Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 218 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

Hikayeler: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3)
Yayınlanma tarihi Ağustos 21, 2003 - 11:22:05 Gönderen ringmaster

Hikayeler Welar göndermiş "Doğu'nun üç kralı kendileri için hazırlanmış olan tahtlarına oturdular. Salonda derin bir sessizlik oldu. Salonun dört bir yanındaki demir kaplar içerisinde gürül gürül yanmakta olan ateşin sesinden başka bir ses yoktu. Bu gizli toplantının ev sahipliğini yapmakta olan Hurya Kralı Urrin ortadaki tahtta oturmaktaydı. Sağında Arad Kralı İora ve solunda ise Barad Amon Kralı Savan oturmaktaydılar. Kral Urrin salondaki herkesi adeta teker teker süzdükten sonra yavaş, fakat kararlı sesiyle konuşmaya başladı.



- Bugün burada neden toplanmış olduğumuzu sanırım hepiniz biliyorsunuz.. Altı asır önce yaşanmış olan o talihsiz, kahredici yenilginin intikamının alınması için buradayız. Rogon'lu (Doğuluların Rohan ve Gondor'lulara verdikleri ortak isim) barbarlar ve müttefikleri Efendimiz Sauron'u bitmeyen hile ve desiseleriyle sırtından bıçaklayarak, Efendimizi haince mağlup ettiler.

Ortadünya'nın yegane sahibi ve efendisi olan İlahımız Yüce Sauron'u hakkı olan mülkünden uzaklaştırdılar. Fakat o barbarlar bir hata yaptılar. Yaptıkları hata ise, Efendimizi tamamen yok ettiklerini sanmaları oldu. Hayır!!!! O alçaklar Efendimizi yok edemediler!! Yüreklerinizi ferah tutunuz ki, Efendimiz Yüce Sauron yokolmadı. Evet o alçaklar İlahımızı çok zor duruma düşürdüler ve Efendimizin uzun süre gücünü toplaması için inzivaya çekilmesine sebep oldular ama onu yok edemediler!! Efendimiz hâla aramızda ve intikamının alınması için biz sadık kullarını gözetiyor. Bizleri kudretiyle koruyor ve yol gösteriyor. Ebedi ilmiyle bizleri aydınlatıyor. O'nun bitmeyen ışığıyla bizler, ortadünya'yı barbarların elinden kurtarıp gerçek sahibine geri kazandıracağız. Böylece Efendimiz eski gücüne tekrar kavuşacak ve düşmanlarını cezalandırıp, biz sadık kullarına da ikramlarda bulunacak.



Kral Urrin'in bu uzun konuşması salondan çoşkulu alkışlar ve Karanlıklar Efendisi Sauron'a yönelik methiyeler içeren kasideler eşliğinde sürdü. Sauron'un Rogon'lu barbarlar tarafından haince mağlup edildiği söylendiğinde ise salondan Sauron'a yönelik acı ağıtlar ve yakarışlar yükseldi. Kral Urrin'in konuşması bittiğinde salon yine sessizliğe gömüldü. Arada birkaç ağıt yükseldi Lord Sauron'a yönelik olarak. Salondaki herkes duygulanmıştı, içlerinde ağlayanlar çoktu. Çoğununda gözleri yaşarmıştı. Efendilerine yapılmış olanlar büyük bir haksızlıktı ve ne pahasına olursa olsun intikamı mutlaka alınmalıydı. Bu duygular içerisindeydi salondaki güruh, bir süre daha böyle durdular, sonra, Barad Amon Kralı Savan ayağa kalkarak salondakilere doğru birkaç adım attı. Herkesi şöyle bir süzdükten sonra konuşmaya başladı.



- Tam üç asırdır hiç durmadan çalışıyoruz. Dedelerimiz ve onların dedeleri ve onlarınkiler ve diğerleri... Gece ve gündüz, bahar ve güz hiç ara vermeden o büyük intikam günü için hazırlanıyoruz. Kadınlarımız hiç durmadan çocuk doğuruyorlar. Doğan her erkek çocuk büyük bir itinayla, kusursuz bir savaşçı olarak yetiştiriliyor. Doğan her kız çocuğu da yine davamız için eğitiliyor. Asırlardır süren bu çalışma artık sonuna gelmeli. Artık intikam boruları çalınmalı, intikam atları kişnemeli, intikam kılıçları çekilip, yayları gerilmeli, mızrakları atılmalı. Rogon'lu barbarların ve rezil müttefiklerinin pis kanları savaş meydanlarında oluk oluk akmalı artık.



Kral Savan bu sözleri söyledikten sonra diğer krallarla gözgöze geldi. Onlara baktıktan sonra salondakilere doğru döndü. İki yumruğunu da kuvvetlice sıktıktan sonra beline dayadı. Salondaki kalabalık erkânın karşısında heybetle durdu. Uzun siyah saçları omuzlarının altına kadar iniyor ve gösterişli zırhının üzerinde parlıyordu. Göğsünün tam ortasında, Krallığının arması olan sağa doğru nefretle bakan ejderha simgesi gümüş ve başka değerli taşlarla işlenmişti. Salonda bulunan üç kralın en genciydi ve içi nefretle en çok dolu olanıydı. Babası ona yıllar boyunca yüzük savaşını ve Efendilerinin nasıl kahpece ve türlü entrikalarla mağlup edildiğini anlatmıştı. Onu öylesine doldurmuştu ki, Kral Savan Rohanda ve Gondorda yaşayan herkesi fırsatını bulsa tek başına öldürür ve bundan da büyük zevk alırdı. Bu ruh hali içerisindeki Kral az sonra konuşmasını sürdürdü.



