Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 40 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

LOTR: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ
Yayınlanma tarihi Şubat 15, 2003 - 21:54:35 Gönderen ringmaster

Editörün Seçimi / Özel Yazılar gimli-lotr göndermiş " Aşağıdaki yazı yaklaşık bir yıl önce siteye merak sonucu gönderdiğim bir yazının üçüncü ve son bölümü..Ortadünya Hikayeleri bu yazı ile şimdilik son buluyor...bu güne kadar yolladığınız olumlu veya olumsuz tüm eleştiriler için teşekkür ederim..sevgiyle...

ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III
UYANIŞ

Şafak uyanmadan önce, uyanmıştı kötülük Kaldor'da
Sert dikenleri ve alevden nefesi ile yaktı
Bilinmez düşmanlıkların tohumu, doğunun en korkulanı...
Pençeleri ölümcüldü, güçlü ve acımasız;
düştü bütün neferleri Prensin,
düştü halkının gözdesi Tharkuser, düştü kılıç ustası Séamon..
Ejder nefesi vurdu üzerlerine, ve kapandı ölümün dişleri.
O zaman geldi Usta kırlardan elinde kılıcı, gözlerinde zaferin düşü ile
Ölüm meleği Ejder'in karşısına dikildi...
Sadece "Git!!" dedi üç kere ve Thorbang kızıl alevini gösterdi ansızın...

"Tarikat'ın Kuruluşuna Dair"


XXXXXXXXXX

Kaldor'un ışıkları göründüğünde grupta garip bir heyecan vardı. Eoment ile Echannen'in Rohan'da başlayan yolculuğunun ilk hedefi bu şehirdi ve artık önlerinde yükseliyordu. Gondor'u, yani Batı'nın belki de en güzel şehrini görmüş olan Eoment bile hayranlığını gizleyemedi batan güneşin kızıl bir alevle aydınlattığı bu şehre bakarken.
"Çok güzel" diye mırıldandı. "Çok güzel ve çok garip.

Sanki ömrümce aradığım bir şeyin karşısındayım."
"Kurulduğundan beri Kaldor'a bakan bir çok kişi aynı senin gibi düşünmüştür." Echannen Toynak'ın üzerinde hafifçe öne doğru eğilmiş; hayatında çok önemli bir yer kaplayan şehri izlemekteydi. "Kaldor Doğu’nun ta kendisidir ve burada her şeyden bir parça vardır. Sizin şehirleriniz saf iyiliği ya da kötülüğü anımsatır görenlere... Oysa Kaldor, oysa Kaldor, genç bir kızın dokunulmamışlığı ile bir han köşesindeki yaşlı yosmanın nefretini taşır içinde ve seni kendine çeker." Cevabı beklemeden atını çevirip, yola koyuldu. Arkalardan bir yerlerden sadece Mingor'un kıskanç sesi duyuluyordu:
"Şimdi tabi ki Echannen doğru söylüyor olabilir kendince, ama o hiçbir Cüce şehri görmedi ki!" Gözleri çok kısa bir süre için bir noktaya dikildi. Atalarının inşa ettiği harikaları düşündü. Sarkıtlardan damlayan su seslerinin uçsuz bucaksız mağaralarda çıkarttığı yankıyı. Ve akşamları şölenlerde çalınan o harikulade müzikleri... İnce bir sızı doldurdu yüreğini ama oralardan ayrılması geldi aklına. Sıktığı ellerinin eklem yerleri harcadığı güçle beyazlaşmıştı. "Neyse ne! Herkes istediğini sevsin; benim yurdum yok!" diye düşündü. Yürüttüğü mantıktan memnun olmuştu. Sakallarını savurarak gruba yetişmeye çalıştı.

XXXXXXXXXX

Kaldor, Prensliğin en büyük şehri ve aynı zamanda başkentiydi. Prens ve soyluların yanı sıra yönetim ve ordunun bütün etkili kişileri de bu şehirde oturuyorlardı. Şehrin etrafını çevreleyen iki büyük sur ve merkezde çok daha yüksek duvarlarla çevrilmiş bir kale göze çarpıyordu. Dış sur ile kale arasında ise inanılmaz bir zerafetle yükselen şehir yerleşmişti. Kaldor mimarisi, bilinen yapıların aksine konforu ve zerafeti kadar sağlamlığı ile de ün yapmıştı.
İkinci sura yakın bir bölgede yüksek ve çok zarif bir bina yer alıyordu. Bu binada Thorxex ustaları yaşardı; ordunun belkemiği ve belki de Kaldor'un bağımsız olarak kalabilmesinin tek sebebi olan bir tarikatın eğitmenleriydiler.
Lagond ve askerlerden ayrılan grup doğruca bir Han'a çevirmişti yönünü. "Kalacak doğru dürüst bir ev bulana kadar burada idare ederiz biraz," dedi Echannen. "hem pahalı da değildir." Gözlerini Mingor'a dikti. Cüce sanki yıldırım çarpmış gibi sıçradı yerinden.
"Benden yardım falan bekleme yaşlı efendi, zaten param da yok." Masum bir ifade takınmaya çalıştı ama becerememişti.
"O zaman burada vedalaşacağız sevgili Mingor," dedi Echannen. "Umarım yolun doğrulara çıkar hep ve nedense bizimle paylaşmadığın şu sorununu da çözersin en kısa zamanda. Sana teşekkür ederiz yoldaşlığın ve dostluğun için. Sırrımızı sakla ve barışla kal." Sonra arkalarını dönüp, bir oda tutmak için Han'a yöneldiler.
Biraz sonra odalarına yerleşirken Eoment gülmemek için çaba sarfediyor ve öfkeli Cüce'yi dinliyordu. "Sorunum varmış ve çözememişim. Hıh! Bir kere sen hiç Cüce tanımamışsın yaşlı adam. Bizler kaya gibi dik ve gururlu bir halkız. Ben sadece sizi merak ettiğim ve Eoment'e söz verdiğim için geldim yanınızda. Dediğim gibi sen yaşlı bir adamsın ve o da daha bir çocuk. Ama ben... Ben öyle miyim? Tabi ki hayır!! Halkımın yüzakı ve gurur kaynağı olduğum gün gibi aşikar. Ama sen de gidip en pahalı odayı tutmayabilirdin. Hem hancı ile yaptığım pazarlığa da karıştın."
"Doğru. Karışmasam eminim onu odadan yatakları çıkartıp fiyatı yarıya indirme konusunda ikna ederdin." Echannen eşyalarını yatağın üzerine bıraktı ve Eoment'in kahkahalarına eşlik etti.
Aşağı inip yemeğe oturduktan ve özellikle biralarını içtikten sonra Mingor'un siniri yatışmış ve Han'ın ucuz olduğu konusunda ikna olmuştu. Fakat bu sefer de cebinden çıkardığı garip görünüşlü zarları eline almış ve avını arayan bir atmaca gibi etrafı seyretmeye başlamıştı. Echannen bu sırada hancının yanına yaklaşmış, onunla bir şeyler konuşuyordu. Tam bu anda Eoment'in dikkatini açılan kapı ve içeriye giren askerler çekti. Birden handaki sesler kesildi ve dikkatler yeni gelenlere çevrildi. Komutan saygılı bir biçimde Echannen'e yaklaşarak bir şeyler fısıldadı ve Lagond'un yaptığı gibi bileğini öptü. Sonra askerler geldikleri gibi hızla çıktılar.
"Arkadaki askerlerin bizim Echannen'e bakışını gördün mü?" diye heyecanla konuştu Mingor. "Adamlar korku ve saygı karışımı bir hisle sarhoş olmuş gibiydiler. Sanırım artık daha rahat ve ucuz bir yerde kalabileceğiz."
"Onu bilmem ama bu akşam buradayız galiba," dedi Eoment. "Baksana ustada hiçbir tepki yok." Yanlarına yaklaşan Echannen'e soru dolu gözlerle baktılar.
"Yarın ziyaret etmemiz gereken yerler var, o yüzden yatsak iyi olacak" diye fısıldadı yaşlı adam. "Mingor, sen de şu hileli zarları ortadan kaldır! Buradakiler zavallı köylüler değillerdir ve paralarını en az senin sevdiğin kadar çok severler." Mingor keyifle mırıldandı.
"Zarlar hileli falan değil, sadece bu oyunda şanslıyımdır o kadar. Ama istemiyorsan oynamam tabii." Elindeki zarları bir anda ortadan kaldırdı ve dostlarını takip ederek yukarı çıktı. Biraz sonra o da uykuya teslim olmuş görünüyordu...

