Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
Önceki Yazılar
|
Mart 21, 2013 - 08:08:57 · Kızıl Yolculuk (1)
Kasım 07, 2012 - 16:17:32 · Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)
Kasım 07, 2012 - 16:00:58 · Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)
Kasım 07, 2012 - 15:56:46 · Hobbit Fragmanları (0)
Aralık 21, 2011 - 08:18:56 · Hobbit Trailer (0)
Ekim 10, 2011 - 10:09:41 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)
Haziran 13, 2011 - 10:37:47 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)
Haziran 13, 2011 - 10:34:53 · Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)
Haziran 13, 2011 - 10:18:39 · Oyun Fikirleri (2)
Aralık 03, 2010 - 08:08:20 · BBC Tolkien röportajı (0)
Kasım 22, 2010 - 11:15:26 · The Hobbit icin Gazete Ilani (2)
Ekim 22, 2010 - 11:31:19 · Hobbit oyuncuları (10)
Ekim 13, 2010 - 09:27:41 · Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)
Haziran 02, 2010 - 07:54:36 · HOBBİT TEHLİKEDE (4)
Nisan 06, 2010 - 09:13:39 · Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)
Nisan 06, 2010 - 09:13:33 · Gölgelerin İçinden (0)
Ocak 19, 2010 - 08:58:13 · Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)
Ocak 08, 2010 - 15:45:13 · Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)
Ocak 08, 2010 - 15:44:59 · Mucizeler Savaşı (6)
Ocak 08, 2010 - 15:44:38 · LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)
Eski Yazılar
|
|
Hiç ilgisi yok.. (Puan: 1) Gönderen Angelic Tarih: Haziran 28, 2003 - 11:21:54 | bu yazımın fakat yazmak istedim..
Hiçbir kişi yoktur ki bir kitap okuduğunda, bir film izlediğinde, ya da bir şarkı şiir dinlediğinde etkilenmesin..
Gördüklerimiz, görüntüler, sesler her şey etkiliyor bizi. Etkilememesi mümkün mü? Herkes bir parça kahramanlık taşır içinde bir yerde. Bir parça keder, bir parça hüzün, bir parşa neşe, bir parça gülücük, bir parça gurur, bir parça onur, ondan bir parça bundan..
Etkilendiğimiz kahramanlarımızı yere göğe sırdıramayız, onların başına bir şey gelse bizim canımız yanar. Onları hep, en iyi düşündüğümüz yerlere yerleştirir, oradan gitmelerine asla da izin vermeyiz. Biz kalkıp gideriz, onu yalnız bırakırız fakat kahramanımız hep bizimledir.. Bizimle olmasını isteriz. Bizden ayrılmasına izin vermeyiz. Ta ki onu bir başkası için terk edene kadar...
Frodo'nun gidişine hep şüpheyle bakmaktan kendimi alıkoyamıyorum, neden yüzüğe bu kadar bağlandı? Neden onu kendine istedi..? Frodo'yu hep çok sevdim, her sayfayı çevirişimde onun gittikçe düşmesi karşısında eridim. Gerçekten de bazı bazı kitabı kapatıp "yeter artık, bundan sonrasını bilmek istemiyorum" diye çok söylenmişimdir. Onu korumak için orada olmayı ne kadar çok istediğimi söylesem gülersin. Bu yüzden Sam'in varlığı içimi o kadar rahatlatıyordu ki anlatamam.
Frodo'nun yüzüğü götürmeyi teklif etmesi, dîvandaki konuşmalar şüphe içinde kalmamı sağlıyordu. Fakat Frodo'nun asla o yolculuğa tek başına çıkmaması gerektiğini bilmesi ve diğerlerini tehlikeye atmak istememesi, onun içindeki güçlü yanı ortaya çıkarıyordu. Fakat bu öyle bir güçtü ki, tehlike anında ya da başka bir şekilde değil, sevgi anında ortaya çıkan. Kimsenin derdini çekememek değil, onca kişinin sorumluluğunu üstlenmek. Hepsi bağımsız olduğu halde bir şekilde kendini onların korumasına adamak. Frodo'da bariz olanı bu. Sorumluluk duygusu, sanki bütün bunların nedeni kendisiymiş gibi kapıldığı ağır suçluluk duygusu.. Onu okuyan beni bile şüpheye düşürecek kadar büyük bir sorumluluk duygusu..