- İntikam saati artık gelmedi mi?? Rohanda ve Gondorda ve diğer batı illerinde bütün şehirlerin ve köylerin yerle bir olacağı, sokaklardan oluk oluk barbar kanlarının akacağı günün güneşi daha doğmadı mı?? Asırlardır verdiğimiz büyük emeklerle kurulmuş olan muhteşem ordularımızın, barbarları ayaklarının altında çiğneyeceği günler hâla uzakmı?? Rohan'ın ve Gondor'un barbar krallarının elleri zincirli ve yalınayak bir halde, yerlerde sürüklene sürüklene Barad-dur kulesinin önüne getirilip yalvararak Efendimiz Yüce Sauron'dan aman dileyecekleri güne daha çok varmı??



Kralın bu sözleri salondakileri çoşturdu. Rohan ve Gondor Krallarına ve onların barbar halklarına lanetler yağdı. İntikamın biran önce alınması için dualar ve kasideler yükseldi salondan. Salon yatıştığındaysa Arad Kralı İora kendinden emin bir ses tonuyla konuştu;



- Doğrusu ben zamanın hâla erken olduğunu düşünmüyorum...



Kral İora ve Kral Savan biran için gözgöze geldiler. Sonra Kral Savan yüksek bir ses tonuyla yine konuştu;



- Zaman hep erkendir... Ve zaman hep geçtir..



Birsüre daha sessizlik oldu sonrasında, Kral Urrin'in ikna edici sesi yine duyuldu.



- Evet üç asırdır hiç durmadan çalışıyoruz. Bu uzun süre zarfında pekçok güçlü kaleler inşa ettik, büyük şehirler kurduk, güçlü ordular ve kalabalık bir nüfus'un sahibi olduk. Üç asır önce Doğuda bir başına amaçsız ve perişan vaziyette avare gezinen, fakir ve güçsüz göçebelerdik, şimdi ise büyük ve mağrur Krallıklar olduk. Fakat yine de, büyük zafer için daha tam olarak hazırlanamadık. Düşmanlarımız olan Rogon'lular çok güçlü orduların sahibiler. Onların halkları da çok inatçı ve ayrıca müttefikleri de çok kalabalık. Hernekadar şeytan Elfler ortadünyayı terk etmiş olsalar da, Moria madenlerinde büyük bir imparatorluk kuran cüceler, daha batıdaki kalabalık insan krallıkları ve zayıf yapılı görünmelerine rağmen, gerektiğinde çok büyük işler başarabildiklerini kanıtlamış olan lanet Hobbitler... Ayrıca o ağaç çobanlarını da unutmamak gerek. Son derece ahmak ve hantal olmalarına rağmen yine de harekete geçirildiklerinde karşılarında durabilmek çok güç. Tüm bu gerçekleri düşündüğümüzde hala hazır olmadığımızı sanıyorum. Çok güçlü ordulara sahibiz fakat gördüğünüz gibi, karşımızdaki düşmanlar birbirinden çok farklı yapılardalar. Kimisi madenlerde yaşıyor,kimisi dağlarda, kimisi şehirlerde, kimisi düzlüklerde, kimisi ormanlarda. Bu kadar farklı yapıdaki düşmanla aynı anda savaşmak çok zor olacak. Bunun için daha güçlü ordulara ve daha çok bilgiye ihtiyacımız var. Şeytan Elflerin boşalttığı Ayrıkvadi'ye gönderdiğimiz gizli birliklerimiz bulabildikleri herşeyi bize getirdiler. Kitaplar, haritalar, belgeler, günlükler, eşyalar, bilimsel yazılar ve daha pekçok şeyi ele geçirdik. Bunları inceliyoruz ve gerektiği şekilde değerlendiriyoruz. Bu bilgeler ışığında, geçmişte de denenmiş olan bazı yöntemleri yine denemeye karar verdim. Geçmişte bazı suni yaratıklar üretilmişti. Orklar ve Uruk-Hai'ler.. Şimdi bizde yine aynı şekilde onlar gibi yaratıklar üreteceğiz. Bunun davamızda bize çok yardımı olacağını sanıyorum.



Kral Savan düşünceli gözlerle Kral Urrin'e bakarak;



- Evet ama o yaratıklar son derece aptal ve beceriksizdiler... Barbarların karşısında hiçbir varlık gösteremediler.. Aynı şeyi şimdi tekrar yapmanın anlamı nedir??

- Evet.. Haklısın.. İlk üretilen Orklar zayıf yapılı ve kıt zekalı yaratıklardı.. Daha sonra üretilen Uruk-Hai'ler ise çok daha güçlü yapılıydılar ama onlarda kıt zekalı yaratıklardı. Barbarlar karşısında başarısız olmalarının sebebi zekalarının kıt olmasıydı. Çünkü insanların akıl gücü çok yüksektir. Fakat... Eğer biz hem bedenen hemde zeka olarak güçlü yaratıklar üretebilirsek... İşte o zaman barbar insanlar bu yaratıklarımızın karşısında çaresiz kalırlar ve yenilirler..

- İyi ama bunu nasıl yapabiliriz ki?? Bu öyle kolay bir iş olsaydı herhalde geçmişte yapılmış olması gerekirdi...

- Herşey biranda yapılamaz... Bunun için zaman ve bilgi birikimi gereklidir... Şimdi biz bunlara sahibiz. Onun için bu işin üstesinden gelebiliriz. Şeytan Elflerin ardlarında bıraktıkları bilgiler çok kıymetli çıktı... Bizlere çok faydası oldu. İşte şimdi bizler bu kıymetli bilgilerin ışığında yeni ve kusursuz bir ırk yaratabiliriz. Hem bedenen hem zeka olarak güçlü ve bizlere hizmet eden yaratıklar... Davamızın bir an önce sonuçlanması için çok yararlı olacak.

- Fakat, sanırım böyle bir çalışmanın sonuçlarını almak için yıllarca beklememiz gerekir..

