Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
Önceki Yazılar
|
Mart 21, 2013 - 08:08:57 · Kızıl Yolculuk (1)
Kasım 07, 2012 - 16:17:32 · Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)
Kasım 07, 2012 - 16:00:58 · Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)
Kasım 07, 2012 - 15:56:46 · Hobbit Fragmanları (0)
Aralık 21, 2011 - 08:18:56 · Hobbit Trailer (0)
Ekim 10, 2011 - 10:09:41 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)
Haziran 13, 2011 - 10:37:47 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)
Haziran 13, 2011 - 10:34:53 · Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)
Haziran 13, 2011 - 10:18:39 · Oyun Fikirleri (2)
Aralık 03, 2010 - 08:08:20 · BBC Tolkien röportajı (0)
Kasım 22, 2010 - 11:15:26 · The Hobbit icin Gazete Ilani (2)
Ekim 22, 2010 - 11:31:19 · Hobbit oyuncuları (10)
Ekim 13, 2010 - 09:27:41 · Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)
Haziran 02, 2010 - 07:54:36 · HOBBİT TEHLİKEDE (4)
Nisan 06, 2010 - 09:13:39 · Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)
Nisan 06, 2010 - 09:13:33 · Gölgelerin İçinden (0)
Ocak 19, 2010 - 08:58:13 · Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)
Ocak 08, 2010 - 15:45:13 · Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)
Ocak 08, 2010 - 15:44:59 · Mucizeler Savaşı (6)
Ocak 08, 2010 - 15:44:38 · LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)
Eski Yazılar
|
|
FRP/RPG: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II
Yayınlanma tarihi Haziran 14, 2002 - 11:06:00 Gönderen ringmaster |
|
mexinth göndermiş "
Savaş çığlıkları, borazan sesleri kulağımın ve beynimin içinde yankılanan sesler yavaş yavaş bir uğultu halini almaya başladı. Sanki tüm ses yavaş yavaş kayboluyor, birden alacakaranlık ve dumanların arasından birşeyler beliriyordu, bu gölgeler belki bir sanrıdır diye düşündüm ama giderek gözümün önünde canlanmaya başladı. Ve birden geldiği gibi yok oldu.
Kahretsin gene kayboldu. diye sayıklandım. Bu sanrı; gölge oyunu muydu beynimin bana oynadığı?
Tam sorunun cevabını düşünücekken kulağımın dibinden geçen bir Kan içici kaması bu düşünceleri yarıda bıraktı, aslında çok şanslıydım. Tanrım bu hataya nasıl düştüm? Ytum hep derdi ki Savaş esnasında sadece emirleri ve canlı kalmayı düşün daha sonra eğer yaşarsan düşünmeye çok vaktin olacak evlat. Ben ayakta cesedin yanında donuk kalmışken bana kamayı fırlatan Kan İçicinin vücudunu delen bir okla yere serildiğini gördüm. Etrafa bakınca uzaktan bana eli ile işaret eden Argdanı gördüm. Şükürler olsun hala yaşıyor.
Tam kılıcımı kaldırıp etrafıma bakmaya başlamıştım ki, bu sefer gerçekten etrafta olan biteleri görebiliyordum neyse ki, kılıcıma yansıyan bir ışık gözlerimi aldı. Düşen bir yıldırımın yansımasıydı bu. Bir bu eksikti.
Gözlerimle Siw Thalı aradım. O da rakibinin işini yeni yeni bitirmişti. Sanırım durum analizi yapıyordu tam onla gözgöze geldiğimde ve emretti: Birbirinize yakın durun!!
Haykırdığı sırada az ötede duran silah arkadaşım Mauth kafasını ona çevirdi ve düşman bu fırsatı geri çevirmedi, Mauth ölü olarak yere yuvarlandı.
O an içimde ki kin, nefret ve ağlama isteğinin oluşturduğu ağır bir ok kalbime saplanmıştı. Dişlerimi gıcırdatarak koşmaya başladım Mauthun katiline doğru , gözüm kararmıştı sanki ölümüne koşmaya başladım ve vargücümle kılıcımı düşman askerinin üstüne indirdim. Kılıcı indirirken yüzündeki korkuyu okumak bana zevk vermişti, sinirimin verdiği kuvvetle zırhını yarıp öldürdüm hemencecik bu askeri.
