyorum sakın korkma benden”. “ nerdeyim ben? Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sormuş kız. “saraydasınız” demiş prens, “emin ellerdesiniz” “ne, ne zamandır buradayım?” diye sormuş Elisa kekeleyerek. Prens “ aşağı yukarı bir haftayı buldu. Size bir özür büyük bir özür borçluyum. Kardeşimin acısıyla gittiğim yeri göremez haldeydim. Tekrar özür dilerim. Tüm bakımınız bana ait. Kısa sürede iyileşeceksiniz.” Böylece kız sarayda kalmış. İyileşene ve tekrar ayağa kalkana kadar. Ufak gezintilere çıkarıyormuş prens onu. Saray bahçesinde, bazen göl kıyısında. Elisa farkına varmasa da prens her geçen gün ona daha derinden, daha çok bağlanıyormuş. Elisa nerden farkına varsın ki, içinde kaybettiği sevgilisini arama, O’ nu bulup yeniden bir araya gelmek ve her kimse o ece olacak şahsa bir çift laf etmek hevesiyle bir an önce iyileşmeye çalışıyormuş. sonunda tamamiyle iyileşip ayağa kalktığında eve dönmek için izin istemiş. Prens bunu duyunca çok üzülmüş. “siz demiş bu dünyada gördüğüm en güzel varlıksınız. Size nasıl gidebilirsiniz derim. Gönlüm nasıl sizden uzak kalmayı kabul eder.” Elisa bunları duyunca ne yapacağını bilememiş. “yapmayın bunu bana, lütfen.” Prens “neden” diye sormuş. Çünkü, gitmeliyim prensim. Aramam ve bulmam gerekenler var.” O zaman prensin gözlerine yaşlar dolmuş; “... Üzerine titrediğim başına bir şey gelecek diye ödümün koptuğu sen, sen ki yüreğimin her bir zerresinde hissettiğim acısını, beni bırakma. Gitmen kötü bir kabus demek, kurduğum onca güzel düşten sonra. Akşam olmasın sabahım ve kış gelmesin ağaçlarıma... gitme güzel Elisa. Lütfen kal.” Bu yakarış karşısında söyleyecek bir şey bulamamış Elisa... “ Yapmayın, lütfen yapmayın prensim bunu. Madem içimdeki acı içinizde bırakın gideyim bırakın beni aradığımı bulayım. Benim için gösterdiğiniz çaba için minnettarım. Ama gitmeliyim” demiş ve odasına dönmüş. Pencereden batan güneşi izlerken müzik başlamış. Harp ve o ülkeye özgü vurmalı bir çalgı olan terreanın uyumu acısını daha da arttırmış. Müzik sarayın doğu batı güney ve kuzeyinde ki 4 balkondan şehre ve gerisinde kalan araziye doğru prensin duyması için çalınan bir çağrıymış aslında. Ve bunu duyan prensin geri dönmesi bekleniyormuş. Yatağına uzanan Elisa uyuyakalmış... ve gece bir rüya görmüş... “Karanlığın içinden kaimera’ nın sesi geliyormuş... özlemle koşmuş. o kapı çıkmış karşısına ve cebinde onlarca anahtar. Denemiş hepsini tek tek saatlerce olmamış. Hiçbiri açmamış kapıyı. sesi gittikçe artmış prensin, O’ nu çağıran, korku dolu. Neden korktuğunu bilememiş, soramamış. Saatlerce denedim her yolu, kapıyı kırmayı bile, olmamış ve o vurdukça kapı gümüşe dönmüş; o sarstıkça, daha çok parlamış; vurdukça daha çok. Sonra ses ve kapı kaybolmuş bir anda. Etraf ışıkla boğulmuş, Elisa ışıkla. Gözünü açmış.’

- anneanne !?

- efendim güzel kızım?

- Sen nereden biliyorsun?

- Neyi?

- O rüyayı, o her akşam gördüğüm rüyayı

- Şşşt, masal daha bitmedi. Dinle... Hadi sakin ol...