- Hayır... O kadar da hazırlıksız değiliz.. Ben zaten 15 yıldır böyle bir çalışmanın içerisindeyim. Bu öylesine gizli bir plandı ki, sizlere bile söylemedim şu ana kadar. Parlak zekalı hekimler ve büyücüler içinden oluşturmuş olduğum bir grup, zaten 15 yıldır aralıksız olarak çalışıyorlar bunun için. Rohandan ve kuzeyden kaçırarak getirdiğimiz güçlü kuvvetli ve zeki barbarlar üzerinde tıbbi deneyler yapıyoruz. Onların hücre yapılarıyla oynayarak yeni bir ırk yaratmaya çalışıyoruz. Bu yolda önemli mesafeler katettik. Şimdi sizlere bu çalışmalar sonucunda üretmiş olduğumuz ilk yaratıkları göstereceğim hazır olun..



Daha sonra Kral Urrin yardımcılarına dönerek eliyle bir işaret yaptı. Krallarının emrini alan görevliler, salondan hızlı adımlarla çıktılar. Diğer iki Kral şaşkınlıkla neler olacağını bekliyordu. Nasıl yaratıklarla karşılaşacaklarını tahmin etmeye çalışıyorlardı. Bir yandan da bu konuda kendilerine hiçbir bilgi verilmemiş olmasına da kızmışlardı. Çünkü o ana kadar onlar Kral Urrin'den hiçbir şeyi saklamamışlardı. İki kral bu duygular içerisindeyken, salonun kapısının ardından bazı korkutucu sesler geldi. Boğuk ve güçlü seslerdi bunlar. Ne dedikleri pek anlaşılmıyordu, böğürtüler ve homurtular duyuluyordu. Salondakiler duydukları bu sesler karşısında ister istemez korkuya kapılmışlardı. Herkes meraklı ve korkulu gözlerle kapıya baktı. Az sonra içeriye üç tane oldukça uzun boylu, koyu tenli, uzun saçlı, iri gözlü, uzun ve güçlü kollara sahip yaratık girdi. Birtakım homurtular duyuluyordu ama saldırgan bir halleri yoktu. Yanlarındaki görevlilerin kontrolünde, Kralların önüne kadar geldiler sonra eğilip selam verdiler. Hal ve kılıklarına göre zekalarının yüksek olduğu anlaşılıyordu.



Kral Urrin onları gururla izliyordu. Yılların çalışmalarının sonucu karşısındaydı. Yapılan binlerce deney, tıbbi müdahale ve kara büyülerin sonucunda insanlardan yapılmış yeni bir ırk. Ortadünyanın kaderini Lord Sauron'un hizmetkarı olan insanlardan yana çevirebilecek yeni bir oluşum. Diğer iki Kral'da büyük bir hayretle karşılarındaki bu garip görünüşlü yaratıkları izliyorlardı. Halleri korkutucuydu ama asıl önemli olan nasıl savaşçılar olduklarıydı. Düşmanın karşısında neler yapabilirlerdi? Eskinin yaratıkları gibi kolay lokma mı olacaklardı yoksa barbarların karşısında çetinceviz hasımlar mı kesileceklerdi?



Kral İora şaşkın gözlerle yanında oturmakta olan Kral Urrin'e dönerek şöyle dedi;

- Bunlar gerçekten de korkunç yaratıklara benziyorlar ama barbarların karşısında ne yapabilirler? Asıl önemli olan bu..

- Onların düşmanlarımızdan geri olan bir yanları yok, onların zeka yapısına, savaş kabiliyetlerine ve beden güçlerine sahipler. Hatta bedenen onlardan daha kuvvetliler. Çünkü biz tıbbi çalışmalarımızda onların bedenlerini daha güçlü olması yönünde geliştirdik. Yani senin anlayacağın, eksik yönleri yok fazlalıkları var.

- Peki yarattığın bu yeni ırkın bir ismi varmı?

- Ben onlara Nahor ismini verdim. Rohan'ın tersini yani. Çünkü onların büyük kısmı eskiden Rohanlıydı. Onların tersi gibiler, bize hizmet eden, Efendimiz Yüce Sauron'a hizmet eden Rohanlılar... (Bir kahkaha yükseldi Kral'dan) Doğrusu onlara en uygun ismin bu olduğu kanatindeyim..



O ana kadar suskun kalan Barad Amon Kralı Savan bu garip yaratıklara doğru birkaç adım attı. Onların yanına iyice yaklaştı. Etraflarında dolaşarak onları seyretti. Hatta dayanamayarak onların saçlarına ve kollarına dokunarak inceledi. Üzerlerinde eski ve kirli kıyafetler olan bu yaratıklar kıpırdamadan duruyorlardı. Sonra Kral Savan kılıcını çekti. Kral Urrin'e dönerek şöyle dedi;



- Ülkemde benden daha iyi kılıç kullanan kimse yoktur. Acaba senin bu yaratıkların yani Nahor savaşçıları benim karşımda durabilirlermi?

Kral Urrin Nahor savaşçılarından birine eliyle işaret ederek;

"Kılıcını çek ve saldır!" dedi.

Bu emirle birlikte emri alan Nahor savaşçısı seri bir hareketle kılıcını çekerek Kral Savana doğru yöneldi. Diğer iki Nahor'lu ise kenara çekildiler. Salondaki herkes heyecanla ayağa fırladı. Herkes dövüşü merakla bekliyordu.