XXXXXXXXXXXXXX

Oda sessizdi ve yükselen huzurlu soluk sesleri -Echannen'in horlaması hariç- içerdekilerin derin bir uykuya daldıklarını gosteriyordu. Kilitte belli belirsiz bir tıkırdama duyuldu, kapı yavaşça açıldı ve bir gölge dans edercesine içeri süzüldü. Soluk bir ayışığında buzun üstünde kayan su damlası kadar doğal ve narin bir şekilde uyuyanlara yaklaştı. Pelerininden bir mesaj çıkarıp yaşlı demircinin başucuna bıraktı ve geldiği gibi kayboldu.
"Hayret" diye düşündü Mingor, eli baltasının keskin kenarında dolanırken; "kafasını almalıydım esasında, ne de olsa bir hırsız ama çok zarif bir hanımefendi idi... Umarım bizim yaşlı bunak bana kızmaz." Ve Eoment'in soluğunu dinleyerek nöbetine devam etti.

XXXXXXXXXX

Sabah sisi şehrin üzerinde salınırken Echannen çoktan kalkmıştı. Odayı sessizce terketti ve ayaklarının ezbere bildiği bir yola yöneldi. Küçük bir çocukken ilk kez tırmandığı merdivenleri bir kez daha adımlıyordu şimdi ve hiç bir zaman unutamayacağı kelimeler dansediyordu kulaklarında.

"Çok iyi dinle oğul!! Bu sözleri hayatın boyunca sadece bir kez duyacaksın, ikincisi olmayacak. Sevdiklerin yok oldu, hepsi öldüler, bunu kabullen. Ailen artık buradaki dostlarındır. Seni koruyup, bağrına basacak baban geçmişe karıştı, ustan ondan daha kutsaldır. Sokaklarında arkadaşlarınla eğlenip oyunlar oynadığın köyün artık yok, seni dışladılar! Şimdi evin burasıdır. Ve etrafına iyi bak, bu insanlar senin hayatına sahiptirler; aynı senin de onların hayatlarına sahip olduğun gibi. Sana sunulan, şu neredeyse taşıyamayacağın kadar ağır kılıç artık bedeninin bir parçasıdır, ona saygılı davran. Ve kararını şimdi ver!! Ya sokaklara dön ve hırsız bir fare gibi güven içinde uzun süre yaşayıp bir kapanda öl; ya da ışığımıza katılıp parlayarak ölümü ara!!!"

Bu ışığa katılmış ve hayatı boyunca ölümü aramıştı yaşlı adam. Bu sözler Thorxex'in çağrısıydı ve o da bu çağrıya uymakta tereddüt etmemişti. Tarikat'ta geçirdiği uzun seneler aklına geldi bir anda... Bıktıran kılıç eğitimleri, savaş sanatı hakkındaki dersler, öğreticilerin sessiz ama disiplinli hareketleri ve her seferinde tekrarlanan yeminler. Büyük meydana yaklaştı ve nöbetçileri selamlayarak içeriye girdi. Geleceğinden haberdar olan nöbetçiler sadece bakışlarıyla eşlik ettiler yürüyüşüne ve sonunda kabul salonunun kapısında yalnız başına kaldı. Orada, hayatının en gururlu anı canlandı gözlerinde...
Beş büyük usta salonda sessizce oturmuş karşılarında ki savaşçıyı süzüyorlardı. Echannen'in heyecandan nefesi kesilmişti. Kılıç ustası ve efsane silah Thorbang'ın varisi Farel usulca doğrulup önündeki gence sevgiyle baktı.
"Sen Echannen, bizim sanatlarımızı artık bizden daha iyi kullanabiliyorsun ve eğer sınavı başarırsan Thorbang'a sahip olacaksın. Aksi halde, seni şifacı Porten'in ellerine bırakmak zorunda kalacağız..."
Yıllar öncesindeki o anın sonunda şifacı ustanın becerilerine gerek kalmamış ve Echannen inanılmaz bir gururla salonu terketmişti. Tabi bir de Prensliğin bütün ordularının komutanı ve kraliyet ailesinin muhafız gücünün lideri olmak gibi birtakım payeler de almıştı ama hiç biri Thorbang'ı taşımanın gururunun yanına bile yaklaşamamıştı. Thorbang'ın sihiri ve kuvveti sadece mükemmel denecek kadar özenli bir ustalıkla yapılmasından kaynaklanmıyordu. Bütün efsanelerde yer aldığı gibi o bir “ejder felaketi” idi. Tarikat'ın kurucusu tarafından bilinmeyen bir diyardan getirilmiş ve bir ejdere karşı kullanılarak şehrin kurtulmasını sağlamıştı.
İşte yine aynı salonun girişindeydi ama bu sefer korkak, kardeşlerini terk eden ve Thorbang'ı onlardan çalan bir suçlu gibi gelmişti yuvasına. Kanatlı kapılar yavaşça açıldı ve meşalelerle aydınlatılmış salon eski muzaffer savaşçısını kabullendi...