‘O sırada kapısı vurulmuş odanın. Elisa korkuyla ‘girin’ demiş, korkuyormuş çünkü Marae’ nin gelmesinden endişe ediyormuş. Sonra kapı açılmış ve muhteşem güzellikte, orta yaşın az üstünde, sarışın bir kadın girmiş içeriye, etrafına bir ışık yayar gibiymiş. “merhaba, Elisa” demiş kadın. “ben Kitara. Marae ve Kaimera’ nın annesiyim.” “kraliçem” demiş Elisa. Bugüne kadar ondan ne bahsedildiğini duymuş ne de görmüşmüş, yine de oğlanların benzerliği bile kim olduğunu anlamasına yetermiş Kitara’ nın. Kraliçe konuşmaya başlamış, “ beni hatırlamazsın ama ben seni buraya getirildin getireli izliyorum, seni ve oğlumu. Sizi izliyorum çünkü, O’ nu, oğlumu hiç bu kadar mutlu görmemiştim. O’ nun mutluluğu benim için o kadar önemli ki... hele ki Kaimera gittikten....” “Gitti mi?” diye sormuş Elisa. “ evet , gitti” demiş kraliçe ve devam etmiş. “senin için, seni hayata döndürmek, seni ve varisini korumak için sonsuz yalnızlığa mahkum etti kendini...” “hayır . bu yalan. Ben hayattaydım. Onu görüyordum. O, o büyücünün laflarına inandı. O, beni bırakıp gitti hiç düşünmeden. Beni beklemeden sadece gel dendiği için gitti, Ece’ ye gitti.” şaşkınmış Elisa şaşkın ve korkmuş. Kendi söylediklerine inanıp inanmamak arasında gidip geliyormuş. “keşke sana olanları anlatabilsem. Keşke” demiş Kitara , yaşlı gözleriyle kıza sevgi ve acıma dolu bir bakış fırlatmış. Elisa artık bu bilinmezliğe dayanamayacağını anlamış. “yeter” diye bağırmış. Yeter ne olur beni anlayın bana biraz anlayış gösterin. Anlamıyorum. Neden bunları yaşıyorum, neden? Neden hiçbir şey anlatmıyorsunuz, neden anlatamıyorsunuz? Niye her şey bu kadar gizemli?” kızın isyanını anlayışla karşılamış Kitara. Ellerini uzatmış, “sevgili kızım,” demiş yumuşak kollarıyla sarmış O’ nu. Elisa günlerden beri ilk kez huzuru hissetmiş içinde, ilk kez acılarının üstüne biraz pus çökmüş. Sarılmış Kitara’ ya. Sevgiyle sarılmış, annesinin özlemiyle, yıllardır aradığı şefkat için sarılmış. Usul usul ağlamaya başlamış. “Elisa, kal burada. Marae için kal. O seni ve varisini koruyabilecek kadar güçlü ve sana derin bir sevgiyle bağlı.” O zaman Elisa çekilmiş kadının kollarından. “olmaz demiş, bunu yapamam. Kalbime yapamam, kızıma yapamam, onlara ihanet edemem. O’ na büyüdüğünde babanı biraz güç için karanlığın kollarına bıraktım, diyemem” diye bağırmış. Zavallı Elisa diye geçirmiş Kitara içinden hiç bir şey bilmiyorsun ve zamanı gelinceye kadar öğrenemeyeceksin. Derin bir nefes almış. Sert bir ifade takınmaya çalışarak, “bana bak!” demiş. “eğer dediklerimi dinlemeyecek olursan tek kaybettiğin Kaimera olmayacak. Hem bak şu pencereden, gözlerinin önünde uzanan şu krallığa. Kaimera yalnız sarayın değil tüm ülkenin veliahdı, geleceğin kralıydı . Sana olan sevgisi yüzünden gitti. Şimdi de Marae” duralamış burada. Elisa’ nın yüzünde ki ifadeden fazla ileriye gittiğini anlamış. Sesini biraz daha yumuşatmış “Elisa biliyorum ne kadar acı çektiğini, sen inanmasanda. Sen gidersen aynı acıyı Marae’ nin de çekeceğine emin olabilirsin. Aynı acıyı.... anlıyor musun ne bir eksik ne fazla.” O zaman başını eğmiş Elisa, “ya Kaimera? O’ nu terk mi edeceğim?” hayır demiş o zaman O nu tek etmeyeceksin o seni görüyor ve duyuyor, o senin içinde, benim içimde. Emin ol onunda istediği bu. Onu aramak yerine burada kalmanı tercih ederdi, o.” Nereden biliyorsun? Nasıl? Hıh, sormak anlamsız biliyorum. Nasıl olsa cevap vermeyeceksin. ” Kitara ellerini tutmuş prensesin “bu en doğrusu. Elisa bu kaimera ve senin için ve kızınız içine en doğrusu. ”elisa yumuşakça sıkmış ellerini kraliçenin “peki o zaman,kalıyorum, madem bu kadar istiyorsunuz. Ama bir gün gideceğim o’ nu bulmaya.” “peki” demiş kitara ve o sırada birden irkilmiş . “Artık gitmeliyim demiş. bir daha ki görüşmemize kadar hoşça kal. Verdiğin sözleri ve söylediklerimi lütfen unutma.” “ peki, unutmam, ama gitmeli misin? Seni bir daha ne zaman göreceğim? ” diye sormuş elisa... “ şimdi, düşünme bunları. Sen kendine ve kızına iyi bak ve tabi oğluma. Hoşça kal.” Sonra kapıdan çıkıp gitmiş Kitara, Elisa’ nın içinde bir ateş bırakarak. Oda bomboş kalmış ve Elisa verdiği sözden ötürü çoktan pişman olduğunu hissetmeye başlamış.







Bu yazının bulunduğu yer: Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey
http://www.yuzuklerinefendisi.com

Bu yazıyı bulabileceğiniz URL adresi:
http://www.yuzuklerinefendisi.com/article.php?sid=1345