Kral Savan nefret saçan gözlerle Nahor savaşçısına bakıyordu. Uzun ve korkutucu kılıcı havada küçük daireler çizerek bekliyordu. Nahor'lu Krala iyice yaklaştıktan sonra, bir süre birbirlerini izlediler ve en iyi hamleyi yapabilecekleri anı beklediler. Sonunda Nahor'lu korkunç bir haykırışla birlikte kılıcını savurdu. Tam o anda Kralın kılıcı da hedefine doğru savruldu. İki kılıç havada şiddetle çarpıştı. Bir an için ikisi de öylece kaldılar, sonrasındaysa, Kral ani bir hareketle Nahor'lunun karnına sert bir tekme attı. Geriye doğru savrulan Nahor'lu yere düşmemek için bir eliyle dengesini sağlamaya çalışırken, Kral hışımla rakibinin üzerine doğru yöneldi. Kılıcını tüm gücüyle Nahor'lunun kafasına doğru savurdu. Nahor'lu kendisini yana doğru attı ve Kralın acımasız kılıcı büyük bir gürültüyle taş zemine çarptı. Soğuk ve duygusuz bir ses tapınağın duvarlarında yankılandı. Nahor'lu bir kedi çevikliğiyle kendini toparlayarak kılıcını elinde kavradı. Çok hızlı bir hareketle Kralın üstüne yöneldi, kılıcını adeta bir şimşek hızında savurdu. Kral Savan bu hızlı hamle karşısında hızla yere eğildi. Yaratığın uzun kılıcı boş havayı biçti. Kral hemen ayaklarının üstünde biraz yükselerek kılıcını Nahor'lunun boğazına doğru savurdu. Acımasız kılıç hedefini anında bulmuştu. Nahor'lunun kafasını bedeninden bir saniye içinde ayırdı. Yaratığın kopuk başı havada savruldu ve birkaç metre öteye düştü, kanlar fışkıran bedeni yavaşça yere yığıldı.



Kral Savan kanlanmış kılıcını salondakilere ve diğer krallara doğru gururla gösterdi. Salondan, bilhassa Barad Amon'lu görevlilerin olduğu yerden çoşkulu haykırışlar yükseldi. Kral Savan'ın cesaretini ve yiğitliğini anlatan methiyeler salonu doldurdu.

Salon yatıştığında Kral Urrin şöyle konuştu;

- Tabiki daha çalışmalarımız bitmedi. Nahor'lular ileride daha iyi olacaklar.. Fakat şu da bir gerçek ki, sen ortadünya'nın en iyi kılıç ustalarından birisin. Rohan ve Gondor'un barbar savaşçılarının çoğu senin kadar iyi dövüşçüler değiller. Bu sebeple, Nahor savaşçıları barbarlar karşısında daha başarılı olacaklardır.



"Umarım" dedi Kral Savan, kılıcının üzerindeki Nahor'lunun kanını silmesi için yardımcılarından birini yanına çağırırken. Az sonra Kralın kılıcı silinmiş, Ölü Nahorlu'nun bedeni diğer iki arkadaşı tarafından salondan çıkartılmıştı. Nahor'lu iki yaratık az önce salona birlikte girmiş oldukları arkadaşlarının cansız bedenini tapınağın dışına götürüyorlardı.



Bir süre sonra Kral İora konuşmaya başladı;

- Gördüğüm kadarıyla güzel çalışmalar yapmışsın Urrin, fakat bu arada bizde boş durmadık...

- Peki siz neler yaptınız?

- Rohan'ın lanetli Kralı Duras'ı kaçırmak için bir plan tertipledik. Savaşçılarımız kılık değiştirerek gizlice Rohan topraklarına girdiler. Sanırım bugün öğleden sonra gerçekleştireceğimiz bir operasyonla Duras'ı ele geçirip, daha sonra da yerine kendimize yakın olan çapsız bir Rohan'lıyı Kral olarak seçtirmeye çalışacağız. Rohandaki ve Kraliyet sarayının çevresindeki casuslarımız gereken tüm çalışmaları yapıyorlar. Eğer şansımız yaver giderse, bugün akşam olmadan önce amacımıza kavuşacağız. Böylece Rohan-Gondor ittifakının da sonu gelecek.

- Peki bu harekatın başında kim var?

- En güvendiğim adamım.. Başbüyücüm Karin bu harekata kumanda ediyor.

- Karin.. Onun kadar büyük bir büyücü ortadünyaya gelmemiştir..

- Evet.. Ortadünyadaki hiçbir ölümlü onun karşısında duramaz!



Duyduklarına gayet memnun kaldığı yüzünden anlaşılan Kral Urrin, arkadaşının sözlerini şöyle tamamladı;

- Ve bu arada bizde Nahor savaşçıları üzerindeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Onların daha da kusursuz yaratıklar olmalarına çalışacağız ve sayılarını da arttıracağız. Kusursuz ve öyle kalabalık bir Nahor ordusu kuracağız ki barbarlar bu orduyu gördüklerinde korkularından kaçışacaklar. Zaten güçlü ordulara sahibiz. Kendi askerlerimiz de çalışmalarını sürdürecekler. Ve ortaya karşısında durulamaz bir güç çıkacak. İşte o zaman Efendimiz Sauron'un intikamı alınacak ve Ortadünya gerçek sahibine yani Lord Sauron'a geri dönecek!.



* * * *



Güneş tepe noktasına ulaşmış ve ortadünya'daki tüm varlıklara tam tepeden bakmaya başlamıştı. Bahar aylarına göre oldukça sıcak bir öğlen yaşanmaktaydı. Hara'nın evinden sabahın köründe çıkmış olan Yaşlı Gezgin, o saatten beri hiç durmadan yürümekteydi. Güneşin yakıcı etkisi bile Gezgin'in hızlı ve aceleci adımlarını engelleyemiyordu. Sanki birşeylere yetişmeye çalışıyormuş ve zamana karşı yarışıyormuş gibiydi. Olacak olan bazı istenmeyen olayların önüne geçmek ister gibiydi. Birkaç saat daha bu şekilde geçti. Sonunda Gezgin'in yaşlı gözleri ufuk çizgisinde Edoras'ın dış surlarını zorlukla da olsa görmeye başladı. Umutları arttı Yaşlı Gezgin'in ve adımlarını daha da sıklaştırdı. En nihayetinde Halan, Edoras'ın dış surunun, ana giriş kapısının önüne gelmişti. İçeriye girmek için hareket ettiğinde, birden kolunda sert bir kavrama hissetti.

