Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 80 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

Hikayeler: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11)
Yayınlanma tarihi Nisan 12, 2004 - 09:55:55 Gönderen iarwain-ben-addar-

Hikayeler Welar göndermiş "Grup üyeleri kısa bir yolculuğun ardından karşı kıyıya ulaşmışlardı. Hiç beklemeksizin, Anduin Nehri boyunca kuzeye doğru ilerlemeye devam ettiler. Halan en önde gidiyor, o yaşlı gözleriyle sürekli olarak etrafı kolaçan ediyordu. Çevrede olup biten en ufak bir kıpırtı bile Yaşlı Gezgin'in dikkatinden kaçamıyordu. Kısa bir süre sonra Hara öne doğru çıkarak Halan'ın yanına sürdü atını. Daha sonra yaşlı Rohanlı gözleri Halan'ın güzel atının üzerindeyken şöyle dedi arkadaşına;



- Bildiğim kadarıyla sen hep yaya olarak gezerdin Halan.. fakat şimdi görüyorum ki kendine son derece değerli bir binek edinmişsin..



"Evet" diyerek karşılık verdi Halan, daha sonra eliyle atının yelelerini okşayarak devam etti;



- Artık işler yaya gezerek çözülemeyecek bir noktaya geldi. Bu güçlü Elf atını kadim bir dosttan aldım. Senin hayatını kurtarmış olan o oku attığım yay'ı ve sadağı da ondan almıştım.



Hara arkadaşının bu cevabı karşısında oldukça şaşırmıştı. Onun bu göz kamaştırıcı atı ve savaş ekipmanlarını bir Elf'ten almış olması inanması zor bir durumdu. Çünkü Elf'ler uzun süre önce Ortadünya'yı terketmişlerdi. Ama Halan'ın bu sözlerine göre etrafta onlardan en azından bir tane daha vardı. "Ortadünya toprakları üzerinde nefes alıp veren bir elf" dedi kendi kendine Hara ve düşünmeye devam etti "Son derece cömert bir Elf olmalı, atını ve yayını sadağıyla birlikte Halan'a verdiğine göre.. ya çok cömert ya çok zengin ya da Halan'ı gönülden seven birisi olmalı" dedi içinden.



Yaşlı Rohanlı içinden bunları düşünürken, Halan ona doğru döndü ve gözlerini arkadaşının yüzünde gezdirerek şöyle dedi;



- Onu bu kadar merak etmene gerek yok eski dostum.. Çünkü yakın bir zamanda onu kendi gözlerinle göreceksin..



Hara bir an için Yaşlı Gezgin'in yüzüne hayretle baktı, "yoksa düşüncelerimi mi okuyor?" diye düşündü. İnanması zor bir durumdu ama söz konusu olan kişi Halan olunca Hara her şeyin mümkün olabileceğini düşünüyordu. Çünkü o Halan'da her zaman için göründüğünden daha fazlasının olduğunu hissediyordu. Onun sıradan bir insan olmadığına, sıradışı güçlere sahip olduğuna inanıyordu yaşlı Rohanlı ve Halan gerçekten de karşısındaki kişilerin düşüncelerini okuyor olabilirdi. Ölmek üzere olan atını bir anda iyileştiren de o değil miydi? Hara bu ve benzeri düşüncelerin girdabına kaptırdı kendini ve Halan'a karşı duyduğu güven ve muhabbet daha da arttı. Yanlarında Halan olduğu sürece bu tehlikeli topraklarda bulunmaktan korkmuyordu artık, hem kendisinin hem de diğerlerinin can güvenliklerinin emniyette olduğunu düşünüyordu. Halan'ın onları her türlü tehlikeden koruyacağı hissi vardı kalbinde.





