Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
Önceki Yazılar
|
Mart 21, 2013 - 08:08:57 · Kızıl Yolculuk (1)
Kasım 07, 2012 - 16:17:32 · Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)
Kasım 07, 2012 - 16:00:58 · Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)
Kasım 07, 2012 - 15:56:46 · Hobbit Fragmanları (0)
Aralık 21, 2011 - 08:18:56 · Hobbit Trailer (0)
Ekim 10, 2011 - 10:09:41 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)
Haziran 13, 2011 - 10:37:47 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)
Haziran 13, 2011 - 10:34:53 · Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)
Haziran 13, 2011 - 10:18:39 · Oyun Fikirleri (2)
Aralık 03, 2010 - 08:08:20 · BBC Tolkien röportajı (0)
Kasım 22, 2010 - 11:15:26 · The Hobbit icin Gazete Ilani (2)
Ekim 22, 2010 - 11:31:19 · Hobbit oyuncuları (10)
Ekim 13, 2010 - 09:27:41 · Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)
Haziran 02, 2010 - 07:54:36 · HOBBİT TEHLİKEDE (4)
Nisan 06, 2010 - 09:13:39 · Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)
Nisan 06, 2010 - 09:13:33 · Gölgelerin İçinden (0)
Ocak 19, 2010 - 08:58:13 · Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)
Ocak 08, 2010 - 15:45:13 · Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)
Ocak 08, 2010 - 15:44:59 · Mucizeler Savaşı (6)
Ocak 08, 2010 - 15:44:38 · LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)
Eski Yazılar
|
|
WindRider_of_Arnor göndermiş "HİKAYENİN SONU
Eh, yoldaş olmak zorunda kaldığım yoldaşlarım pek konuşkan kişiler değillerdi. İki cüce, üç insan Kuyutorman yollarında ilerliyorduk. Yolculuğun ilk iki haftası çok iyi geçti. Sadece şarkı söylemek için ağızlarını açsalar da, iyi kişilerdi. Ormanın bu kısmını iyi tanıyorlardı. Güneye indikçe havalar da ısındı ve kış için almış olduğum giysiler terletmeye başladı. Ormanın tam göbeğinden gidiyorduk orman nehrini takip ederek. bu büyülü nehre bakmaya bile korkarak ilerledik. Baharın gelmiş olmasına rağmen orman karanlık ve nemliydi.
Bir öğle orman nehrinin güneye inen kolunun küçük çaylara dönüşerek dağıldığı yere vardık. Karşımızda dağlar var dedi cüce Bomful Buradan sonra doğruca batıya yönelmemiz gerekiyor, eğer Kocakayaya ulaşmak istiyorsak.
Bence de en mantıklısı bu. Bu orman hiç de tekin değil ve ben buradan bir an önce çıkmak istiyorum diye onayladı onu Vadili insanlardan Ilgrim.
Hayır, bence doğruca güneye ve batıya sapmalıyız. Yolumuz kısalmış olur. dedi Darlin.
Bak dedi Darlinin atının arkasında oturan Bomfulun kardeşi Bermul, Biz cüceler süvari değiliz ve ayaklarımızı sallarken değil, yere basarken severiz. Doğruca batıya gidiyoruz, yoksa seni bayıltana kadar gıdıklarım!
İyi dedin sevgili Bermul! diye onayladı onu Ilgrim. Bu biraz tartışmaya benzese de öyle değildi. Vadili insanlarla Erebor cüceleri aralarında pek az kavga ederlerdi. Ben de Kocakayaya giden yolu tutmamızı önerdim çünkü bu sayede Ayrıvadiye uğrama şansımız olacaktı. Yok, eğer ormandan devam edersek Orklar ensemize yapışabilirlerdi ve ben de bir gece uykumdayken boğulmak istemezdim. Zaten dağ kelimesini duydukça kan beynime sıçrıyordu.
Bundan sonra, bir gün boyunca olduğumuz yerde daire çizmemiz dışında, hiçbir şey olmadı. Kocakayada yüksek bir geçiş ücreti ödedikten sonra Ayrıkvadiye vardık. Sadece bir gece kalıp güneye doğru gittik. Bedenim at üzerinde ve yollarda olsa da aklım Ayrıkvadideydi.