Kapıdaki nöbetçinin siyah bir eldiven içerisindeki sert eli Gezgin'in sağ kolunu kuvvetlice sıktı.

Halan hareketin geldiği yöne doğru döndüğünde Rohanlı nöbetçiyle karşılaştı. Nöbetçinin gözlerinin içine baktı Halan, orada sadece kin ve nefret gördü.

- Nereye böyle aceleyle yaşlı moruk! Ahıra mı giriyorsun?? Biz burda boşuna mı duruyoruz? Kimsin? Nereden geliyorsun ve ne için buradasın?? Hem ayrıca bugün buraya asayla girmek yasak. Başvezir İkarının emri var.

Rohanlı nöbetçi'nin sesinde ve tavrında aşşağılama vardı. İki asker daha oraya geldi onlarında hal ve tavırları diğerinin ki gibiydi.

Halan'ın yaşlı gri gözleri üç Rohanlıyı da iyice süzdü. Sonunda yavaş ve kendinden emin bir sesle konuştu;

- Benim buraya ne için geldiğim sizleri hiç ilgilendirmez. Zaten hiçbir zaman da öğrenemeyeceksiniz. Fakat, ben sizin buraya ne için geldiğinizi iyi biliyorum ve buna engel olacağım.



Gezginin bu kısa konuşması üç Rohanlıyı da şaşırttı. Korkulu yüzlerle birbirlerine baktılar. İçlerinden birisi tam konuşmak için ağzını açacaktı ki, birden kınından çıkan bir kılıcın sesi duyuldu.



Halan uzun kılıcını elinde kavradı. Yaşlı bir adamdan beklenmeyecek kadar hızlı bir hareketle en yakınındaki Rohanlı nöbetçinin kafasını bedeninden ayırdı. Kıpırdamaya bile vakti olmamıştı nöbetçinin. Onun yanındaki nöbetçiyse elini hemen kılıcına attı ama o kılıç hiçbir zaman çekilemedi. Çünkü Gezgin'in uzun kılıcı onunda kafasını bedeninden ayırmıştı. Diğer nöbetçiyse biraz daha şanslı sayılırdı. Geriye doğru birkaç adım atarak, kılıcını çekmeye fırsat bulabilmişti. Bir yandan da, "Nöbetçiler!!! Buraya koşun!! Bir deli iki askerimizi öldürdü!" diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu. O anda kapıdan geçmekte olan Rohanlı sivillerse biranda karşılaştıkları bu manzara karşısında şok olmuşlardı. İçlerindeki kadın ve çocuklar korkuyla bağırıyorlar ve ağlıyorlardı. Erkeklerse şaşkındılar, içlerinden bazıları şöyle bağırıyorlardı Yaşlı Gezgine;

- Ne yaptın pis moruk?? Askerlerimizi niye öldürdün? Buradan asla sağ çıkamayacaksın!

Halan ise onlarla hiç ilgilenmedi. Geriye doğru adım adım kaçmaya çalışan üçüncü Rohanlı nöbetçinin üzerine doğru yöneldi. Kaçamayacağını anlayan Rohanlı ani bir hareketle kılıcını savurdu. Halan bu ümitsiz ve cılız saldırıyı kolayca karşıladı, Sonra kılıcını bir kez daha savurdu. Halan'ın kılıcı Rohanlının zırhını delerek geçti ve tam karnına saplandı. Kılıcın ucu nöbetçinin sırtından çıkmıştı. Korkunç bir böğürme kulakları tırmaladı. Sonra Halan kılıcını tüm gücüyle yukarıya doğru çekerek nöbetçinin vücudunu üst kısmından ikiye ayırdı. Parçalanmış vücut yere düştü.

Üç ceset de yerde yatmaktaydı. Etraf olduğu gibi kana bulanmış, Edoras'ın giriş kapısı adeta savaş alanına dönmüştü. Etraftaki kadın ve çocuklar korkuyla ağlıyorlardı. Olay yerine toplanmaya başlayan Rohanlı siviller ise kızgınlık içindeydiler. Ellerindeki kılıç, sopa, balta gibi aletlerle Gezgin'in etrafını sardılar, onu linç edeceklerdi. Tam hepsi Gezgin'in üzerine atılacaklardı ki, Halan çok güçlü ve emreder bir ses tonuyla, adeta yerleri yerinden oynatarak haykırdı.



- Durun!!! Sonunda pişman olacağınız bir harekete kalkışmayın! Bu yerde yatan ölüler sizin askerleriniz değil! Onlar kılık değiştirmiş Doğulu Arad Krallığının askerleri. Buraya gelmelerinin sebebi ise kralınızı öldürmek. Benim değil, bu kılık değiştirmiş doğulu suikastçilerin üzerine saldırın. Onlardan hâla aranızda dolaşanlar var.



Halan'ın bu sözleri Rohanlılar üzerinde tam bir şok etkisi yaptı. Herkes birbirine bakıyordu. Kimse tam olarak ne olduğunu, ve nasıl davranmaları gerektiğini kavrayamıyordu. Bu yaşlı adam haklımıydı? Şehirde kılık değiştirmiş suikastçiler mi vardı? Kral tehlike altındamıydı? Yoksa bu yaşlı adam delirmiş birimiydi ve abuk sabuk birşeyler mi konuşuyordu?



Rohanlılar bu ve benzeri soruları kendi kendilerine sorarlarken, Halan yine konuştu;

- Eğer bana inanmıyorsanız onların miğfer ve zırhlarını çıkarın bakın. Onların Rohanlı olmadıklarını göreceksiniz.