XXXXXXXXXXX


Nöbet tutarken uyuyakalan Mingor dinlenmiş bir şekilde gözünü açtığında Echannen geri dönmüş ve eşyalarını toplamaya başlamıştı. Eoment soru soran gözlerle yaşlı savaşçıya bakıyor ama bir şey demeye cesaret edemiyordu.
"Akşam senin için bir mesaj geldi, buldun mu?" diyerek söze girdi Cüce.
"Evet, sanırım sen onu getirenin rahat etmesi için elinden geleni yapmışsın."
"Kızacağını tahmin ettim ama ne yapalım ki çok zarif bir hanım idi ve bize zarar verecek bir hareket yapmadı. Önemli birşey miymiş bari?"
"Bu seni ilgilendirmez bay meraklı ve o iş zaten halloldu" Echannen hırsla bir giysi parçasını torbaya tıktı.
"Peki o zaman bu hareketlilik niye? Daha çok erken ve güzel bir kahvaltı etmeden burayı terk etmeye niyetim yok."
"Kahvaltımızı sarayda yapacağız. Prens'in huzurunda. Tabi akşamki daveti hala geçerliyse." Arkadaşlar için başka söze gerek kalmamıştı.

XXXXXXXXX

Salonda beş kişiydiler; Prens, Muhafız Komutanı ve üç yol arkadaşı. Şimdiye kadar görmedikleri kadar büyük bir ihtişam beklerlerken içinde bulundukları salonun sıradanlığı Eoment ve Mingor'u şaşırtmıştı. Prens de kendinden beklenmeyecek kadar çevik ve kuvvetli görünüyordu. Yemeklerini yerken -ki bu konuda yanılmamışlardı, gerçekten çok lezzetliydiler- Prens söze girdi:
"Bize yıllar önce verdiğin bir sadakat sözünü yerine getirmelisin Kumandan. Bu konularda pek istekli olmadığını biliyorum, zaten bizi düşünsen kendini yıllarca bir deliğe hapsetmezdin." Delik sözü Eoment'in ensesindeki tüyleri dikleştirdi ama tepki vermedi. "Kırlarda bir şeyler oluyor; kaybolan kervanlar, öldürülen tüccarlar ve açıklayamadığımız bir çok şey. Sanki birileri bizi soluksuz bırakmak istiyor, halk şu an için bunun farkında değil ama önlem almazsak yakında bazı sıkıntılar baş gösterecek."
Echannen düşünceli bakışlarını Prens'in genç yüzünde gezdirdi. "Thorxex'den bu konuda yardım istememişsiniz, bunun sebebi ne?"
"Demek bu konuyu sana açtılar, Tarikat eskisi gibi değil artık. Yaşlı ve bunak ustalar tarafından yönetiliyor ve eski heyecanları kalmadı. Üstelik yönetimime çok sık karışmaya cüret ediyorlar."
Usta'nın bakışları aradığı hedefi bulmuş gibi Prens'in gözlerine kilitlendi. "Baban böyle düşünmezdi ve sadakat konusunda hiç yanılmamıştı." dedi.
"Evet ama kız kardeşi bu ahmakça güven yüzünden öldürüldü" diye atıldı Prens'in yanındaki komutan ve yaptığı gafı anlayarak kıpkırmızı kesildi.
Mingor'un eli hızla baltasını arayarak kemerine gitti, aynı anda Eoment de ayağa kalkmıştı ama dışarda bıraktıkları silahlarına ihtiyaç duymadılar.
"O ölümün sorumluluğu Thorxex'e değil bana ait ve ben yıllardır bu bedeli her gün ödüyorum" diyerek onları sakinleştirmeye çalıştı Echannen, Komutan'a hışımla bir bakış fırlatarak. "Senin şu an bulunduğun yere ben çok gençken hakederek geldim, senin gibi özel isteklerle ve çağrılarla değil. Buna rağmen yetiştiğin ailene ve hocalarına daha sadık olmanı beklerdim. Ama istediğin zaman sana sadakat konusunda özel ders verebilecek bir oğlum var." Elini Eoment'in omuzuna koyarak yerine oturmasını sağladı.
"Neyse, sonuç olarak bize bir borcun var ve bu borcunu ödemenin zamanı geldi" diyerek araya girdi Prens. "Bu olayları araştırmanı istiyorum. Yanında Muhafızlar'dan bir birlik olacak ve sen bana bu bilinmeyenin sırrını getireceksin. Ve eğer arkasında şu lanet kardeşim varsa onu bulduğun yerde gebertebilirsin." Konuşmanın bittiğini anlatan bir şekilde önündeki kupayı kafasına dikerek masadan ayrıldı.
Gelen tek tepki Mingor'dandı ama o da konuyla ilgili değil masadaki yiyeceklerle ilgiliydi. "Yaşlı bir adam olarak senin bunlara çok ihtiyacın olacak" diyordu sofradaki değişik yiyeceklerden seçtiklerini bir güzel toparlarken.

XXXXXXXX

Aradan üç hafta geçmişti ve Muhafız Birliği ile birlikte sürdürdükleri can sıkıcı araştırmalarından hiç bir sonuç elde edememişlerdi.
Uyku ile uyanıklık arasındaki Eoment kendine uzanan eli fark ederek birden yerinden fırladı ama karşısında arkadaşlarını görünce derin bir nefes aldı. Echannen işaretle ona eşyalarını almasını anlattıktan sonra Mingor ile birlikte atların bağlı olduğu bölüme doğru uzaklaştı. Yaklaşık üç dört saat sonra güneş yüzünü gösterdiğinde onlar kamp yerinden oldukça uzaklaşmışlardı.
"Off be... en sonunda kurtulduk şu sıkıcı işten." diye neşeyle söylendi Mingor. "Artık yönümüzü keyfimize göre belirleyebiliriz. Hatta senin şu memleketini bile merak etmeye başlamıştım."
"Daha değil" diye fısıldadı Echannen. "Yapacak işlerimiz olacak. Öncelikle size anlatmak istediğim bazı olaylar var. Mesela bu işlerin arkasında Prens'in kardeşinin olmadığı... O kırlarda değil, Thorxex'in binasında ve tarikat tarafından korunuyor. Hakkında ağır suçlamalar var ama biz onun suçsuz olduğuna inanıyoruz."
"O zaman tarikat yönetime onu getirsin. Orduya hakim olan bir güç için hiç de zor olmasa gerek?" diye söze karıştı Eoment.
"Farel'in de düşüncesi bu yönde ama diğer ustalar şimdilik ona katılmıyor. Kanıtlara ihtiyacımız var ve Thorxex tarikatı tarihinde ilk defa Prens'ine başkaldıracaksa bunun için kanıtların kuvvetli olması şart. Zannımca bu kanıtları bulamayalım diye bir alay zırzopun peşinde haftalardır ilgisiz bölgelerde kamp kuran izcilere döndürüldük. Kırlarda bir şeyler oluyor ama bu taraflarda değil Kuzey'deki tarlalarda."
"Eh o zaman gene sıkıntılı günler başladı demektir... Zaten sizin bu acemi kafalarınızın belaya girmemesi mucize idi ve oda çok sürmedi," dedi Güzyele'nin arkasına yerleşmiş durumdaki Mingor. "Başa gelen çekilir, hem benim de canım sıkılmaya başlamıştı." Bu aşağılamanın ardındaki sevgiyi farkeden diğerleri hafifçe gülümsediler ve yönlerini kuzeye çevirdiler. Yeni doğan güneşi sağ taraflarına aldılar ve neşeyle mahmuzladılar atlarını.