Ön tarafta Hara bu düşünceler içindeyken, grubun en arkasında bulunan Rufus bir Gondor türküsü tutturmuş kendi kendine söylemekle meşguldü. Türkü, ağabeyinin de öldüğü Aziron-Urun Savaşı için yazılmış bir ağıttı aslında. Genç Gondor’lu gözleri dolarak yavaşça söylüyordu türküsünü. Harad’lı okçular tarafından pusuya düşürülerek öldürülen yüzlerce cesur Gondor’lu süvari için yazılmıştı bu türkü. Sancakları uzun mızraklarının ucunda özgürce dalgalanırken ve güneş gösterişli zırhlarının üzerinde coşkuyla parlarken, düşmanlarını önlerine katıp, sürdükleri bir anda ölüm onları yakalamıştı. Dağlarda pusu kurmuş olan yüzlerce Haradlı okçu üzerlerine yağmur gibi ölüm yağdırmıştı. Az önce özgürce dalgalanan Gondor sancakları artık yerlere düşmüş ve çamura bulanmıştı. Atlarının üzerinde dörtnala giderken parıl parıl parlayan zırhları artık solmuş, düştükleri ıslak toprağın üzerinde toza toprağa bulanmıştı. Harad’lı okçularsa ölüm yağdırmaya devam ediyorlardı. Her bir Gondorlu süvarinin bedeni atılan oklardan delik deşik olmuş, adeta kevgire dönmüştü. En nihayetinde Harad’lılar ok yağmurunu kesip öldürdükleri düşmanlarının yanına doğru yönelmişlerdi. Savaş ganimetlerine el koyup, düşmanlarının cesetleriyle alay etmeye başlamışlardı. Onların kafalarını, kollarını, bacaklarını kılıçlarıyla kesiyorlardı. Bazı Harad’lılar kesip aldıkları kafaları hatıra olarak yanlarında götürüyorlardı. Ağıtta bu olaylar çarpıcı ve duygusal bir dille anlatılıyordu.



Rufus bir an için gözlerini kapattı. Bu türküyü ne zaman söylese hep gözleri dolardı. Bu seferde öyle olmuştu, genç Gondor'lunun gözleri yaşla doldu. Rufus gözlerini kırpıştırarak yaşlanmaya engel olmaya çalışırken, bir anda Erona'nın kendisine seslendiğini duydu.



- Çok duygulu bir ağıt.. Benim de gözlerimi yaşarttı..



Rufus yanına doğru yaklaşmakta olan Erona'ya doğru bakarak "Evet.. O gün biz Gondor'lular için zor bir gündü" dedi kısık bir sesle. "Ama hayatın gerçeği bu.. Her zaman parıltılı zaferler kazanılamıyor.. Bazen yenilginin soğuk ve kahredici yüzüyle de karşılaşabiliyor insan"



"Senin halkın büyük bir halk. Büyük zaferler ve büyük yenilgiler gördüler. Ama yine de hep ayakta kalmasını bildiler. Hiçbir güç onları yıkamadı. İçlerindeki yaşama azmini yok edemedi, onları köleleştiremedi. Senin halkın her daim tıpkı Ak Kule gibi dimdik ayakta kaldı" dedi Erona, elini arkadaşının omzuna koyup sıcak ve içten bir dokunuşla onu tutarken.



Rufus herhangi bir karşılık vermedi genç kıza. Bir süre yan yana ilerlediler, daha sonra Erona arkadaşının üzüntüsünü unutturmak için konuyu değiştirdi.



- Anladığım kadarıyla sen Halan'ı tanıyorsun.. Ona ismiyle hitap ettiğini duydum.



"Evet onu tanıyorum" dedi Rufus, yüzüne küçük bir tebessüm geldi. Gözleri ise yaşadığı bazı eski olaylara dalıp gitmiş gibiydi. Az sonra Gondorlu genç konuşmasını sürdürdü.



- Beni İsengard yakınlarında yaratıkların tutsak aldığını sana söylemiştim. Ayrıca daha sonra beni Ak bir Bilge'nin yaratıklardan kurtadığını da söylemiştim.. Sanırım hatırlıyorsundur, işte o Ak bilge Halan idi.



"Demek seni yaratıkların elinden kurtaran kişi Halan'dı" dedi Erona, sesi biraz şaşkındı. "Bu Halan'da her an her yerde.. Sanki ondan birkaç tane var"



İkisi de güldüler bu sözlere. Onların bu coşkulu gülüşleri diğerlerinin de dikkatini çekmişti. Welar omzunun üzerinden başını biraz çevirip bakarken şöyle dedi onlara;



"Bu kadar komik olan şey nedir??



Cevap olarak Rufus'un sesi duyuldu. Genç Gondor'lunun neşesi yerine gelmiş gibiydi.

"Ne olacak?? Halan'dan birkaç tane olması tabi ki!!!"