Yağmur bu sırada hızla yağmaya başlamıştı, ben ise garip bir şekilde kendimi yere değen her yağmur damlası ile daha güçlü hissediyordum, artık korkak bir tavşan gibi titremiyordum. Birliğimizden ayakta kalan silahşörlerle hemen yakınlaştık birbirimize ve dalga halinde gelen barbarlara doğru tekrar koşmaya başladık. O an ailem veya dostlarımdan biri beni ve dostlarımı görse tanıyamazdı herhalde, hepimiz aç bir aslan sürüsünün geyiklere saldırmasını aratmayacak şekilde taaruza geçmiştik.
Ytumun öğretileri gene beynimde yankılanmaya başlamıştı ama nedense ezbere bildiğim herşey birer birer siliniyordu aklımdan. Tek aklımda kalan öğretisi soğukkanlılığını koru sözleriydi.
Siw Thalın koşuşunun da verdiği itici güçle hepimiz şaha kalkmıştık, barbarlarla ve Kan İçicilerin arasına vahşi bir hayvan gibi daldık, sanki av bölgesinin kime ait olduğunu belirtmek isteyen iki ayrı vahşi hayvan sürüsü gibiydik. Kılıçlar havada şakırdadı, bizden ve karşıdan yere sinek gibi adam düşüyordu. Bir barbarın kılıcı havada kavis çizerek kafama doğru inmeye başladı ama bu sefer ben savaşı ve öldürmeyi tatmıştım, kalkanımla suratına kuvvetle vurdum ve hamlesinin yarıda kalmasın sağladım. Sersemlemesinden yararlanıp hemen sağına kılıcımı indirdim. Kolu ile kendini korumaya çalıştı ümitsizce ve sağ kolu hayatını birkaç saniye uzatmak için kendini feda etti. Artık rakibimin suratına bakmıyordum tek istediğim öldürebildiğim kadarını öldürmek ve istilacıları bu topraklardan atmaktı, yarasına bastırdım kalkanımla bu sırada yanımdan geçen bir Staon şövalyesi atınını üstünden kılıcını orak gibi sallayarak rakibimi ve önündeki birkaç barbarı öldürdü ve dostlarının yanına atını dörtnala sürmeye devam etti.
Kalenin 2. halkasına yaklaşıyoruz ama istilacıların sayısı hala çok fazla çöldeki kum tanesi gibiler sonları gelmiyor. Açtıkları yarığa doğru onları püskürtmeye çalışıyoruz. Siw Thalın arkasından sinsice bir Kan içici yaklaşıyor, hayır buna izin veremem. Yerden ölü bir barbarın kılıcını alıp fırlattım.Kan içici kılıçtan sıyrıldı kahretsin! Ama bu manevrası onu ele verdi. Siw Thal arkasında olduğunu anladı ve geri çapraza hamle yaparak 2 düşmanını önüne aldı. Ona yardım etmeliyim , hemen koşmaya başladım. Siw Thal ne kadar çevik ve iyi bir lider olsada bu Kan İçicilerle başedemez. Benim onlara koştuğumu gören bir başka istilacı asker önüme geçti aniden. Tanrım çok çabuk olmalıyım yağmur artık sesleri bastıracak kadar güçlü yağıyordu, yardım için bağırabileceğim kimse yoktu. Bende çok riskli fakat ölümcül olan ölüm yuvarlağı adlı kılıç hamlesini denemeye karar verdim. Kılıcımı havada çevirerek önümdeki barbara hareketlendim ve var gücümle sol çaprazdan kılıcımı indirirken sağdan kalkanla onun kılıç tutan eline hamle yaptım. Kalkanının çatırtısı ve kıvılcımlar bana hamlenini başarılı olduğunu gösterdi. Artık kalkansızdı, fakat hala vahşi bir ayı gibiydi. Üstüme atladı, bir eli ile boğazımı sıkarken öbürü ile kılıcını orak gibi kaldırdı.