Kuzey kırlıklarındaki araştırmaları çok uzun sürmedi ve yağmalanmış bir kervanın kalıntılarına rastlamalarıyla birlikte işleri iyice kolaylaştı. İzleri ustaca takip konusunda -ki bu izler bir de at izleriyse- Rohanlılar’la başa çıkacak pek kimse olamazdı. Bir iki gün içerisinde sınırlarda dolanan bir askeri birliğe rastladılar. Askerler uzaktan anlayabildikleri kadarıyla bilinen hiç bir üniforma giymiyorlardı ama Kaldor'lu olmadıkları kesindi. Mingor'u dışarda bırakan Eoment ve Echannen akşam karanlığı ile birlikte kampa sızmayı denediler. Geride kalan Cüce öfkeliydi ama seçimdeki mantığı o da kabullenmek zorundaydı. Kamp'ın konumu tam olarak Orben ile Kaldor'un sınırlarının kesiştiği bölgede idi ama daha çok Kuzey komşusu Orben'in topraklarındaymışlar gibi geldi Echannen'e. İzledikleri askerlerin hiç birinde Tarikat’ın yada Kaldor'un işareti yoktu. Dış bölgedeki bakımsız çadırların ilerisinde daha konforlu çadırlar göze çarpıyordu ve bunların birinden çıkan bir çift insan Echannen'in nefesini kesmeye yetmişti. Bunlardan biri daha önce Prens'in kahvaltısında rastladıkları Komutan'dı ve böyle bir ilişkiyi her ne kadar kabul etmek istemeseler de zaten düşünmüşlerdi; fakat onun yanındaki kişinin üniforması Echannen için tam bir sürprizdi. İri yapılı bu asker bilinen savaş kıyafetlerinin tersine mavi zırhlar içindeydi ve hepsinin üzerine de mavi bir pelerin takmıştı. Dostça bir tavırla Komutan’ın sırtını sıvazlıyor, ona bir şeyler anlatıyordu. Echannen sessiz ve hızlı bir şekilde geriye döndü, bu akşamlık işleri bitmişti.
"Sanırım sınırdan biraz daha içerilere girmek gerekecek." dedi arkadaşlarına ve onları Orben'in iç bölgelerine doğru sürükledi.
Sınırdan geçip Orben topraklarına doğru yaptıkları yolculuğun sonuçları bir çok yönden tatmin edici idi. Kaldora dönüp gizlice Tarikat'ın binasına yerleştikleri gecenin sonunda Echannen arkadaşlarını bir salona götürdü ve Eoment orada Thorxex'in eğitmenleriyle karşılaştı. Beş yaşlı ama dinç görünümlü usta onları bir masanın etrafında bekliyordu. Masada geniş bir harita seriliydi ve dikkatler Kaldor'un Kuzey komşusunu gösteren şekillerde yoğunlaşmıştı. Yeni gelenlerin tanıştırılması işi çok kısa sürmüştü, fakat bu sırada o ana kadar dikkatlerini çekmeyen iki kişinin daha salonda olduğunu farkettiler. Loenar ve Kardelin de masaya yaklaşıp yerlerini aldıklarında Eoment onların kim olduklarını tahmin etmekde pek zorlanmadı. Loenar şaşılacak derecede kardeşi Prens'e olan benzerliği ile zaten kim olduğunu saklayamıyordu. Kardelin ise Eoment'e göre insan olamayacak kadar güzeldi ve aklına Yüzük Savaşı’nda rastladığı Prens İmrahil'i getiriyordu. Bu kız bir elf diye düşündü ama düşüncesi yarım kaldı. Kendine uzatılan eli sıktığında bu kızın bir Elf perisi olmadığını anlamıştı. "Senelerdir kılıç kullanıyor olmalı" diye düşündü, genç kızın elinden kendi eline akan kuvveti hissettiğinde. Gerçekten de Kardelin küçük bir çocukken girdiği tarikatta yıllarca kılıç kullanma talimleri yapmış, fakat esas becerisi olan bilgi bulma konusunda ustalaşmayı seçmişti. Mingor kızın elini sıkarken zaten onu tanımıştı ve bunu belirttiğinde kızda oluşan şaşkınlığı zevkle seyretti.
"Burada ilk kaldığımız gece Echannen'e bir mesaj getirmiştin yanılmıyorsam" dedi." Ve baltamın çok yakınından geçmiştin." Neşeyle sakallarını çekiştirdi.
Tanışma faslından sonra sözü Echannen aldı: "Orben'e yaptığımız yolculukta bir çok gizi açığa çıkarma imkanı bulduk. Bunlardan ilki şüphelerimizde haklı olduğumuz idi. Prens ve yönetimdeki bir kısım kişi Orben ile ortaklık kurarak gizli bir planı uygulamaya başlamışlar bile, bu çok açık. Kuzeyde Kaldor'u istila etmek için hazırlanan bir ordu var. Prens çıkan karışıklıklar sonucu halkta oluşan memnuniyetsizliği bir şekilde Tarikat'a yönlendirmek ve sonuçta Orben ordusu ile birleşerek bu karışıklıkları çıkardığını iddia ettiği Thorxex'i tamamen yok etmek peşinde."