Erona ve Rufus'un kahkahaları daha da artmıştı. Welar ise onlara şaşkın gözlerle bakarak şöyle dedi;

"Birkaç tane Halan mı?? Siz neler saçmalıyorsunuz böyle??"



Berikiler cevap vermediler. Kahkahalarını koyvermeye devam ettiler. Ön tarafta bulunan Hara'nın onlara sert bir bakış atmasına kadar sürdü bu gülme krizi.



Grup akşam'ın ilk karanlığı ininceye kadar yola devam etti. Etraf kararıp at üzerinde yolculuk etmek tehlikeli bir hal almaya başladığında atlarından inerek uygun buldukları bir yerde geceyi geçirmek için konakladılar.





Grup üyeleri geceyi geçirmek için konakladıkları sırada, onlara yaklaşık olarak yarım günlük mesafedeki bir Nahor gözetleme kulesinde her zamanki gibi bir akşam daha yaşanmaktaydı. Nahorlu yaratıkların korkunç kahkahaları, haykırışları, böğürüşleri gözetleme kulesinin soğuk duvarlarında yankılanmaktaydı. Burası küçük çaplı bir kuleydi. İçerisinde sınırlı sayıda yaratık bulunmaktaydı. Daha gerideki Büyük Dol-Guldur üssünün önünde yer alıyordu. Etrafı gözlemek, gelmesi olası istenmeyen davetsiz misafirlerden haberdar olmak ve Dol-Guldur'a yapılması olası ani bir baskını önceden haber almak için inşa edilmişti.



Kulenin orta kısmında bulunan bir hücrede değişik yerlerden yakalanıp getirilmiş olan esirler bulunmaktaydı. O esirlerden birisi olan Rohanlı genç bir kadın kucağında yedi yaşlarındaki çocuğuyla sırtını soğuk duvara yaslamış yerde sessizce oturmaktaydı. Küçük çocukta annesinin kucağında sessizce ve hiç kıpırdamadan yatmaktaydı. Ellerini annesinin koluna dolamış, gözlerini ise yerdeki çer-çöp yığınlarına dikmiş öylece duruyordu Rohanlı çocuk. Sarı altın renkli kıvırcık saçları ve mavi iri gözleri büyüdüğünde çok yakışıklı bir genç olacağının işaretlerini veriyordu. Küçük çocuğun karnı açtı, tıpkı annesi gibi. Kendilerine yiyecek diye verilen o şeyler yiyemeyecekleri kadar iğrençti. Açlık, yorgunluk ve ümitsizlik hücrenin içindeki tüm bedenleri etkisi altına almıştı. Hücrenin içinde beş-altı tane kadar Rohanlı, bir Hobbit ve bir de Cüce bulunmaktaydı.



Yaratıkların korkunç çığlıkları, iğrenç böğürtüleri esirleri iyiden iyiye ümitsizliğe ve korkuya sürüklüyordu. Birçoğu kurtulmaktan ümidini kesmiş, bir an önce ölmeyi istiyordu. Nahorlu yaratıklar akıllarına gelen her türlü işkenceyi esirlerine uyguluyorlardı. Onlara hakaret ediyorlar, aşağılıyorlar, dövüyorlardı. Onları kahredebilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı.



Küçük Hobbit hücrenin bir köşesine sinmiş, başını dizlerinin üzerine koymuş sessizce oturuyordu. İçinden bu fare deliğine nasıl düştüğünü, böyle bir hatayı nasıl yaptığını düşündüğü belliydi. Kısa esmer saçları daha da kararmış görünüyordu. Çıplak ve kıllı uzun ayakları çamur içindeydi. Ellerini dizlerinin çevresinde dolamış öylece oturuyordu.



Bir süre sonra Cüce bulunduğu yerden kalkarak onun yanına geldi. Hobbit'in boyu da kendisinin ki gibi kısa olduğu için, onu kendisine yakın görüyordu Cüce, çünkü diğer esirler Rohanlı insanlardı ve onların boyları oldukça uzundu. Cüce yanındaki Hobbit'e yarım bir bakış attıktan sonra şöyle dedi iğneleyici bir sesle;



- Bu kadar üzülme Folo.. elbet bu kapandan kurtulacağız ve o vahşi hayvanlara derslerini vereceğiz.. Bizimle karşılaştıkları güne lanet edecekler..