Eh, buradan sonra başımıza gelmedik kalmadı desem yerinde olur. Ferah Nehiri geçerken cüceler az daha boğuluyorlardı. Onları kurtarmak için Ilgrim ve Darlin suya atladılar ama az daha dördü de nehrin dibine karışıyordu. Uzun ve kalın bir ipin bir ucunu Gölgeye bağladım ve diğer ucunu da onlara attım. Benim sayemde hayattalar!
Bir keresinde yanımızda harita olduğu halde yolumuzu fena kaybettik. Ağaçları, çimenleri ve kuşlarıyla bizi ürküten bir yerde konaklamak zorunda kaldık. Darlin az daha yüksek bir kayalıktan düşüyordu. Tabi bu hepimize bir ders oldu ve bir daha hislerimize güvenerek ilerlemedik.
Bundan sonra yolu takip etmeyi bıraktım. Artık sıkılmıştım çünkü. bir an önce yuvam diyebileceğim bir yere gitmek istiyordum-neresi olursa olsun. Ya da batıya yelken açıp elflerin yurduna gidebilme şansım olsun isterdim.
Bir öğlen mola verdiğimizde kendimi bir ağacın altına attım. Çok yorulmuştum çünkü elçiler taç giyme törenine yetişebilmemiz için daha çok acele etmemiz gerektiği kanısındaydılar. Tatlı tatlı esen rüzgarla uykuya dalmışım. Uyandığımda güneş batmak üzereydi. Darlin, Bomful ve Bermul heyecanla bir şeyler tartışıyorlardı. Kulak kabartınca bunun akşam yemeği için bir ziyafet düşlediklerini anladım. Sanırım cüce usulü tavşan kızartması ve yanında biraz sebzeden bahsediyorlardı. İnanmayacaksınız belki ama bu bizim için şölen demekti. Oturduğum ağacın altından onları dinliyordum. O sırada Darlin arkasını dönüp sen ne dersin Ilgrim? demeseydi onun kendi kendine konuştuğunu fark etmeyecektim. Kucağındaki pelerininin kıvrımlarıyla oynuyordu. Dudakları kıpırdıyor, kendi kendine mırıldanıyordu. Söyledikleri belki bir şarkı belki de bir şiirdi; ama onda pek şarkı söylermiş gibi bir hava yoktu. Darlini duymamıştı bile.
-evet aynen böyle dedi biraz daha yüksek sesle, sanki konuşmasını tamamlarmış gibi. Darlin alaycı bir gülümsemeyle:
Hiç de değil! Sonra kıkırdadı: Bizim Ilgrim ya aklını kaçırdı, ya da bu akşam aç kalmak istiyor. Başka ihtimaller de mi var yoksa? Ilgrim hiç bozuntuya vermedi:
Evet, ne diyordun?
Diyordum ki, Ilgrim gidip birkaç tane tavşan yakalasa da şu hep bahsettiği avcılık maharetlerini biz bir görsek! Ilgrim homurdanarak kalktı, üstünü silkeledi. Ağaca dayadığı yayını ve sadağını alarak tavşan bulmaya gitti.
Diğerleri ateş yakmaya koyuldular. Bermulun eline bir tas tutuşturup su bulmasını istedim. Onlara çorbayı ben yapacaktım. Grubun kız üyesi olarak bu görev bana düşüyordu.
Kısa bir süre sonra bir tencere kaynamaya başlamış, tavşanlar ayıklanmış ve beş aç yoldaş ateşin etrafına kurulmuştu. Tavşanlar şişe geçirilmiş yavaş yavaş dönüyordu. Kokusu burnumuza geldikçe daha çok acıkıyorduk. Etlerin piştiği süre bize bir yıl kadar uzun geldi. Fakat önce çorbayı (ya da çorbamı) içtik. Sevgili ninem bu çorbayı bize hep yapardı. Dedemle benim en sevdiğimiz çorbaydı bu. Keşke tekrar evimde olabilsem diye geçirdim içimden.
Yemek yendi ve üzerimize bir ağırlık çöktü. Odunları tutuşturan kızıl alevleri izlemeye dalmıştık. Birisi bir şarkıya başladı- benim hiç duymadığım bir şarkıydı bu. Şarkı bitince derin bir sessizlik oldu. Birden içimden başımı kaldırıp etrafıma bakmak geldi. Sanki biri beni izliyor olacaktı. Ve evet, Ilgrim bana bakıyordu! Tıpkı Elrondun evinde Aldoru ilk kez görüşüm gibiydi. fakat sanki gözleri karanlıkta parlıyordu. Başını gölgelere çekmişti. Hafifçe gülümsedim; ama o gülümsemedi, yüzünde en küçük bir değişiklik olmadı. Sanki bana bakıyor ama beni görmüyor gibiydi.