Loenar hayretle kaşlarını kaldırdı. "Onun bir hain olduğunu bilsem de bu kadar ileri gidebileceğini düşünemiyorum. Bu konuda somut bir kanıtınız var mı?"
"Esasında bu konudaki en somut kanıtım benim ve arkadaşlarımın tanıklığı olacaktı ama Mingor'un ısrarlarına dayanamayarak size bir kanıt daha getirdik; eh Eoment tarafından yakalanırken biraz hırpalandı ama hala çok açık bir şekilde konuşabiliyor." Ve Echannen kapıda bekleyen muhafıza işaret ederek esirin içeri alınmasını istedi.
"Karşınızda Orben ordusunun danışmanı... Ama nereden geldiğini tam öğrenemedik. Hıhıhıhı tabi şu an için öğrenemedik," diyerek ufak çaplı bir yaygara yapan Mingor dışında herkes getirilen esiri incelemeye başlamıştı bile.
Soylu biri olduğu kesindi ama herkesin dikkatini çeken fiziki özelliklerinden çok giydiği mavi zırhdı. Ve herkes aynı anda yıllar önce Echannen'in kaybolduğu geceyi ve o gece bulunan cesetlerdeki mavi üniformaları hatırladı.
"Çözdüğümüz gizlerden biride bu mavi üniformalı katillerin sırrı" diyerek söze girdi Echannen. "Bu danışmanlardan Kuzey’deki bir çok ülkenin yöneticilerinin yanında var. Ama herhangi bir ülkeye bağlı değiller. Tahminimce Thorxex gibi çalışan bir oluşumla karşı karşıyayız. Ancak söz konusu planla çok yakın ilişkileri yok, bunu itiraf etti. Tabi karşılığında onu serbest bırakma sözü verdim."
Bu sözler salondakilerde ufak çapta bir şaşkınlık yarattı. Bir esir ele geçirip onu bırakma fikri başta Mingor olmak üzere kimseyi memnun etmemişti. Ama Echannen'in sezgilerine ve ileriyi görme yeteneğine kimse açıktan itiraz edemedi. Echannen esire dönerek konuştu: "Anlaşmamıza sadığım ve gerekli bilgileri verdikten sonra efendin her kimse onun yanına dönebilirsin." Esir kısa bir baş hareketi ile anladığını belli etti. "Benim adımın veya efendimin adının bir önemi yok, Kaldor'u veya Orben'i şu önümüzdeki kısa zaman için kimin yöneteceğinin önemi olmadığı gibi. Çünkü sonuçta ne kadar birbirinizi yeseniz de kazanan mutlak olarak efendimin önünde eğilmeye mecbur. Anlayamayacağınız güçler vardır ve bu güçlerle karşılaştığınızda sadece saygı duymak zorunda kalırsınız; onlar sizin felaketinizdir, kaçamazsınız. Açıkca konuşuyorum şu anda Kaldor'un Prensi gülünesi tarikatınızı yıkmak için komşuları ile işbirliği içinde ve büyük bir ordu hazırlatıyor. Aklı sıra siz olmadan buralarda rahatça hüküm sürecek... Ve bu zavallı adam, komşularının ele geçirdikleri bu ülkeyi yönetmesi için ona vereceklerini düşünecek kadar da akılsız. Gerçi bu bizi ilgilendirmiyor; dediğim gibi bunlar ufak meseleler. Beni bırakma işine gelince; benim onlarla konuşacağımı ve zamanından önce harekete geçmelerini sağlayacağımı düşünmeseniz zaten bu alicenaplığı yapmazdınız. Ama bu oyuna alet olmayacağım açık. Bundan sonrası sizin işiniz, benim değil. Ben sadece size kaçamayacağınız korkunç sonunuzu söylemek istedim, o kadar!"
Birden harekete geçti ve yanındaki muhafızın bıçağını kemerinden çekerek kendi karnına sapladı. Salonda her şey sessizleşti, sadece yaradan çıkan kanın ağır kokusu ve esirin gittikçe zayıflayan soluğu duyuluyordu. Gözler şifacı usta Porten'e çevrildi bir an ama onun ağzından çıkan, "Tek ve mükemmel bir darbe, kurtulması imkansız," sözleri durumu herkese açıklamıştı.
Sonraki saatler yapılacak işlerin planlanması ile geçti. Prensi bir anda tahttan indirmek fikrinin tam da kabul gördüğü saatlerde gelen bir haber onları çok da şaşırtmamıştı. Kardelin, Prens'in ve kraliyet bölüğünün resmi bir gezi için şehirden ayrıldığını ve Kuzey'e doğru yola çıktığını iletti. Anlaşılan Echannen'in ortadan kaybolmasının ardından bir danışmanın kaçırılması onları uyandırmıştı. Bundan sonra herkes yapacak olduğu işleri çok iyi biliyordu.