Rohanlılar yine tereddütle birbirlerine baktılar. Sonra içlerinden bir kaç tanesi yavaş ve temkinli bir şekilde cesetlerin yanına yaklaştı. Ölülerin miğfer ve zırhları çıkartıldı. Herkes merakla sonucu bekliyordu. Kalabalık, yavaş yavaş cesetlere doğru yaklaştı. Cesetleri inceleyen Rohanlılardan bazıları şöyle dedi;

- Bunlar bizim insanlarımıza hiç benzemiyorlar..

Halan durduğu yerden hiç kıpırdamadan şöyle dedi;

- Onların göhüslerini açın!

Zırhları çıkarmış olan Rohanlılar bu sözle birlikte cesetlerin üst kısmını da soydular. Az sonra kalabalıktan hayret belirten nidalar yükseldi.

- Olamaz! Bu işaret Arad Krallığının arması!!

Herkes merakla cesetlere eğilip baktı. Evet bu oydu. Cesetlerin göğüslerinde Arad Krallığının arması dövme şeklinde işlenmişti. Bir kılıca sarılmış kocaman bir yılan sembolü açıkça görünüyordu.

Bazı Rohanlılar şöyle dediler;

- Sen haklıymışsın yaşlı yabancı. Bunlar bizim insanlarımız değil, bunlar İora'nın köpekleri.

- Söylemiştim.. Yanlız bu iş burada bitmiyor.. Kralınız Duras tehlike altında. Edorasta başka kılık değiştirmiş suikastçilerde var. Benim şimdi hemen Kral Durasın yanına gitmem gerekiyor. Sizler de dikkatli olun, şüpheli gördüğünüz kişilerin üzerlerini arayın.



Halan Kralın oturduğu Tekev'e doğru aceleyle yol alırken, kapıda meydana gelen olay dalga dalga şehirde yayılıyordu. Kısa bir süre içerisinde neredeyse tüm Rohanlılar kılık değiştirmiş bu doğulu suikastçilerin haberini öğrenmişti. Halan Tekev'e çıkan taş parkeli yolda ilerlerken, birden karşısında kalabalık bir grup Rohanlı askerle karşılaştı. Askerlerin bir kısmı yaylarını germiş, bir kısmıda ellerindeki mızrakları atmaya hazır bir şekilde bekliyorlardı. İçlerinden birisi şöyle bağırdı;

- Dur orada yaşlı büyücü! Senin Tekeve girmeni Kralımızın BaşVeziri İkara yasakladı. Bir adım daha atarsan delik deşik olursun.

Halan askerleri dikkatlice süzdü. İçinden şöyle dedi "Bunlar Rohanlı askerler ama büyü altındalar"

Daha sonra askerlere şöyle seslendi;

- İkara benim yakın bir dostumdur ve böyle bir emir vereceğini hiç sanmam

Öndeki askerlerin arasından geçen birisi ön tarafa çıktı ve Halan'ın tam karşısında durdu. İkisinin arasında yaklaşık olarak yüz metre kadar bir mesafe vardı. Uzun pelerininin uçları yerleri süpürüyor gibiydi. Alaycı bir ses tonuyla konuştu;

- Benim adıma konuşup, benim adıma hüküm veren de kim?

Halan öne doğru çıkan bu kişiye dikkatle baktı. Onun kim olduğunu hemen anlamıştı. Bu arada Rohanlı siviller de etrafa toplanmışlardı. Krallarının tehlike altında olduğu haberini alan tüm Edoras ahalisi Tekev'e giden yola dökülmüştü. Halan'ın önü askerlerle arkası ise sivil Rohanlılarla kesilmişti.

- Benim değil, asıl senin kim olduğun önemli.. Gerçek yüzünü bize niye göstermiyorsun? Demek İora seni gönderdi Karin ha??

- Ne demek istediğini anlamıyorum... Ben Rohan Kralı Duras'ın Başveziri İkarayım.... Ve gördüğüm kadarıyla sen de aklını kaçırmış bir delisin..

- Sen Rohan Kralının Veziri değil, Arad Kralının Başbüyücüsüsün..

- Bu kadar saçmalık yeter!! Beni dinleyin Ey Rohanlılar.. Bugün çok kahredici bir olay oldu. Sizlere bunu nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum. Fakat malesef ki bugün Kralımız ortadan kayboldu! Onu bir türlü bulamıyoruz. Anladığım kadarıyla bu yaşlı deli ve adamları kralımızı kaçırdılar. Bu deli herhalde yeni bir oyun oynamak için geri döndü.. Kendi adamlarından birkaç tanesini kapıda öldürerek sizlerin güvenini kazanmaya çalıştı. Anladığım kadarıyla, Kraldan sonra ailesini de kaçırmaya çalışacaktı.

- Senin bu gülünç yalanlarına inanacak kadar aptal kimse yok burada Karin!!

- Ey Rohanlılar!! Kime inanıyorsunuz? Kralınızın Başvezirine mi yoksa bu yabancı yaşlı deliye mi??

Rohanlılar tereddüt ve kararsızlıkla birbirlerine baktılar. Herkes şaşkındı ve kimin haklı olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Halan'ın güçlü sesi yine duyuldu;

- Sen Doğu'nun büyük büyücüsü Karin'sin! Kendini büyüyle değiştirerek Başvezir İkara'nın kılığına girmişsin...

- Sen aklını kaçırmışsın... Ben İkarayım ve şimdi ya teslim olursun ya da seni askerlerim burada delik deşik ederler.

Halan herhangi bir harekette bulunmadı. Rohanlılar merakla neler olacağını bekliyorlardı. Hepsi tereddüt içindeydi, kimin haklı olduğunu anlayamıyorlardı. Karşılarında gördükleri kişi Başvezir İkara'ydı ama bu yabancı yaşlı adam onun İkara olmadığını, Doğulu bir büyücü olduğunu, kılık değiştirerek İkara'nın kılığına girdiğini söylüyordu. Kimse ne düşüneceğini bilemiyordu. Kimin haklı olduğuna bir türlü karar veremiyorlardı. Kalabalığın bir kısmı İkara'ya, diğer kısmı ise yabancıya inanıyordu ama hepsinin çeşitli kuşkuları vardı. Hiçbiri tam olarak bir karara varamamıştı. Rohanlılar bu düşünceler içerisindeyken, İkara'nın sesi yeniden duyuldu;

- Madem ki teslim olmuyorsun öyleyse Rohan silahlarının tadına bakarsın!

