Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey

greensleeves göndermiş " Sonunda 76. Akademi ödülleri sahiplerini buldu. Herkesçe beklenen son yaşandı, ama bu kadarını tahmin edebilen olmuş muydu bilemiyorum. Tabi bir itirazım yok:)

Önce, her sene olduğu gibi bu sene de yıldızların şıklık yarışına sahne olan Kırmızı Halı seremonisinden bahsedelim. Bir Oscar klasiği olan Kırmızı Halı, çevirmenlerin yetersizliğine karşın zengin röportajlarla renklendi. Aralarda Cemil İpekçi'nin yorumları da ayrı bir alemdi: Bu adamı seviyorum! Her ne kadar giyim-kuşam konusunda farklı zevklerimiz varsa da...

Gecenin göze batanlarından biri Nicole Kidman'dı. O elbiseyle bile güzeldi kadın; daha da birşeycikler demem! Benim için törenin en "sıcak" ismi olan Renée Zellweger ise ayrı bir zarafet taşıyordu beyazlar içinde. Julia Roberts da harika görünenlerdendi, tek bir ayrıntıyla birinciliği Nicole'e kaptırdı bence: O felaket saçlarıyla... Charlize, adeta Cani'nin acısını çıkarırcasına güzeldi. Liv yine tombişliğiyle mutluydu, Hobbitler ise bu sefer Armani'den giyinmişlerdi. Ne yalan söyliyeyim... Yakışmıyor! Onları yine öyle kahveli yeşilli şirin yelekler, kısa paçalı komik pantolonlar ve dağınık saçlar içinde görmek isterdim:) Bu arada gece boyunca 4'lü gezdiler, sanırım gizliden gizliye okey ya da eşli pişti çeviriyorlardı. Robin Williams "Ben buraya Hobbitler'i görmeye geldim" sözleriyle gecenin bir LOTR gecesi olacağının sinyallerini verirken, Peter Jackson'ın "Bu gece bu defteri kapatacağım" şeklindeki "dokunaklı" demeci şöyle bir tıkadı geçti tüm LOTR hayranlarını.

Törenin başlangıcı, olacakları önceden haber verir gibiydi. Billy Crystal'ın muhteşem ön şovunda deyim yerindeyse yarıldım. İnsan arkadaşlarıyla çevirdiği geyikleri tekrar tekrar yaşıyor hani:) Bu arada, bizden bir ekip bu şovun hazırlanmasına yardımcı olsaydı gece daha eğlenceli başlayabilirdi diye aklımdan geçirmedim değil:) Pelennor çayırlarının ortasında "stop this war!" çığlıkları atan Michael Moore'un bir Harad Fül'ü tarafından ezilişi gibi ironilerin yanı sıra Gollum, Aragorn, Pippin gibi rollerde Billy Crystal çok eğlenceliydi. Yine de ön şovda en sevdiğim şey, Gandalf'ın Denethor'un sarayına girişinde yere serilmiş olan Kırmızı Halı'ydı:) Sanırım Bu şovu LOTR ile başlatıp LOTR ile bitirerek yeterince torpil (!) geçmiş oldular Peter Jackson'a...

Ön şovdaki eğlence tören boyunca son sürat devam etti. Gecenin sunucuları arasında "klas" isimler vardı: Ian McKellen, Nicole Kidman, Sean Connery, Jim Carrey, Steven Spielberg, Tom Cruise, Liv Taylor, Julia Roberts, Renée Zellweger, Sting... Sunuşlar oldukça eğlenceliydi; zaten yorumcuların fikirleri de bunun uzun zamandır gerçekleşen en eğlenceli ödül töreni olduğu yolundaydı. Özellikle, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü veren Adrian'ın ağız spreyine dikkatinizi çekmek isterim: Ben bu "fıs fıs"ı bir yerlerden hatırlayrum uşağum!

Evet, bu kadar eğlence yeter. Şimdi gelelim adaylara ve ödüllere. Aslında hemen her Internet sitesinde bulabileceğiniz aday ve kazanan listesini burada vermeye gerek yok. Yalnız ilgimi çeken bazı noktaları paylaşmak yerinde olacak diye düşünüyorum:

Gecenin hayal kırıklığı olarak görebileceğimiz Master & Commander, sadece LOTR'in aday gösterilmediği dallarda ödül alarak Oscar macerasını biraz buruk noktaladı. Seabiscut için NTV'nin yorumu yeterli olacağından aynen aktarıyorum: Nal Topladı! Kayıp Balık Nemo'nun En İyi Uzun Metraj Animasyon Film seçildiği törende usta oyuncular da hak ettikleri heykelciklere kavuştular. Gerçi Sean Penn ve Tim Robbins'in sahnede kendilerinden beklenen "performansı" göstermemeleri izleyenleri biraz şaşırttı. Kendi adıma Sean'dan bir çıkıntılık beklerken sahnedeki duruşu ile hayal kırıklığına uğradım. Adam sevinmedi bile!.. ya da öyle sevindi ki, dona kaldı... Akademi muhaliflerine yeşil ışık yakarken tören bazı ilklere de sahne oldu: İlk kez Amerikalı bir bayan yönetmenin aday gösterildiği 76. Akademi Ödül töreninde, En İyi Kadın Oyuncu dalında aday gösterilen en genç oyuncu olan ve muhabirin kendisine geçtiği kıyak sonucu Johnny Depp'le tanışan Keisha Castle-Hughes da tüm mahçubiyetiyle hazır bulundu. Törende LOTR, 11 dalda ödül alarak Ben Hur ve Titanic'in rekoruna ortak oldu. Ancak LOTR salt bununla yetinmeyerek, aday gösterildiği tüm dallarda ödül aldı ve %100 verimlilikle Oscar tarihinin EN BAŞARILI filmi olarak adını sinema tarihine altın harflerle yazdırdı. Hatta ödül kazananların içlerinden -ve de dışlarından- "İyi ki bizim dalda LOTR aday gösterilmedi" dediklerine de tanık olundu. Bu sırada büyük usta J.R.R.Tolkien de Ian McKellen ve ekibin diğer üyeleri tarafından hak ettiği şekilde onurlandırıldı.

Herhangi bir büyük sürprizin yaşanmadığı törende tek üzüntüm, 11'de 11 ödül alan LOTR'in -bir oyunculuk harikası olmasına karşın- oyunculukla ilgili dallarda hiçbir ödül almamış olmasıydı. Adaylığa dahi layık görülmeyen cefakar (!) LOTR oyuncularından Sean Astin, Kırmızı Halı geçidi sırasında "Topluca bir ödül verilebilir" gibilerinden konuşunca yaram bir kere daha deşilmişti. Ne yazık ki Oscar'da henüz "Casting" gibi bir kategori yok. Aslına bakarsanız "Makyaj" gibi önemli dallarda da verilen bazı ödüllerin tarihçesi oldukça kısa; yaklaşık 20 yıl... Sanırım LOTR'in muhteşem ve görkemli teknik yönü, oyunculuğun arka plana itilmesine neden oldu. Oysa "yetkinliği tartışılmaz (!)" akademi jürisinin bu tuzağa düşmemesi gerekirdi. Gerçi yardımcı oyuncu olarak kimin aday gösterileceği sorusu kriz yaratabilirdi. Her ne kadar Ian McKellen usta varken diğerlerine susup oturmak düşerse de... Tabi işin başka bir önemli noktası da LOTR'de bir baş karakter olmaması ve her karakterin bir diğeri için "supporting-yardımcı" karakter olmasıydı. Dolayısıyla bir "yardımcı oyuncular geçidi" olan film, en azından bu dalların birinde ödülü hak ederken büyük bir kavram kargaşasına kurban gitme riski de taşıyordu. ROTK düşünüldüğünde, Miranda Otto dışında Yardımcı Kadın Oyuncu adayı olabilecek bir alternatif yoktu. Miranda beni affetsin ama, onu aday göstermek diğerlerine büyük haksızlık olurdu. Zaten Renée varken şansı da yoktu, karavana olmasın! Ancak Yardımcı Erkek Oyuncu dalında aday adayı bolluğunun yaşandığı bir filmdi ROTK. Buna karşın her filmden bir aktör bildiriliyor Akademi'ye aday olarak.

Hazır aklıma gelmişken es geçilmemesi gereken bir konu da Yeni Zelanda halkına edilen teşekkürler. Yeni Zelanda için önümüzdeki birkaç yüzyıla yetecek kadar iyi bir tanıtım yapan Peter Jackson'ın heykelini dikseler azdır herhalde! Ödül töreninin sunucusu Billy Crystal'ın çok eğlenceli bir şekilde belirttiği gibi, Yeni Zelanda'da teşekkür edilecek kimse kalmadı. Elbette bizim gibi "tanıtım fukarası" ülkelere sıkı bir ders olmalı bu. Hala gündemde olan Troy filminin Çanakkale'de çekilmesi konusunda kırk dereden su getiren ve film gündeme gelince "Gelin bari galasını burada yapın" diye adamların peşine dolanan Kültür Bakanlığı'nı bu gafletten kim uyandıracak diye kara kara düşünmekteyim. Bu konuda salt Kültür Bakanlığı değil, Turizm Bakanlığı da aktif olmalıydı. Bir düşünsenize, Troy gibi görkemli bir filmin seti kurulsa... Herşeyden önce, aylar süren çekimler sırasında ekibin barınması, yemesi, içmesi bölgenin yerel kalkınmasına katkı sağlardı. Bu geçici ekonomik hareketlenmenin yanı sıra, uluslar arası arenada tarihimizle, kültürümüzle, birikimimizle anılarak "barbar" yakıştırmasından uzaklaşmış ve ülkemizin gerçek değerini de ortaya koymuş olurduk. Aslında tüm heyecan ve coşkusunun yanında bizler için büyük dersler de içeren bir törene kilitlendik bütün gece. Artık anlayana...

Evet bir defter daha kapandı. En azından Peter Jackson öyle söylüyor. Bana gelince... Gönlüm bu defteri kapamaktan yana değil..."