Genç Hobbit gözlerini kaldırıp yanındaki Cüceye bir an için baktıktan sonra bakışlarını tekrar yere doğru indirdi, "Sen buradan kurtulacağımıza gerçekten inanıyor musun??" dedi, sözcükler umutsuzluğun esir aldığı gırtlağından adeta zoraki çıkmıştı.



"İnanıyorum veya inanmak istiyorum.. Biz cüceler inatçı yapılıyızdır. Çok kötü bir duruma düşsek bile, pes etmeyiz" diye karşılık verdi cüce, sonra da eliyle sakallarını karıştırdı. Cüce'nin sakallarının bir kısmı yaratıklar tarafından işkence olsun diye kesilmişti. Kırpık kırpık olmuş sakallarının dışarıdan bakıldığında çok çirkin ve utanç verici bir görüntü sergilediğinin farkındaydı Cüce efendi ama yine de moralini bozmak istemiyordu. İçi öfke ve hiddetle doluydu. Fırsatını bulsa bu yaratıkların hepsini paramparça ederdi ama bu kafesin içine tıkılıp kalmıştı.



Bir süre sonra dışarıda bir hareketlenme oldu. Yaratıkların bazıları eğlenmek için esirlerden bir tanesinin getirilmesini istediler. "Çetin bir gün daha geçirdik..Getirin şu rezil mahluklardan birini de eğlenelim, dalgamızı geçelim" dediler. İçlerinden birkaç tanesi hücrenin önünde durdular. Çirkin gözleriyle esirleri inceleyerek şöyle dediler;



- Hangisini getirelim??



Daha gerideki yaratıklardan birisi. "Şu kadının kucağındaki çocuğu getirin.. Onunla hiç eğlenmedik" dedi. O anda Rohanlı Kadın'ın başından aşağıya adeta kaynar sular boşaldı. Genç kadın korkulu gözlerle yaratıklara doğru bakarak "Hayır.. Oğluma dokunmayın.. Bana ne isterseniz yapın ama oğluma zarar vermeyin.. Lütfen ona acıyın" diye inledi. Bu çaresiz inleyişe karşılık olaraksa yaratıkların korkunç kahkahaları duyuldu. "Getirin şu çocuğu da bir güzel eğlenelim.. neşemizi bulalım" diye haykırdı yaratıkların bir tanesi. Az sonra on tane yaratık hücrenin içerisine girip Rohanlı kadının üzerine doğru yöneldiler. Ellerinde kılıçları ve kamçıları vardı. Diğer esirlere gözdağı vererek ellerindeki kılıç ve kamçıları sallıyorlardı. Az sonra Rohanlı kadının yanına varmışlardı. İçlerinden birisi uzun ve çirkin elini Rohanlı çocuğa doğru uzatarak onu kabaca tuttu ve sertçe çekti. Rohanlı kadın iki eliyle oğluna sıkı sıkıya sarılmış bir şekilde ağlayarak yalvarıyordu onu götürmemeleri için. Yaratıklarsa pis sırıtışlarla bakıyorlardı Rohanlı kadına, içlerinden bir tanesi elindeki kamçıyla kadının kollarına acımasızca vurmaya başladı. Bir yandan da "Çek ellerini rezil mahluk!! Yoksa kopartırım o kollarını senin" diye gürlüyordu. Rohanlı kadının kolları kamçı izleriyle doldu. Yaratıklar çocuğu götürürlerken, Rohanlı kadın yerde perişan bir vaziyette ağlamaktaydı.



Diğer mahkumlarda bu kahredici olayı üzgün gözlerle izlemekteydiler. En çokta Cüce Efendi kahrolmuştu gördüğü bu manzara karşısında. Dişlerini sıkarak baktı yaratıklara. Aslında cüceler insanlara göre daha taş kalpli ve umursamaz yapılı olmalarına rağmen, gördüğü bu acı manzara Cüce Kurp'u derinden etkilemişti. Aslında ismi Kurpus'tu ama kendisine kısaca Kurp denmesinden hoşlanıyordu. Moria'lıydı, ticaret için Rohan'a gönderilen bir cüce kafilesini korumakla görevli Cüce Savaşçılardan birisiydi. Kafileleri Kuzeydeki bozkırda yaratıkların saldırısına uğradı. Kısa ama çok şiddetli bir çarpışma yaşanmıştı. Yaratıklar cücelerin hepsini paramparça ettiler. İçlerinden sadece Kurp'u esir alıp üslerine getirdiler. Kurp yaratıkların kendisini neden öldürmemiş olduklarını bir türlü anlamamıştı. "Herhalde bir sebebi vardır" diye düşünüyordu içinden.