Halan yine herhangi bir harekette bulunmadı. Az sonra İkara olduğunu iddia eden adam askerlere doğru dönerek haykırdı;

- Rohanlı savaşçılar!! Oklarınız ve mızraklarınızla gebertin bu yaşlı deliyi!! O kralınızı kaçırdı ve eğer gözyumarsak onun ailesini de kaçırır.

Bu emirle birlikte askerler yaylarını gerip, mızraklarını ellerinde hazırladılar. Hepsi tereddüt içerisindeydi. Aslında askerlerin büyük bir kısmı bu yaşlı adamın zararlı olmadığı fikrindeydi, ama Başvezirin emrine uymaları gerektiğini düşünüyorlardı. Hepsi aynı anda oklarını ve mızraklarını yaşlı adama doğru fırlattılar. Adeta kara bir kuş sürüsü gibi Yaşlı Gezgin'in üzerine doğru aktı ok ve mızraklar.

Halan hiçbir harekette bulunmadı. Karin olduğunu iddia ettiği kişiyle gözgözeydiler. Birbirlerine dikkatle bakıyorlardı. Sanki bakışlarıyla savaşıyor gibiydiler. İkisi de sanki o anda orada değildiler ve başka bir boyutta birbirleriyle ölümüne çarpışıyormuş gibiydiler. Tüm bunlar olurken, ok ve mızrak bulutu da yarı yolu tamamlamış ve Gezgin'in üzerine doğru iyice yaklaşmışlardı.



Tam o anda Halan gözlerini Karin'in gözlerinden ayırmadan, sağ elindeki asasını üzerine doğru gelmekte olan ok ve mızrak bulutuna doğru kaldırdı. Az sonra Halan'ın asasından masmavi bir ışık demeti fışkırdı. Havada hızla yol alan bu mavi ışık demeti karşılaştığı tüm ok ve mızrakları küle çevirdi. Gördükleri bu manzara karşısında askerler ve Rohanlı siviller şok olmuşlardı. Masmavi ışık demeti gözlerini almış, onları adeta kendilerinden geçirmişti. Gördükleri bu inanılmaz olay karşısında bazı Rohanlılar yere düştüler. Asker ve sivil Rohanlılar bu şaşkınlık halindeyken, onlardan biri olduğunu iddia eden İkara'da ise hiçbir şaşkınlık belirtisi yoktu. Hâla gözgözeydiler, birbirlerinin gözbebeklerinde kendilerini görüyor gibiydiler. Bakışları, havada kılıçların çarpıştığı gibi çarpışıyordu. Sanki birbirlerini bakışlarıyla yoketmeye çalışıyorlardı.



Bir süre sonra İkara şaşkınlık içindeki kalabalığa doğru dönerek şöyle bağırdı;

- Görüyorsunuz ya işte dediğim gibi... O bir büyücü. Buraya Kralımızı kaçırmaya geldi. Hemen onu yakalayın!

Bu emir askerler ve halk arasında şaşkınlık ve tereddüt yarattı. Birbirlerinin yüzüne baktılar. Bazı asker ve siviller emirle birlikte Halan'ın üzerine doğru atılırken, bazıları geride kaldılar. Aslında kalabalığın büyük bir kısmı tereddüt içindeydi. İçlerinden bir ses bu yaşlı adamın doğru söylediğini fısıldıyordu onlara. Ama Başvezir İkara'dan korkuyorlardı. Bu yüzden onlar da istemeye istemeye emre uyarak Halan'ın üzerine doğru harekete geçtiler. Halan üzerine üşüşen bu Rohanlı kalabalığı istese bir hareketiyle Ok ve mızraklara yaptığı gibi yokedebilirdi. Ama yapmadı, çünkü o sadece kötülerin karşısındaydı ve sadece kötülere zarar verebilirdi. Kandırılmış iyi insanlara zarar veremezdi. Bu yüzden Halan hiçbir harekette bulunmadı. Rohanlılar onu yakalayıp sıkıca bağladılar.



İkara olduğunu iddia eden kişinin yüzünde kazanılmış bir zaferin pırıltıları vardı. Halan'ın yüzündeyse en ufak bir üzüntü, keder veya kaybetmişlik belirtisi yoktu. Sanki daha savaş yeni başlıyor ve bende daha savaşa yeni ısınıyorum der gibiydi.

İkara askerlere onu zindana götürmelerini emretti. Yüzünde pis bir sırıtma vardı. Kendi kendine şöyle dedi; "Herşey beklediğimden de kolay oldu. Suç bu yaşlı bunak büyücünün üzerine kaldı. Biz doğululardan kimse kuşkulanmadı. Böylece ülkemiz bir savaşa bile uğramadan düşmanının tahtındaki Kralı değiştirmiş oldu!"























"

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· Hikayeler Hakkında
· Yayınlayan Editör: ringmaster
· Ana Sayfa


Hikayeler Hakkında en çok okunan :
Gölgelerin İçinden


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"Hikayeler: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3)" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 6 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
Re: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3) (Puan: 1)
Gönderen WindRider_of_Arnor Tarih: Ağustos 21, 2003 - 22:03:32
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Rogon... Çok yaratıcı. Yalnız isimler birbirini andırıyor ve ben de karıştırıyorum...

Orta Dünyada böyle bir hadisenin bulunması çok güzel. Orta Dünya'mızı senin ellerine teslim etmiş bulunuyoruz ve açıkçası benim gözüm arkada kalmıyor.