XXXXXXXXXXXXXXX

Sessizdi... Bütün bir ordu sükun içinde güneşin doğudan yükselişini seyrediyordu. Herkes o anın büyüsü ile biraz sonra önlerinde belirecek düşman ordusunu unutmuş gibiydi. Eoment Güzyele'nin sağrısını hafifce okşadı ve çok değil daha aylar öncesinde bu şekilde durmuş Kara Kapı'dan çıkacak orkları bekleyen o yeni yetme savaşçıyı düşündü. Biraz ilerisinde piyadeler arasında duran Mingor'a baktı. Cüce sakallarını kemerine geçirmiş, her zaman yaptığı gibi elini yavaş bir tempoda baltasının keskin kenarında gezdiriyordu. Bunu görünce eli bir an Nerin'in verdiği güven duygusunu hissetmek için beline yaklaştı. Gülümsedi... Arkalarda bir yerde komutanların en önünde duran demirci yapmıştı bu kılıcı ona ve o demircinin dudakları arasından çıkacak bir emirle birazdan binlerce kişi ölüme koşacaktı. Düşman ordusu saflar halinde karşılarında belirdiğinde, askerler arasında kendini gösteren hareketlilik dikkatini yeniden toplamasını sağladı.
Ustaların ısrarına rağmen komuta bölümünde değil sıradan süvariler içinde yer almayı kendi istemişti ve bütün şamatasına rağmen Mingor da vaktiyle verdiği sözü tutmak ve yanında olmak için onunla beraber saflara katılmıştı. Derken borazanların ötüşü ve Kaldor sancağının göğe yükselişinin ardından, Thorxex'in Ejder desenli flamasının da açıldığını gördü. Toplantıda dikkatini çeken savaşçı kız Tarikat'ın flamasını taşırken, Lagond da Prensliğin sancağını gururla dalgalandırıyordu. Karşı ordudan bir atlının koparak saflarına yaklaşmasıyla sesler azaldı ve herkes yaklaşan atlıya çevirdi yüzünü.
"Sanırım karşı tarafın savaşçısı bu" diye geçirdi içinden, konuşulanları hatırlayarak. Doğu’daki garip adetlerden biri de buydu: Savaş, mücadele eden güçlerden birer savaşçının herkesin gözü önünde aptalca bir güç gösterisine girişmesi ile başlıyor ve birinin ölmesi ile son buluyordu. Aklına eski hatıralar geldi ve beyaz sakalları ile ortalıkta boy gösteren yaşlı komutanının önünde kimin durabileceğini hayal etti. "Tabi ki hiç kimse" diye söylendi kendi kendine gülümserken.
Bakışlar Komutan Echannen'e çevrildi. Yaşlı savaşçı sessiz bir şekilde ayağını üzengiye dayayarak Fırtına'nın üzerinde doğruldu. Gözleri askerlerini taradı. "Biliyorum" diye gürledi aniden." Aranızda bu meydanda şu anda savaşmak isteyen bir çok savaşçı var. Ama ne yazık ki biriniz hariç diğerleriniz öfkenizi savaşa saklamak zorundasınız. Çünkü verilmiş bir sözüm var ve tutmalıyım. Zaferin sabahında Kaldor'un onurunu Rohanlı savaşçı Eoment koruyacak" Eliyle genç savaşçıyı işaret etti ve bir anda bütün gözler Eoment'e çevrildi.
"Kim koruyacak? Kim?" sorusu aklına ilk gelen sözlerdi; ter damlaları bir anda sırtından aşağı akmaya başladı delikanlının. Kısa sürede kendini toparladı ve kıskanç bakışlar altında ileri çıkarak Komutan'a yaklaştı. Sakin görünmeye çalışarak kılıcı Nérin'i kınından sıyırdı ve yaşlı demircinin önünde eğildi. "Ben ve Nérin onur duyarız." diye karşılık verdi. Yaşlı demirciyi ilk defa bu kadar sessiz ve sert olarak görüyordu. "Nérin ile olan maceralarınızı biliyorum ama bu sefer yoldaşın o değil" dedi Echannen herkesin duyabileceği bir şekilde. "Sen Kaldor'un onurunu koruyacaksın ama tarikatın onurunu koruma işi Thorbang'ın."
Bir anda elinde beliren Ejder Felaketi havada geniş bir kavis çizdikten sonra Eoment'in ayaklarının dibine saplandı. Birçok savaşçı nerdeyse nefes bile almıyordu. Masallarda kaldığını sandıkları bir efsane gözlerinin önündeydi. Kılıcın ilk sahibi olduğuna inanılan Usta'nın kurduğu Tarikat her seferinde bu en değerli silahını komutanına geçirerek bu günlere gelmişti. Eoment kılıcı yavaşça kavradı, eline sanki çok nadide bir kristali almışcasına dikkatliydi. Ve kılıcın mükemmel bir dengeye sahip olduğunu anlamakta gecikmedi. Heyecanla Güzyele’ye bindi ve kimliği belirsiz savaşçıya doğru uzaklaştı. Çok sonraları çok sevdiği birine o anın belki de hayatındaki en korkutucu an olduğunu itiraf edecekti ama şimdi korkuyu aklına bile getirmek istemiyordu. Ortadaki alana yaklaştıkça Güzyele gittikçe hızlanmaya ve mücadelenin kokusunu almaya başlamıştı. Bir kaç saniye içinde delice bir hızla rakibine doğru atıldı.
Genelde bu mücadeleler uzun ve bıktırıcı olurdu çünkü savaşçıların güçleri bu doruk anında birbirine pek fazla üstünlük sağlayamazdı ama bu sefer aradan yıllar geçse bile o dövüşe tanık olanların anlatacağı bir şeyler oluyordu. Aslında Eoment de bunu pek açıklayamamıştı ama elindeki silahı yönetemiyordu. Rakibinin en korunmasız tarafı olan başını hedeflemişti, düşüncesine göre ne olursa olsun gövdeyi koruyan bir kalkana yapılacak vuruş ilk seferde boşa gitmeye mecburdu ama kılıcı bir türlü kaldırıp uygun pozisyona getiremiyordu. Ve bu durumla mücadele ederken de son hızla düşmanına doğru yaklaşmaya başlamıştı. Neredeyse birbirlerine değecekleri pozisyona gelene kadar uğraştı ama beceremedi. "Tanrılar adına bu nasıl bir büyü " diye kıvrandı beyni acı içinde ve yapabileceği tek şey olarak kılıcı rakibinin kalkanına doğru savurdu. Bunu yaparken dudakları aralanmış ve Rohan süvarilerinin savaş çığlığı olabildiğince kuvvetli bir şekilde ciğerlerini terk etmişti. Bir an sonra şaşkınlık içinde rakibinin sanki kağıttanmışcasına yırtılan kalkanına ve acı içinde inanmayan bir edayla kendinin diğer yarısını seyreden gözlerine bakıyordu. Ve o gözler kısa bir an sonra kapanıp huzuru bulurken, Eoment attığı çığlığa cevap veren bir haykırışı beyninde tüm gücüyle hissetti. O güne kadar duymadığı bir canlıya ait bir kükreme sanki beyninin içinde yankılanıyor ve kulaklarını neredeyse sağır edecek bir basınçla zorluyordu. İlk anda en dikkatli seyirciler bile ne olduğunu anlamadılar ama bir an sonra Kaldor ordusunun hepsi neşe içinde zafer çığlıkları haykırıyordu.
"Kulakları patlamadıysa bu çığlıkları duymuştur ama Ejder haykırışını ilk defa duyan bir kulak sanırım bayağı zorlanır" diye bir ses duyuldu usulca ve Echannen arkasını dönme ihtiyacı hissetti. Bu etkiyi sadece kendisi ve kılıcın eski sahibi Farel usta bilebilirdi. Diğer kılıç kullanıcıları hayatta değillerdi ve ses Farel’den gelmiyordu. "O zaman kim?" sorusu aklını doldurdu bir anda yaşlı demircinin. Baktığı noktada duran yaşlı bir adam ona sessizce gülümsüyordu. Ama oraya nasıl geldiği ve güvenlik müfrezelerini nasıl aştığı ise bir sırdı. "Öyle şaşırıp kalma Komutan" dedi yaşlı adam. "Soruların cevabını bulacaksın ama önce yenmen gereken bir ordu var ve ben bu konuda sana yardım edemem... Aslında belki edebilirim ama şimdi sırası mı onu bilmiyorum." Usulca vücudunun ağırlığını diğer bacağına verdi ve elindeki asaya dayanarak dengesini sağladı.