Rohan'lı kadın yerde sürüne sürüne demir parmaklığın önüne doğru giderken, yaşla dolmuş gözlerle onu izlemekteydi Cüce Efendi.

Yaratıklar küçük çocuğu salonun ortasındaki uzun tahta bir masanın üzerine çıkarttılar. Masanın etrafı yaratıklarla doluydu. Nahor'lular ellerindeki sopalarla ve kırbaçlarla çocuğa vuruyorlardı. Küçük çocuk korku ve acı içinde ağlıyor, annesine sesleniyordu. "Anne!!! Gel kurtar beni!!" çocuğun korkulu sesi annesinin kulaklarında adeta çınlıyordu. Rohanlı kadın sürüne sürüne demir parmaklığın önüne gelmişti. Ellerini uzatarak parmaklığın soğuk demirlerini sıkıca kavradı. Acıdan kıpkırmızı olmuş gözlerle oğluna doğru baktı. Yaratıkların oğluna ellerindeki sopalarla ve kamçılarla vurmalarını dehşetle izliyordu.



"Bırakın oğlumu!! Sizi iğrenç yaratıklar!" diye haykırdı Rohanlı kadın, onun bu sözleri yaratıkları çılgına çevirdi. İçlerinden biri "Kes sesini sürtük!! yoksa parçalarım oğlunu" diye tısladı. Sonrada elini beline atarak çıkarttığı uzun bir kılıcı kadına doğru tehditkar bir şekilde salladı. Bir diğer yaratık şöyle dedi arkadaşlarına;



- Bu çocuk büyüdüğünde bir savaşçı olacak.. Bizi ve diğer kardeşlerimizi öldürecek.. Neden onu öldürmüyoruz ki?? Yaşaması bizim için tehlikeli …



Bu sözler diğer yaratıklar tarafından da onaylandı. "Evet öldürelim onu.. hem ne zamandır taze insan eti yememiştik" diye gürledi birkaç tanesi. Diğerleri de onlarla aynı fikirdeydiler. Rohanlı kadının dehşet dolu bakışları arasında az önce kılıcını çekmiş olan yaratık masanın üzerindeki çocuğa doğru yöneldi. Yaratık bir eliyle çocuğu kavrayıp onu masanın üzerine yatırdı, diğer elindeki kılıcını ise havaya kaldırdı. O anda yaratık hücrenin içindeki Rohanlı kadına doğru bakarak pis bir sırıtışla şöyle dedi "Oğluna son kez bak.. Çünkü bir daha onu hiçbir zaman göremeyeceksin" Yaratık böyle dedikten sonra o çirkin bakışlarını tekrar çocuğa doğru yöneltti. Havaya kalkmış olan elindeki uzun kılıcını şiddetle çocuğa doğru savurdu. Uzun kılıç çocuğun göğsüne korkunç bir hızla çarptı. Rohanlı çocuktan sadece ince bir inleme sesi yükseldi. Kılıcın ucu çocuğu delip geçerek masanın tahta zeminine kadar ulaşmıştı. Daha sonra yaratık elindeki kılıcı sağa-sola doğru çevirmeye başladı. Kılıcın sert çarpışları çocuğun kemiklerini kırıyordu. Kemiklerin kırılma sesleri orada bulunan herkes tarafından açıkça duyuluyordu. Hücrenin içindeki esirlerden acı dolu çığlıklar yükselirken, yaratıklar duydukları her bir kemik kırılma sesiyle çoşkulu haykırışlarla ortalığı inletiyorlardı.



Rohanlı kadın öylece oğluna bakıyordu. Bakışları adeta donmuş, vücudu soğumuştu. Bu yaşadıklarının gerçek olamayacağını düşünüyordu içinden, evet evet gerçek olamazdı. Nahorlular bile bu kadar kötü mahluklar olamazlar diye düşünüyordu. Yaratıkların kendisine bir oyun oynadıklarını, oğlunun öldürülmediğini, kılıcı oğluna değil masanın üzerine sapladığını düşünüyordu Rohanlı kadın.