Eh ne diyim, diğer bölümü sabırsızlıkla bekliyorum :)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3) (Puan: 1)
Gönderen Welar Tarih: Ağustos 23, 2003 - 01:28:51
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Beğendiğine sevindim..
aslında isimlerin öyle birbirine çok benzediğini zannetmiyorum.
sadece hara ve halan birbirine benziyor diğerleri farklı
4.bölümü yazdım yakında yollarım


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3) (Puan: 1)
Gönderen rundmc1982 Tarih: Ağustos 27, 2003 - 16:34:44
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Sitemini dile getirmişsin, bende yorum yapma ihtiyacı hissettim. Aslına bakarsan, hikayelerin pek tutulmadığı (çünkü iyice bollaştığı ve çoğunun boş olduğu) bir zamanda çalışmanı gönderiyorsun. Ben sana biraz daha beklemeni tavsiye ediyorum. En azından son filmin gösteriminden sonraya bırak. O zaman sitede bir öze dönüş gerçekleşecektir. Tabi, bu senin kararın, saygı duyarım. Sadece şunu söyleyebilirim, hikayene yorum atmamamda bir art niyet kesinlikle arama. Mümkün olduğunca sitedeki hikayeleri okumaya çalışıyorum. Bazıları ilgimi çekmiyor, bazılarını da zaman bulamadığımdan dolayı okuyamıyorum. Yine de yorum yapmasam da okumak için çabaladığımı bil...


Hikayene gelince, yüzük savaşlarının sonuncusundan tam altı çağ sonra ortadünya'nın "genel" halini çok merak ediyorum... İleriki zamanları düşünmeme, yüzüklerin efendisinden sonraki çağlarda ne olabileceğini düşünmeme rağmen, altı çağ sonrasını hiç düşünmemiştim... Ben en fazla bir çağ sonra ikinci müziğin yapılacağı kanaatindeydim... Tabi en son büyük savaş olmadan önce. Ama konumuz bu değil. Sauron'un ölmediğini düşünmen doğru; ölmedi ama bir daha da bir vucuda giremeyeceği ve sesini ortadünya sakinlerine iletemeyeceğini de tolkien söylüyor kitabında... O yüzden bence burada namtık hatası var... Tabi tam olarak açıklayıcı bir şekilde sauron'un şu anki halinden bahsetmediğinden şimdilik merakla bekliyorum. Bir tavsiye istersen eğer; yüzüklerin efendisinde geçen Kara Komutan'ı hikayene ekleyebilirsin. Biliyorsundur belki; romanda mâlum merry tarafından bıçaklandığında ortadan yok oluyordu ve öldüğü sanılıyordu. Ama usta onun için şöyle demişti. "Bir kötülük gölgesi gibi kayboldu ve bir daha dünyanın o çağında hiç görülmedi."... Malum hikayenin geçtiği zaman altı çağ sonrası ve senin için bir malzeme olabilir. Düşmanın kudreti bakımından... Tabi, bu sadece bir tavsiye.. Şimdi olaylara nasıl bir yön vereceğini ve kurgunu bilmediğimden dolayı; Kara Komutan'ı hikayene yerleştirmek istermisin bilmiyorum. Belki de bunu sende düşünmüşsündür de hikayene katmak istememişsindir.

Ondan başka, harad bölgesinin üç kralının birbirinden habersiz iş yapması, bana biraz tuhaf geldi. Üç asırdan beri sürekli intikam için çalışan insanların birbirlerinden habersiz olması, bana göre fazla gerçekçi olmamış... Ama o kadar sırıtmıyor, onu da söylemeliyim...

Şimdilik diyeceklerim bu kadar. Aslında daha söyleyeceğim çok şey var olmalı ama hikayenin önceki bölümlerini okumadığımdan (belki okumuşta olabilirim, emin değilim tam ama en kısa zamanda okyacağım ve dördüncü bölümüne uzun uzadıya bir yorum yazacağım... hikayeleri eleştirmeyi severimde, zamanında bende az eleştiri almadım :)))))))))

Kendine iyi bak, görüşmek üzere...

Hi


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]


Re: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3) (Puan: 1)
Gönderen Welar Tarih: Ağustos 29, 2003 - 00:23:52
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
yorumun için teşekkür ederim.
yanlız belirtmem gereken bazı noktalar var.

birincisi hikaye yüzük savaşından 6 çağ sonra geçmiyor. 6 yüzyıl sonra geçiyor, yani hala 4. çağ yaşanmakta
sana bazı tarihler vereyim,

Erona'nın doğum tarihi;
4. Çağ 10 Haziran 603

Hara, Erona ve Welar'ın köyden ayrıldıkları tarih;
29 Kasım 622


birde demişsin ki harad çevresindeki doğulular birbirinden habersiz iş yapıyorlar

öncelikle onlar harad bölgesinde değil Rhun denizi çevresinde bulunuyorlar ve birbirlerinden habersiz iş yapmıyorlar. Tüm işleri birlikte, yanlızca Kral Urrin yaratık üretme faliyetini diğerlerinden gizliyor. Bunun dışında tüm hazırlıkları birlikte yapıyorlar.

Sanırım hikayeyi bu şekilde kafanda düşündüğünde herşey yerli yerine oturacaktır.

Yorumun için teşekkürler, yeni yorumlarını bekliyorum.
Saygılar...


]

Re: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3) (Puan: 1)
Gönderen eowyn_ Tarih: Eylül 19, 2003 - 12:06:54
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
yazdıklarıon gerçekten etkileyici..... daha fazla söze gerek duymuyorum... ve yeni yazdıklarını da merakla beklediğimi bilmelisin....İyi çalışmalar...


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: Erona.... Rohan'ın Savaşçı Kızı (Bölüm 3) (Puan: 1)
Gönderen elollyra Tarih: Eylül 21, 2003 - 17:50:06
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
welar isteğin üzerine okudum ve bayıldıııııııııııım
dewam....


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012