Nefes alamıyorum çok güçlü elleri var, orak gibi inen kılıcını son anda kılıcımı kaldırarak engelledim ama gücüm azalıyor, kılıcı tutan sol elim titriyor hemen bir hamle yapmam lazım. Nefesi ve kendiside leş gibi kokuyor tam bir barbar. Kalkanı tutan elim boşta kaldı, kalkanı hemen çıkarmalıyım. Ah kahretsin hava, temiz hava ahh.
Gözümün kararmasına saniyeler kala sağ elimi kalkandan kurtarıp kamamı çıkardım ve karnına sapladım. Barbar ölürken bile boğazımı sıkıyor bu ne kuvvettir aman tanrım!
Beraber yere yuvarlandık. Neyse ki elleri gevşedi birkaç saniye sonra , yerde ölü barbarın cesedinin üstünde soluklanmaya çalıştım. Sonunda tekrar nefes alabiliyordum, yağmurunda yardımı ile kendimi toparlamaya başladım.
Kafamı biraz kaldırınca bir çift ayak gördüm.
Buraya kadarmış dedim kendi kendime . Ve düşman kılıcının üstüme inmesini beklerken bana bir el uzandı. Siw Thalın eliydi bu.
İyi işti evlat, bana koştuğunu göz ucuyla gördüm. Staon şövalyelerinden biri beni sıkıştıran Kan İçicilerden birini öldürdü. Tanrı onun ruhunu bağışlasın bu canına maloldu. Derin bir iç çekti beni kaldırırken. Ölürken bile yüzündeki zafer gülümseyişi silinmedi dedi.
Fuljo Himeks kalkanımı yerden kaldırdı ve Etroam Dern, beni bile şaşırttın, o barbarı öldürmek benim için bile zorlu bir iş, al evlat. Kalkanımı aldım ve koluma taktım tekrar.
Fuljo Himeks ortayaşlı bir askerdi. Hep bizim birlikte ne işi olduğunu düşünürdüm. Sivil hayatta çok iyi bir marangozdu, üstelik yaşıda eskisi gibi hareket yapmasını engelliyordu. Tilki gibi kurnaz ve kıvrak zekalıydı. Sanırım tecrübesi ve zekası yavaşlığını kapatıyordu. Aklaşmış perçelerini eli ile itti ve yağmurdan ıslanmış gözlerini kuruladı. Sanırım kısa bir sürede olsa bizim birlik dinlenme şansı bulmuştu.
Birliğimiz kabaca üçte bire yakın kayıp vermişti. Fuljo Himeks ve diğer rütbeli birkaç asker Siw Thalın etrafında bir daire oluşturup konuşmaya başladı. Kısa ve hararetli bir tartışma kulağıma bir müzik gibi gelirken savaşı izledim. Surlarda kale muahfızları ve barbarlar, Kan İçiciler çok çetin bir şekilde savaşıyordu. Ama okçu birliklerimizin desteği ile biraz toparlanmaya başlamışlardı. Ah o dev makineler olmasa, her biri kale duvarlarını fırtınada azgınlaşmış dalgalar gibi dövüyordu fırlattıkları ateşli kayalarla. Bu kayalar çok can alıyordu kuşkusuz. Düştüğü yere aldırmadan, kendi askeri veya düşman umrunda değildi. Sanki şeytanın bir pençesi idi amacı öldürmek olan.
Staonlar la devlerin mücadelesinin sonucunu merak ettim. Çaprazıma bakınca kazanan taraf olmadığını anladım. O anlı şanlı mızrakları ve silahları ile birçok şövalye ve sadık dostları, atları cansız yatıyordu kırmızı çimlerin üstünde. Etraflarında ise devlerin cesetleri vardı. Yağmur cesetleri temizliyordu sanki. Devlerle şövalyelerin kanları bir dere gibi akıyordu. Birbirine karışmış bir şekilde.
Sanırım Siw Thal ve diğerleri bir karara vardı. Yada gelen emirler karara varmalarını sağladı. 2. halkada ki yarığı ne pahasına olursa olsun kapama emri verilmişti. Bunu çok sonradan öğrendim.