O gece Ilgrim hariç herkes şarkı söyledi. (Ben de dedemin denizci masallarından birini anlattım. Pek gerçekçi sayılmazdı ama yine de beğendiler.) Gece ilk nöbete de o kaldı. Ertesi sabah da çok az konuştu ve bu birkaç gün böyle devam etti. Ne zaman ona baksam bakışlarını üzerimde yakalıyordum ve bu beni rahatsız etmeye başlamıştı.
Aradan günler geçti, Rohan düzlüklerini aştık, Edorası geçtik. Anorieni de geride bırakmıştık. Bulunduğumuz yüksek bir tepeden Ak Şehiri görebiliyordum. Yeşil düzlüklerin üzerinde kıvrılarak dolanan surlarda gedikler vardı ama tamir edilmeye başlanmıştı. Şimdilik her şey sakin görünüyordu ama şehirde büyük bir hareket hissediliyordu.
Artık en önde ben gidiyordum. Ağaçlık bir alana girdik, Gölge susamıştı. O su içerken ben de gruptan ayrılıp biraz yürümeye başladım. Bir süre sonra tamamen yalnız olduğumu hissettim. Bu sakin orman beni biraz olsun dinlendirmişti. Yürümeye devam ettim. Yakında evime döneceğim için heyecanlıydım. Düşüncelerime o kadar çok dalmışım ki birinin arkamdan geldiğini ancak elini omzuma koyunca fark ettim. Ilgrimdi bu. Yaptığı ani hareketten korkmuştum.
Ne oldu, gidiyor muyuz? dedim.
Hayır, ben sadece konuşmak istemiştim. Sana söylemek istediğim şeyler var. Yanımdan geçerek bir iki adım attı sonra durdu. Ellerini arkasında kavuşturmuş, bana sırtı dönüktü. Ne söyleyeceğini merak ederek ona bakıyordum. Sözüne devam etti:
Gölde seni ilk gördüğümden beri bunu söylemek istiyordum. Çok uzun zaman bekledim. Şimdi senin yurduna yaklaşıyoruz. Senin benim karım olmanı istiyorum. Birlikte orada yaşarız ve ölünceye kadar ayrılmayız. Sonra bana dönüp elimi tuttu. Gözlerimin içine bakıyordu. Ellerimi yavaşça onun kapan gibi ellerinden çektim ve olabildiğim kadar kibarca hayır dedim. Aklımdan Aldor geçiyordu. O an onu gerçekten sevdiğimi anladım. İlk defa!
Ilgrimin bakışları değişti. O, değil mi, Aldor! dedi aklımdan geçenleri okuyarak. Basit bir gezgin. Onun sana hiçbir yararı olmaz. Ne yaptığını bilmez, o aptaldır! Seni onu bırakıp gitmene izin verdi. Öyleyse onu hala neden bekliyorsun? Ama ben hep yanındayım ve seni hiç bırakmayacağıma yemin ederim. Seni istediğin gibi yaşatırım. birlikte çok şey yaparız ve mutlu oluruz. Ama ona dönemezsin, bir hiç o! Seni sevmez; o zaman... onu öldürürüm... Bir şeyler söyleyecekmiş de kendini tutuyormuş gibi geldi. Fikrin hala aynı mı? dedi tehditkarca.
Yemin etme ve onunla kendini kıyaslamayı da bırak! Fikrim hala aynı. O gelecek ve ben de bekleyeceğim. Sen evine dön! bunları söyledikten sonra tam arkamı dönmüştüm ki; Ilgrim hayır diye bağırdı. Kılıcın kınından sıyrılırken çıkardığı metalik ses duyuldu. Arkamı döndüğüm an bana saldırdı. Madem benim olmayacaksın o zaman onun da olamazsın! Gerekirse seni öldürürüm! diye bağırıyordu. Son anda kılıcımı çekebildim ve o boğazıma indirmeden karşı koyabildim. Benden üç kat daha güçlüydü ve sürekli üstüme geliyordu. Fakat ayağı bir ağaç köküne takılınca yüzükoyun düştü, silahı elinden fırladı. Ben de onu orada bırakıp diğerlerinin yanına döndüm. Giderken arkamdan gelen hıçkırık seslerini duyabiliyordum. Bir daha asla yüzüne bakmadım. O da kimseyle konuşmadı.