Fakat daha sonra Rohanlı kadının dikkatini çeken bir şey oldu. Oğlunun pantalon'unun üzerinde hareket eden bir şey vardı. Kadın akan gözyaşlarından kapanmış olan gözlerini elleriyle oğuşturarak tekrar baktı. Oğlunun pantolonunun üzerinde kıpkırmızı bir leke oluşmuştu. Kadın bakışlarını daha aşağıya doğru yönelttiğinde ise, oğlunun minik ayakkabısının kenarından yere şıpır şıpır damlamakta olan kanı gördü. Rohanlı çocuğun temiz al kanı yerdeki pis taşların üzerine akarak küçük bir gölcük meydana getirdi. İşte o anda kadının gözleri irileşti, yüzü sarardı, tüm vücudu adeta bir buz kalıbı gibi soğudu. Kadın'ın gırtlağından şu kelimeler fısıltı halinde çıktı;



"Oğlum.. Sahar'ım.."



Daha sonra Rohanlı Kadın geriye doğru düştü. Bayılmıştı, etrafındakiler ona yardımcı olmak için uzanırlarken, yaratıkların korkunç kahkahaları duvarlarda yankılanıyordu.

"

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· Hikayeler Hakkında
· Yayınlayan Editör: iarwain-ben-addar-
· Ana Sayfa


Hikayeler Hakkında en çok okunan :
Gölgelerin İçinden


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"Hikayeler: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11)" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 7 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen enantoiel (enantoiel@yahoo.com) Tarih: Nisan 12, 2004 - 10:18:21
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Gerçektende şiddet içeriyor;ama ben uyarıdan önce okuduğum için, çok geç :P

Güzel gidiyor,devamını gekliyoruz ;)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]


Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen Welar Tarih: Nisan 12, 2004 - 15:24:12
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Devamını Geklemeye devam et.. :)

iarwain abim de sağolsun koymuş kırmızı noktayı :)ama yaratıkların ne kadar vahşi olduklarını vurgulamam gerekiyordu


]

Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen iarwain-ben-addar (iarwain@yuzuklerinefendisi.com) Tarih: Nisan 12, 2004 - 15:52:23
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Yok abi kırmızı nokta değil. Benim de çok hoşuma gitti o şiddet. :) Ama bazı insanlar okuyunca bile etkilenebiliyor. O tür birileri varsa uyarmak baabında yazdım.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]


Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen Welar Tarih: Nisan 12, 2004 - 16:11:56
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Valla abicim aslında o şiddet benim hiç hoşuma gitmedi..
o sarı saçlı mavi gözlü sevimli rohanlı çocuğu öldürmek çok zor oldu benim için..
çok düşündüm başka birşey yapayım diye ama olmadı.. çocuğu feda etmekten başka çarem yoktu..
Ne diyeyim.. Vatan Sağolsun!!
:)


]

Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen elollyra Tarih: Nisan 13, 2004 - 19:14:36
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
valla bu kez okurken rohanlı kadın gibi hissettim,bir mucize olacak da çocuk ölmeyecek gibi....
...ama itiraf ediyorum;okuduğum en iyi bölümlerden biriydi welar.hayır şiddetten bahsetmiyorum sadece, bu kez hikayeyi gerçekten hissettim ben.kutluyorum başka diyecek bir söz bulamıyorum:)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen Gloredhel Tarih: Nisan 16, 2004 - 18:22:34
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
çok güzel olmuş ellerine sağlık diyorum her nekadar yorum yazmakta geçikmiş olsamda hikayenin 11. bölümünü bugün okudum hikayen çok ilgimi çekti diğer bütün bölümleri okudum çok beyendiğimi ve devamını sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek isterim tebrikler...


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]


Re: ERONA... ROHAN'IN SAVAŞÇI KIZI (BÖLÜM 11) (Puan: 1)
Gönderen Welar Tarih: Nisan 17, 2004 - 12:35:14
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Beğendiğine sevindim Gloredhel..
Devamı da gelecek merak etme, 12. bölümü az sonra yolluyorum.
Aramıza Hoşgeldin..
:)


]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012