Yaralıları bırakarak varsa tabi ileri koşmaya başladık tekrar. Bir Staon piyade taburu en ön safta kora kor mücadele veriyordu ve görünen o ki yardımlarına gitmezsek mücadeleri kısa sürecekti.
Siw Thal ve Fuljo Himeksin arkasında koşmaya başladım. Yağmur damlaları kanlı ellerimi ve zırhımı temizliyordu. O da ne!. Sağdan üstümüze doğru sağ kalan devler ellerinde dev silahlarla koşuyordu hemen arkalarında ise barbarlar. Taaruz edersek hemde süvariler olmadan hiç şansımız yoktu. Bunu bilen Siw Thal hemen Fuljo Himeksin kulağına eğildi ve birşeyler fısıldadı. Ben ise çakan her şimşekle beraber daha da gergin oluyordum. Önümüzü kestiler amaçları açıktı yarığı kapamaya çalışan Staonlara yardımın ulaşmasını engellemek.
Siw Thal bize emir yağdırdı, yağmurun sesini bastırmaya çalışarak: Daire oluyoruz bize yaklaştıklarında hilal şeklini alıp hepsini biçeceğiz. Korkmayın belki boyları uzun ama akılları kısa! Bu aptal espiriye normal zamanda yüz çevirip geçip giderdim oysa o an diğerleri gibi bende katıla katıla gülmeye başladım. O an hissettim birşeyler olmaya başlamıştı. Kahkaha atmanın gülmenin gücünü hissettim. Artık çakan şimekler veya yerleri titreterek üstümüze koşan devler bana o kadarda korkutucu gelmiyordu. Hemen çember olduk. Hayır gene mi? gene en önlerde kalmıştım. Hayır korktuğumdan değil ama hep en önde olmak artık yorucu ve tehlikeli olmaya başlamıştı. Daire şeklinde devlerin saldırısını karşıladık, tabi buna karşılamak denirse, devasa savaş çekiçleri ve kılıçları ile bizim kalkanlarımızı ağır şekilde tahrip ediyorlardı.
Pis bir şekilde sırıtan ve boynuna bir Staon şövalyesinin kellesini kolye gibi asmış olan dev bana doğru hücuma geçti. Ama o kelle! O şövalyeyi tanıyordum savaştan hemen once gözgöze geldiğim ve bana gülümseyen şövalyeydi. Hatta rahatlamamı sağlamak için bana ağaç dalından bir uğur yapmıştı bıçağı ile. Aptal bir şeydi ama içimi rahatlatıyordu.
İşte o an kan beynime sıçradı. Yanımda duran Fuljo Himeks ve geveze lakablı Turownun şaşkın bakışları arasında bu 3 metrelik devin önüne fırladım. Devasa çekicini üstüme savurdu. Sağ kolumdaki kalkanımın gıcırdayışı ve hissetiğim acı beni kendime getirdi. Kalkanım ezilmiş ve sağ kolumda kesinlikle bayağı incinmişti, neyseki kırılmadı. Devin ağır kalacağını hesap ederek ileride duran sağ ayağına savurdum kılıcımı tam dizinin arkasında baldırına doğru.
Canhıraş bir çığlık ve üstüme inen devin kaya gibi yumruğundan doğru yere hedef alıp, amacına ulaşan bir yara verdiğimi anlamıştım.
Sanırım bu hareketi Fuljo Himekste gördü, suratına bakabilecek durumda olsam herhalde gözlerinin zeka parıltısı ile parladığını görebilirdim. Devlerin vücudu ve ayaklarının önü zırhla kaplıydı ama bacaklarının arkası nispeten daha ince bir zırh parçası ile kapalıydı. Staon Şövalyelerinin çok kayıp vermesinin sebebi yüksekten, at üstünden devlere saldırmalarıydı. Vücutlarının üst kısımları daha kalın zırhla korunduğu gibi yakın seviyede olmaları ağır hareket eden devlere kolay yem olmalarını sağlıyordu. Sanırım Fuljo Himeks bu durumu hemen Siw Thala iletti ve yağmurun sayesinde sersemliği üstümden atmakta iken Siw Thalın sesini duydum, bu sefer daha canlı ve belirgin bir şekilde umut doluydu. Bacaklarının arkasına savurun kılıçları, çöktükleri anda da kafalarına!!! Hızlı hareket edin
Yediğim yumruktan sonra yıkılmamı engelleyen Turown beni bir an olsun kollamış ve hayati 10 saniye kazanmamı sağlamıştı. Beni tutup kalkanını kaldırmış ve bir sonraki vahşi , yaralanmanın verdiği acı güçle inen çekice karşı cesurca karşı koymuştu. Çatırtı seslerinden kolunun kırıldığını anladım, aslında sese gerek yoktu beni tutan sağ eli acı ile o kadar kasılmıştı ki canmı yakıyordu. Üstümde ki zırha rağmen!