Ertesi günün sabahı Minas Tirithe ulaştık. Elçiler törende kendilerine ayrılmış yere gittiler; ama ben elçi değildim, insanların arasına karıştım. Özlediğim yüzleri görerek kendimi tekrar gerçekten evimde hissettim. Uzun zaman önce kaçarcasına çıktığım surlardan bir daha asla öyle çıkmayacaktım. Eh, işte o zamandan beri buradayım...
* * *
Azrunithil son cümlesini de tamamladıktan sonra sustu. Çocukluğunu geçirmiş olduğu beyaz taştan eve derin bir sessizlik çökmüştü. Onu dinlemekte olan arkadaşları da sessizdiler. Kim bilir hikayesini kaçıncı kez anlatıyordu. Azrunithil ayağa kalkıp batıya bakan pencerenin önüne gitti. Dağların arkasında batan turuncu güneş salonu kızıla boyuyordu. Bir süre durup Ak Şehri izledi. Sessizliği martıların çığlıkları yırtmaktaydı. Sonra dostlarına birazdan döneceğini söyledi. Ahıra gidip Gölgeyi eyerledi. Nal seslerinin sessiz taş sokakta yankılanmasıyla birlikte yeşil alana çıktılar ama Rammasın sınırları içindeydiler. Tepe, yeşil kürkünü giymiş, rengarenk çiçeklerden broşlar takmıştı. Orada durup bekledi Azrunithil. Upuzun saçlarını toplamıştı. Koyu mavi gözleri bulunduğu tepenin ardındaki yolu taradı. Ne gelen vardı ne giden. Beklerken dudakları bir şarkı mırıldanmaya başladı. Güneş dağların arkasında kaybolmuştu bile. Serin bir meltem yüzünü okşadı. Bir süre sonra ağır ağır yoldan inen bir atlı gördü. Atının arkası ağzına kadar dolu, içinde ne olduğunu sadece binicinin bildiği torbalarla yüklüydü. Alacakaranlık iyice bastırmıştı.
Geç kaldın dedi Azrunithil, Aldor tam karşısına gelince. Güneş battı bile. Aldor başını kaldırıp dağlara doğru baktı:
Ah, farkındayım. Yolda ufak bir iki işim çıktı da. Yorgun yüzünde kibar bir gülümseme belirdi: Beni karşılamaya gelmeniz ne büyük incelik.
Yolu bulamayacağını düşündüm. Hadi gidelim, yemeğe bekliyorlar.
Birlikte tek tük ışıkların yandığı şehre ilerlediler ve karanlığın içinde gözden kayboldular.
~~BİTTİ~~
"
|
| |
Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
|
"Hikayeler: -Bir Gezginin Güncesi II - 9. Bölüm" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 2 yorum |
| Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz. |
Re: -Bir Gezginin Güncesi II - 9. Bölüm (Puan: 1) Gönderen enantoiel Tarih: Şubat 26, 2004 - 19:15:50 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Sevgili WindRider_of_Arnor
Uzun süredir siteyi takip edememiştim ve bu yüzden hikayelerinin daha önce okumadığım bölümleriyle birlikte baştan sona okudum. Senin anlatımında beni sonuna kadar okumadan bıraktırmayan bişey var :) Çok keyif alarak macerayı bir solukta okudum. Olayların çok derinine inmemen ve macerayı çok dallandırmamış , kahramanlarını daha zorlu olaylara sokmamış olman dikkatimi çekti. Bu sade haliyle de hoş olmuş. Ayrıca çok yerinde bitirmişsin bence. Birazcık üzülmedim değil birişine hikayenin :) Başka hikayelerde görüşmek umudu ile ...Sevgiler
Enantoiel |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: -Bir Gezginin Güncesi II - 9. Bölüm (Puan: 1) Gönderen WindRider_of_Arnor Tarih: Haziran 02, 2004 - 20:36:59 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Çok teşekkür ederim hikayenin üzerinde zaman harcayıp da okuduğun için.
Yorumun benim gibi bir çaylak için çok değerli ve beni çok mutlu etti :))))
Ancak başka hikaye yazmayı düşünmüyorum...
sevgiyle kal! |
]
|