XXXXXXXXXXXXXXXXXX

Sessizdi.... Güneş yavaşça Batı'dan kaybolurken ölenlerin ruhları bu hayatlarından uzaklaşmıştı bile ve kalanlar kızıla boyanmış pis bir çamurla kaplı savaş meydanına bakıyorlardı. Uzun süre dengede giden savaşta olanlar Echannen'in kafasında yavaşça canlandı. Aslında beklemediği ve ordusunu savunmasız bırakan kum fırtınası olmasa yengi çok daha kolay olacaktı ama esas aklını karıştıran olay şu anda karşısında oturan deliye benzer adamın kendi kendine konuşarak ve elindeki asayı yere saplayarak yaptıklarıydı.
"Bir türlü vazgeçmedi hava ile oynamaktan" demişti kendi kendine. "Üstelik burada onu ilgilendiren bir şey de yok, sadece benim gibi seyretmeliydi. Sonuçta söz vermiştik yaşayanların işine karışmayacağımıza ama zaten uzun süredir bir şeyler bekliyordum. Anlayacağın hep biraz sabırsız olmuştur." Ve sonra bilinmeyen bir dilde bir şeyler söylemiş ve fırtınanın yavaşlayıp yok olmasını sağlamıştı. Tabi savaşın içindekiler için görüntü böyle değildi. Onlar sadece düşmanın hareketlerini ve manevralarını görmelerini engelleyen tozun yatıştığını sanmışlardı ama konseydeki bütün ustalar buna şahitti ve tuhaf bir şekilde bu yaşlı adamı yanlarında tutmak için içlerinde bir istek süregeliyordu. Şimdi savaş bitmiş ve sorgu zamanı gelmişti.
"Kimsin, nereden geliyorsun ve bize niye yardım ettin?" diyerek söze girdi Komutan ve sesine olabildiğince sert bir ton vermeye çalıştı.
"Yo yo, size yardım etmedim; sadece savaşın eşit şartlarda olmasını sağlamaya çalıştım o kadar. Hiçbir yerden gelmiyorum çünkü bütün doğuyu dolaştım zaman içinde ve bu yüzden de bir yerden geldim diyemem değil mi" Verdiği cevaptan memnun bir şekilde gülümsedi. "Ya da çok gürültü çıkartıyordunuz ve bu dikkatimi çekti de denebilir." Bu kez daha da memnun olmuştu.
"Peki bu gün yaptıklarına ne demeli? Bir fırtınayı engellediğini gözlerimizle gördük" diye söze karıştı yeni Prens.
"Hmm o mu? Esasında hava olayları benim işim değildir ama sanırım hâlâ bir parça etki edebiliyorum. Belki de bizim yaşlı Eru bu aralar kulağını bu taraflara çevirmiştir, yoksa genelde sesimi pek duymazdı bu konularda. Ben de zaten pek konuşmuyorum onunla, özellikle işin heyecanlı tarafını Olorin'e verip bizi buralara gönderdiğinden beri. Tabi siz belki onu Gandalf diye bilirsiniz ama o apaçık Olorin'di. Aman neyse o şimdi limanların yolunu tutmuştur çoktan, tabi bana haber vermemesi apayrı bir eksiklik ama o konuyu da şimdi açmayayım. Yine de şu kadarını söyleyeyim; birlikte dönmeliydik."
"Neler saçmalıyorsun?" diye sinirle söylendi Echannen. "Bir anda ortaya çıkıp Thorbang'la ilgili kimsenin bilemeyeceği şeyleri biliyor, ardından bir fırtınayı yok ediyor ve oturmuş onu karıştırmayın, bunu hiç açmayın gibi açıklamalar yapıyorsun... Kimsin sen?"
"Vay vay vay... Size yardım eden yaşlı adamlara davranışınıza bakın hele, utanmalısın bu yaptıklarından. Ama çok merak ettiysen adımı hatırlamaya çalışayım... Olorin değilim bu kesin, o limanlara gitti. Curumo olamam çünkü ruhunun çektiği azabı şimdi bile hissedebiliyorum, demek ki çok kötü bişeyler yapmış... E ben kötü bişeyler yapmadım, bu durumda o olamam... Radagast da olmaz, çünkü hayvanlarla falan konuşamıyorum." Biraz ilerdeki Güzyele'ye döndü, biraz duraklayarak devam etti. "Evet, atı çağırdığıma ve onunda ilgilenmediğine bakarak Radagast olmadığıma da yemin edebilirim. Böylece iki seçenek kalıyor..." Durdu ve sakalını çekiştirdi. "O fırtınayı yarattıysa ben de öbürü olmalıyım... Hmmm, evet adımı hatırladım. Ben Pallando’yum." Neşeyle yerinden sıçradı ve bir kaç kez "Ben Pallando'yum, mavi Pallando!!" diye tekrar etti.
Çevredekiler şaşırmıştı ama Echannen bu şaşkınlığını gizleyecek kadar tecrübe sahibiydi. "Ya Thorbang hakkında bildiklerine ne demeli?? O çığlığı ancak duyanlar bilebilir."
"Hımm şu Ejder sesinden bahsediyorsun demek" dedi yaşlı adam. "Ama bu bir sır değil ki!! Kan kokusunun Ejderleri çıldırtacağını herkes bilir, e şu delikanlının döktüğü kan da az buz değildi hani." Tasdik etmelerini bekler gibi çevresindekilere bakındı. "Bilirsiniz değil mi?" Ama en son Ejder'in görülmesinin üzerinden yüzyıllar geçmişti ve aralarında kimse o kadar yaşlı değildi. "Hem sonra onu oraya ben koydum dünyadan silinip kaybolmasın diye, o kadarcık da tanıyayım yani..." Keyifle kıkırdadı. "Bu durumda bütün soruları cevapladım... Nereden geldiğimi, adımı ve acaip bir isim verdiğiniz şu kılıcı nereden tanıdığımı öğrendiniz. Artık yemek zamanı gelmedi mi?" Asasını elinde şöyle bir salladı ve kamp ateşlerinin bulunduğu düzlüğe doğru yürümeye başladı. Uzaklaşırken "Beni esasında Hobbitler'in yanına yollamalıydı... Yemek konusunda duyduğum en yetenekli halk onlar" diye fısıldıyordu kendi kendine.

XXXXXXXXXXXX

Sessizdi... Gecenin bu geç saatinde hafifçe harlanmış ateşin başında oturan üç arkadaş pek konuşmadan olayları tartıyorlardı. Echannen bu yeni oluşumu ve yükleneceği görevleri düşünüyordu... Tarikat'ın baş eğitmeni sıfatını alacağı güne hazırlanmasını istemişti Farel ve Kaldor'u belki de kurulduğu günden bu yana bekleyen en büyük tehlikeden kurtarmasını. Ama tehlikenin kaynağını sezmekte güçlük çekiyordu. Hepsi yetmezmiş gibi bir de şu deli adam çıkmıştı karşılarına ve işleri daha da karıştırmıştı. Thorbang'ı kavradı oturduğu yerde; "Gerçekten içinde bir Ejder mi saklı acaba?" diye düşündü ve gülümsedi. Yaşlı adamın attığı yalanlar da en az horlaması kadar görkemliydi.
Eoment sanki o anda orada değildi. Rohan kırlarını ve ailesini düşünüyordu. "Bir gün döneceğim ve eminim ateşin başında oturup yaşadıklarımı anlattığımda bir kişi bile inanmayacak bana." Güzyele'nin hafifçe kişnediğini duydu belli belirsiz ve dostlarına baktı. "Umarım hepsi anlattıklarımı tasdik etmek için yanımda olurlar." diye geçirdi içinden ve o da gülümsedi.
Mingor da gülümsüyordu ama onun sebebi çok farklıydı. Oldukça uzaktaki çadırların gölgeleri arasından onlara bakan birini farketmişti dehlizlerin karanlığına alışkın gözleri ve o birinin Eoment'i uzun süre incelemesi dikkatinden kaçmamıştı. "Gençlik işte..." diyerek iç geçirdi. "Bence de Kardelin ve Eoment iyi bir çift olabilirler ama önce bizim yontulmamışın biraz daha kibarlık öğrenmesi gerek. E bu konuda da benden daha iyi bir öğretmen bulmasına imkan yok." Keyifli bir kahkaha koyuverdi ve piposunu doldurmaya başladı.
Kaldor düzlüklerinde o akşam her şey yolunda gibiydi.....