Hemen toparlanıp kılıcımı havaya dikey şekilde kaldırdım, ah Ytum senin hakkını nasıl ödeyeceğim. Ölüm Çemberi manevrasına başladım , sağ elimle kılıcı tutan sol elimi destekledim, havaya dikey şekilde dönen kılıcımla beraber döndüm ve devin sol bacağının arkasına geçtim ve dönüşümü tamamlayıp var gücümle baldırına indirdim kılıcımı, bu nasıl bir vücuttur inanamıyordum. Sanki kayaya vurmuş gibiyim kılıcımla, vuruştan sonra bir an titredim. Hemen toparlanıp kılıcımı çıkardım yaradan ve eski yerime ulaşmak için gene aynı şekilde bu sefer aksi yönde döndüm ve Turownun yanına geldim. Tam zamanında gelmişim acı içinde ki dev çekicini indiriyordu delicesine, ilk vuruşunda Turown kılıcını tutan sağ eli ile çekici kesmiş ama bunu pahalı ödemişti. Kılıcı kırılmıştı. Üstüne doğru inecek ölümcül darbeyi beklerken kalkanımla araya girdim.
Ahh bu sefer kesin kırdım sağ kolumu, gözlerimi acıdan arındırıp açtığımda kalkanımın ikiye ayrıldığını gördüm. Dev acı ile ayakta duruyordu fakat, yemek sofrasına oturacakmış gibi iştahlı bir şekilde bize bakıyordu. Tekrar kaldırdı devasa çekicini, bu arada sağımdan Fuljo Himeks üstümüze gelmekte olan bir Kan İçicinin önünü ve hızını kesti. Bana benim yapabileceğim bu devle tek başınasın gibisinden bir bakış attı. Çekiç yavaş yavaş havaya kalktı ve dev iştahla çekici havada döndürmeye başladı. Yağmura rağmen çekicin dönmesinden çıkan ıslık sesini duyuyordum. Turown korku ile kaskatı kesildi ve umutsuzca sağ kalan sağ eli ile kamasını çıkardı.
Çekiç yavaş yavaş döngüsünü tamamlarken çakan şimşek kılıcımda yansıdı, birden tekrar o görüntü gözlerimin önüne geldi, çocukluğumdan beri ilk kez o gece gördüğüm görüntü ve birden tüylerim diken diken oldu. Deve doğru var gücümle hamle yaptım ve sağ omzumla, sanki tüm gücüm omzumda toplanmış gibi vurdum. O güçlü bedenin, üstünde kilolarca demirden oluşan zırhı taşıyan bedenin titrediğini hissettim. Normal zamanda olsa bu hareketim pek bir anlam ifade etmeyecekti ama devin iki baldırıda özellikle sol baldırı ağır yaralıydı ve acı ile ayakta duruyordu.
Hatırladığım son şey devin sağına doğru boşa düşen savaş çekici ve miğferimi ezercesine kafama inen dev yumruğu idi.
Bayılmışım, bayılırken kılıcımda bir şimşeğim yansımasını gördüm, bu gördüğüm en son şeydi.
Dev darbemle sendelemiş, attığı yumruktan sonra üstüne koşan Turown sağlam olan sağ omzu ile bir darbe daha vurmuş ve geriye doğru düşen devin üstüne atlayıp kamasını hızla indirip kaldırmış tam boynunu üstüne doğru. Son vuruşu yaptıktan sonra yorgunluktan bitkin düşüp devin cesedi üzerine yığılmış. Devleri kalkanları ile engellemeye çalışan birliğimiz onlarında ölebileceğini görükten sonra iyice coşmuş özellikle Siw Thal ve Fuljo Himeksin cesaretlendirici sözlerinden sonra devlerin Staonlarla önümüzde oluşturduğu hattı yarmaya başlamıştı.