Hep şüpheyle yaklaştığım noktası, yüzükle olan bağıydı. Bunu hiç anlayamayacağım. Belki yüzük ondaki bu gücü keşfetmişti. Ne demişti Gandalf "yüzüğün kendi iradesi var". Yoksa ondan ayrılmak için neden ilk baştan itibaren iradesini kullanmadı yüzük. Gollum gibi. Smeagol Gollum olmadan önce de hırslıydı, yüzüğün onda uzun zaman boyunca saklı olması acaba Gollum'un yüzünden miydi? Yoksa yüzüğün hırs ve açgözlülük neredeyse orada olmasından kaynaklanması mıydı? Yüzük Sauron'un isteklerini taşıyordu. Güç, hırs, acımasızlık, hakim olma.. Frodo yüzüğü kendi isteği doğrultusunda kullandı, saklanma isteği, gizlilik isteği, başkalarına geçmeme, görünmeme isteği... Yüzük ve o, ne Bilbo gibi ne de Gollum gibi bir ikili oluşturmadılar. Garip bir ilişki kurdular. Yüzük onu kendi istekleri için kullanırken, Frodo bunu bile bile iradesini yavaşlattı. İradesi kuvvetli olarak bildiğim Frodo, düşkünleri oynamaya başladı. Ona olan sevgim azalmadı azalmasına fakat Frodo'nun bu denli acı çekmesi hoş değildi. Ruhunun gelişmesi, bedeninin çökmesiyle eş değerde olsa da, her ikisini birden kaybetme sınırından, sadece, her ikisini de kaybeden biri tarafından döndürüldü. Çelişkiler dünyasına hoş geldiniz. Onun Gollum'u yoketmek isteği, Bilbo'nun acımasıyla değişen zaman diliminin ne kadar yerinde olduğunu gösterdi. Her şeyin bir nedeni, her şeyin bir bağlantısı vardı. Gollum'un yüzük gittikten sora Smeagol'un ortaya çıkma zamanının gelmesi, kaybettiğimizin ardından yaşadıklarımızı ortaya çıkarmıyor mu? O kadar sevmediğimiz, fakat bizim olan resim defterimizi kardeşimiz alınca hiç çekinmeden onun saçını çeker, onu ağlatırız. Resim defterini almak için ne gelirse yaparız. Onun ağlaması nedense bize zafer havası kazandırır. Onu daha çok ağlatmak için her şeyi yaparız ve bundan garip bir zevk alırız. Neden sonra kardeşimizin sessiz hıçkırıkları ve suskun yüzü dokunur bize. Ne büyük hata yağtığımızı tahmim edemesek de onun bu hali gairp bir şekilde bizi etkiler. Günümüz kötü geçer, elimizden bardağı düşürürüz. Kırılır, sinirleniriz, kendimizi kaybederiz. Düşeriz. Kendi içimizde hesaplaşmaya gideriz belki.. Bunların sebebi ne? Kıytırıktan bir defter mi? Elimize bile almıyorduk epeydir. Şimdi bunu en sevdiğimiz bir şeyle değiştirerek düşünelim. Kıytırıktan bir defter için bunları yapıyorsak en sevdiğimiz için neler yaparız?
Sam'in koruyucu kuvveti, saf ve temiz hikayesi onun rolüne sıkı sıkıya bağlı olması sadece dostluğunun değerinden değil, böyle olması gerektiğine kendini şartlandırmış olmasından kaynaklanıyor bence. Yani o kendini koruyucu olmaya şartlandırdığı için yüzüğün hakimiyetinden kurtuldu. Çünkü yüzüğün doğasında koruyuculuk yoktu. Çünkü yüzüğün kendi iradesi vardı. Ona hiç yakışmayacak olan diğer ikili ise, kimseden saklamadıkları afacan görüntülerini geliştirdiler. Güçlü yürekleri olan bu ikili her şekilde gelişime ayak uydurduklarını kanıtladılar. Her biri büyük komutan olma yolunda Bilbo'nun partisinden çok daha önce adım atmışlardı bile. Hangimiz varlığını bildiğimiz fakat kendini görmediğimiz bir şeyin peşinden koşarız. Onu elde etmek için değil, onu merak ettiğimiz için de değil, onu elinde tutanı merak ettiğimiz için.. Varlığını asla görmediğimiz bir şeyin zararını nasıl farkedebiliriz? Onlar nasıl farketti. Sadece bedenleri değil zihinleri de güçlüydü de ondan.
Yolculuk boyunca herkesin şüpheyle yaklaştığı kartal bakışlı komutan, insan. Boromir. Onun yüzüğün etkisine kolaylıkla girmesi korumacılık ya da gizlilik değildi. Ülkesini sahiplenmekti. Bu yüzden ilk başta cazip bir taşıyıcı olabilirdi. Kendini kaybetmesi onun suçu muydu? Yüzüğün etkisi mi? Ölümü, onun onuru oldu. O, bir insanın, gerçek bir insanın tüm karakterini gözler önüne serdi. Hırs, güç, iradesizlik, irade kuvveti, sevgi...
Tolkien'in anlatmak istediği nedir? Bir efsane mi? Yoksa insanın kendi doğası mı? En açık karakter bence Saruman'dı. Ne istediğini biliyordu ve ne yapması gerektiğini de. Sonuçlarını da çok iyi biliyordu. Buna rağmen devam etti. O insan doğasının ne kadar bencil ve ne kadar namussuz olduğunun kanıtı oldu. Yüze dost, ayağa düşman.. Sadece kendisi için yaşayan, sadece kendisi için bunca zahmete katlanan biri.. Kendi arzuları uğruna ona emanet edilene hıyanet etmesi sadece insanın doğasındadır.
Doğa bize emanet edildiği halde onu bir çırpıda yıkarız. Dağlar bize emanet edildiği halde onu bir vuruşta kırarız. Yaşam bize emanet edildiği halde, onu bir çırpıda alırız. Buna rağmen nefsimizin elimizde olmasını isteriz, ona hakim olmayı isteriz. Nefesimiz bizden alındığında yapacak hiç bir şeyimiz olmayacağını bile bile nefesimizi kendi ellerimizle veririz. Sonumuzu kendimiz hazırlarız. Tıpkı her şeyin sonunu gene kendi ellerimizle hazırladığımız gibi..
(Ne ilgisi varsa yazdım işte..) |
] |