Ben ayıldıktan sonra bizim çatışmayı uzaktan gözlemleme şansı bulan Argdanın anlattığına göre tüm savaş sanki bir an bizim etrafımıda cereyan etmeye başlamış. Yarılan hattan geçişimizi engellemek isteyen barbarlar ve Kan İçiciler bölgeye yardım için koşarken dörtnala hücum eden Staonlarla öyle şiddetli savaşmış ki, her şimşek çakışında yere cansız onlarca beden düşüyormuş. O bölgede kalan devlerin büyük kısmıda iki birliğin bizim birliğe yardıma koşması ile öldürülmüş.
Savaş bitmemişti belki ama kısa da olsa bir zafer kazanmıştık o hattı yarık tutmayı 2 saat kadar bir süre başarmıştık. Bu süredede 2. halkada ki yarığa doğru sayısız asker yardıma koşmuştu. Staonlar artık av değil avcı konumuna gelebilecekti , en azından uzun bir sure katledilmeden savunma yapabileceklerdi
"
|
| |
Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
|
"FRP/RPG: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 13 yorum |
| Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz. |
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen Angelic Tarih: Haziran 14, 2002 - 14:09:05 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Artık eminim, kesinlikle eminim bu site aslında profesyonel yazarlardan oluşmuş değil mi? Sizler acemiyim diyerek beni kandırıyorsunuz. Gerçekte hepiniz en az iki ya da üç eser bırakıp tarihe geçen o büyük anlatıcıların, yazarların ruhlarını taşıyorsunuz değil mi?.
Dostum, emeğine, yüreğine, yorgun gözlerine sağlık. Biraz dinlendirebilirsin gözlerini, ellerini. Ama kısa bir süreliğine. Uzatmak yok.
Merakla beklediğim yazılardan birisiydi. Eksik ne diyebilirim ki? İki yazını aldım karşıma tekrar tekrar okudum. Karşılaştırma yapmaktı maksadım işin açıkcası. İlk hikâyenin bitişi ve ikincisine geçiş öyle orantılı olmuş ki. İlkinde bir askerin gözüyle gördük savaşı. İkincisinde benim gördüğüm askerin kendisi oldu. Sanki ben de oradaydım gibi hissettim inan ki. Üstüne üstlük karşımda canlı bir kişi vardı. Yer yer o ortamda espri bile yapabilen birisi. "..Hayır gene mi? ve en çok güldüğüm "Ahh bu sefer kesin kırdım sağ kolumu..
Bir ara o barbarla karşı karşıya kaldığında "Eyvah" dedim gitti gencecik çocuk. Çünkü "Ah kahretsin hava, temiz hava" diyordu. Kalktığında ben de onunla birlikte rahat nefes aldım. Çok sürmedi, boğazına yapışan elleri görünce (okuyunca dememgerek aslında ama görüyorum ne yapayım)buna gerçekten inan çekil, çekil demişim. Bir de şu yaptığıma ne demeli, "Aklaşmış perçelerini eli ile itti ve yağmurdan ıslanmış gözlerini kuruladı" saçlarımı geri ittiğime inanabiliyor musun? İlk hikâyenin devamı ama sanki daha farklı. Aynı asker ama değil gibi. İzin verirsen bir benzetme yapmak istiyorum. Türk evladı askere gider, acemi birliğinde her şey ilktir. Hele bir de iyi bir çavuşa denk geldiyse keyfine diyecek yoktur hani. Aradan üç ay geçer, aynı askerdir ama değildir de. ilk gördükleri gene aynıdır. Ama onlara bakışı değişir. 20 yaşında genç birisi gibi görünse de aslında o uzakta kendi gibi olanlarla aynı ortamda yoğrulmuş, görüntü olarak değil bedenen ve ruhen daha olgunlaşmış birisidir. Bu asker de bana aynı duyguları yaşattı. Beş dakikalık dahi olsa o kazandığı olgunluk anlatıma yansımış geldi bana. Farklı ve keskin.
Dilerim asla gözlerin böyle bir savaşa şahit olmaz. Sadece anlattıkların kadarını bilirsin. (Aslında bunlar bile fazla genç yüreklere)
Sevgi ve barış yanında, yüreğinde olsun.
|
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen mexinth Tarih: Haziran 19, 2002 - 22:32:15 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://www.namernet.com | yazılarımı beğenmene sevindim,yorumunda güzel olmuş. Bir daha ki yazımda daha da ileri gitmeye çalışacağım, perçelerini sıkı tut :)
Sağlıcakla kal,
mexinth |
]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen Maximilous Tarih: Mayıs 12, 2005 - 20:26:38 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Tebrikler böyle bir yazıyı yazmak herhalde kolay değildir |
]
Tebrikler! (Puan: 1) Gönderen Silverberry (silverberry@yuzuklerinefendisi.com) Tarih: Haziran 14, 2002 - 23:00:39 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | mexinth, sen de fantazi dünyasına farklı bir bakışla yaklaşarak, güzel hikayenle sitemizdeki yerini aldın. İsimleri, yerleri, düşmanları seçmedeki ustalığını tebrik ederim. Devamını bekliyoruz. Barışla kal... |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Devamını diliyorum... (Puan: 0) Gönderen Anonim Tarih: Haziran 16, 2002 - 00:51:31 | Tebrikler...Böyle bir yazı yazmak düşünmekle olmaz,Ruh ile olur!
Devamını dilerim...
|
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 0) Gönderen Anonim Tarih: Haziran 16, 2002 - 00:54:05 | Güzel olmuş,tebrikler! |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen sircadogan Tarih: Haziran 17, 2002 - 11:20:41 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | ilk yazın güzeldi ama sen yapılan eleştirileri dinliyerek bunu mükemmel yapmışsın
|
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen mexinth Tarih: Haziran 19, 2002 - 00:44:39 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://www.namernet.com | eleştirileriniz için sağolun, bu sitede yer alan yapıcı eleştiriler ve şevklendirici yazılar sayesinde devamını getirdim, getirmeye devam edeceğim "ruhum emrettikçe parmaklarım klavye üstünde dans edecektir." |
]
]
Re: tabi güzeldi! (Puan: 1) Gönderen sircadogan Tarih: Haziran 20, 2002 - 11:19:37 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | AXANA HAFİFTEN KISKANMAMI HİSSEDİYORUM NE:) şaka tabi şaka niye kıskanasın ki. sonuçta hepimiz yüzük dostuyuz. |
]
Re: tabi güzeldi! (Puan: 1) Gönderen axana (axana@mynet.com) Tarih: Haziran 24, 2002 - 21:13:38 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | umarım şakadır yani sana mı söyledik ne sazıyon:P
böööööööööööööööööööööööööööööööööööööö! |
]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen axana (axana@mynet.com) Tarih: Haziran 19, 2002 - 18:54:41 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | ilki gibi çok başarılı ve sade. tebrikler! ama sadece bazı yerler kopuk olmuş bi dahaki sefere konuşma cümlelerinin sonuna "...dedi" yazmayı unutma bence. yazılarını okumadan geçemiyorum artık, çok ilginçler:) |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Wert Quh Iom Savaşı - Bölüm II (Puan: 1) Gönderen BerilacBolger Tarih: Temmuz 22, 2002 - 18:04:29 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Süper, süper, tek kelimeyle süper! Wert Quh Iom Savaşı'nın iki bölümü de çok güzel olmuş. Özellikle anlatım tarzın çok hoş. Tabii ki daha gelişecektir fakat okuyucuya ortamı ve duyguları çok iyi aktarmışsın. İnsan okurken yaşıyor da aynı zamanda. Hikayelerinin devamını bekliyorum, hatta bu hikayelerin oluşturduğu bir kitap bile olabilir. Yetenekli olduğun belli, bence bu özelliğini değerlendir ve ne yap ne et yayın evleri ile konuş. Türkiye'den böyle bir yazar çıkması çok hoş olurdu açıkçası... |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
|