"Şöminede odunlar gayet güzel yanıyor ama hava nedense hala soğuk... Belki de eksik olan şey bir şişe kanyaktır..." Kumluca-Kasım 2002

Site kurulduğundan beri bayağı bir yol aldı ve bence bu yoldaki en güzel şeylerden biri de yazılan hikayeler idi. Kitaplara bağlı kalarak oradaki karakterleri anlatan yazılar vardı ve her birimizin içinde ne kadar farklı bir Ortadünya olduğunu gösterdi her seferinde. Ya da bazılarımız hayal gücünü daha da genişletip bizi yeni karakterlerle tanıştırdı. İlk başta bu tarz yazılardaki amacım yazmak isteyen ama bir türlü yazamayan arkadaşlara bir parça da olsa cesaret vemekti ama sonra bir baktım ki günün değişik anlarında hepimizin kendi karakterlerini düşündüğü gibi ben de kendi karakterlerim olan Eoment'i, Echannen'i ve Mingor'u düşünür olmuşum. Bunun doruk noktası çalıştığım Sağlık İstasyonu’na gelen yaşlı bir amcanın " Evladım bana verdiğin ilaçlar allerji yaptı" demesi üzerine adamcağıza verdiğim "Mağara ve dehlizler (Mingor!!!).... yapmasına imkan yok, yediğin bişey dokunmuştur"cevabıydı :) Sonuç olarak bu siteye çok şey borçluyum... Tolkien amcaya çok şey borçlu olduğum gibi... Bu yüzden hepinize teşekkür etmek istedim... İyi ki varsınız! Hikayeye gelince... Belirtmek istediğim bir kaç şey var. Benim maceram 3. bölüm ile şimdilik sonlanıyor, tamamını 11 bölüm olarak planlamıştım ama sanki bundan sonrası bayağı bi uzun sürecek gibi. Gene bazı karakterlerdeki paralellikler için (özellikle Fizban-Pallando gibi) gelecek eleştiriler olacaktır ama bu bilinçli bir seçim ve bir anlamda Ejderha Mızrağı serisine de bir selam gönderme... Anlayan zaten anlayacaktır. Son söz her zaman olduğu gibi aynı...
Barışla kalın..

"

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· Editörün Seçimi / Özel Yazılar Hakkında
· Yayınlayan Editör: ringmaster
· Ana Sayfa


Editörün Seçimi / Özel Yazılar Hakkında en çok okunan :
Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"LOTR: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 9 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen axana (luthien_tinuviel@mynet.com) Tarih: Şubat 15, 2003 - 22:40:20
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Sevgili Gimli_lotr, yaziyi önce okumak gibi ilk yorum atma serefi de benim oldu... Seni, yani bu kütüphanenin belki de en iyi kitabini yazisiyla yeniden aramizda görmek sitemiz açisindan da, kendi açimdan da çok sevindirici oldu. Simdi bu yazinin birçok arkadasimizi daha önce beni ve baskalarini cesaretlendirdigi gibi cesaretlendirecegine ve örnek olacagina eminim. Sen birçogumuza idol oldun ve yine bir baslangiç yaptin. önümüzdeki haftalarda ben ve silvester özel bir günde devam ettirecegiz bunu. Senin ve sonra berilacinkiler gibi olmasa da umarim renk getirir...
Yazina gelince daha önce de belirttigim gibi hayran kaldim ve kalmaya da devam edecegim cidden. Mailimi almissindir. Pallando'yu da (artik okudum:)) seve seve yeni Fizban kabul ederim gerçi yine de seninki özgün, tam olarak paralel sayilmaz bence. Uzun bir bekleyis yine kara bulutlar gibi inecek üzerime ama boynum bükük ne yapayim. Olsun, bu yazi daha birkaç ay gider valla:) Basarilar gimli, sen ve Tolkien de bana çok sey kattiniz...
Tesekkürler.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen anaglareb (anaglareb@yahoo.com) Tarih: Şubat 15, 2003 - 23:00:10
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://www.kayipdunya.com
sitenin eski günlerine döndüğünü görmek çok güzel:)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen silvester Tarih: Şubat 15, 2003 - 23:38:26
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Sewgili Gimli Abi, açılışı yapmış olmana çok sewindim,inşallah devamı da gelir en kısa zamanda,her zamanki gibi yine süper olmuş.. axana ve ben de ilerleyen günlerde bişiler göndermeyi düşünüyoruz,sitemiz gittikçe eski haline dönmekte olduğu için:)
Verdiğin cesaret ve ilham için gerçekten çok teşekkürler..
Sewgiyle kalın..



[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen Taniquetil (taniquetil@mynet.com) Tarih: Şubat 16, 2003 - 00:39:41
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Bu bölümün son olacağını bilmek üzücü Gimli. Çünkü senin hikayen ile Orta Dünya'ya geri dönüp bambaşka maceralara atılıyorduk.
"Kaldor'da her şeyden bir parça vardır." aynı Rivendell gibi. Orası elfler için nasıl özelse burası da insanlar için öyle olmalı. tabi insanların ve elflerin farkı gibi düşünüyorum. biri elfleri temsilen diğeri insanları... Rivendell saf güzellikteyken, Kaldor daha canlı. İnsanların küçük ömrüne ayak uydurmak istercesine hızlı, sert, güçlü; "yaşlı yosmanın nefreti" gibi. Kaldor'un huzuru ise "genç kızın dokunulmamışlığı"; Kaldor'un sertliğindeki zerafet mi yoksa bu tanım? (aklıma Sturm geliyor, güçlü bir şövalye ama bir bayan önünde eğilecek kadar kibar bir savaşçı. bu tanımım doğru mu bilemiyorum)
Tarikat'ı ise Jedi'lara benzettim. Sıkı bir eğitim ve disiplin. İlk başta çok kuvvetli, sonradan sarsılmaya başlıyor temelleri.
Paladine- Fizban, benzerlik gerçekten de dikkat çekiyor. Yaşlı ve azıcık bunak, şikayet edip homurdanıyor; yine de bilge, fazla bilge. İnsanların efsane, mucize kabul ettiği şeylerden günlük işlermiş gibi bahsediyor ve şaşırtıcı. Kuşku uyandırıyor, ve biraz akılsız. Ya da bizim onu öyle tanımamızı istiyor. "Şapkam....!!!!"
hikaye bitmiyor gimli, lütfen yarıda bırakma.......


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen kingfingolfin Tarih: Şubat 16, 2003 - 16:23:43
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Gimli_Lotr hocam bu yazı bu hikaye ve bu hayal gücü muhteşem...Bizi bu hikaylerinden mahrum bırakmadığın için çok teşekkürler...Bunları bir kitapta toplayıp yayınlamak gerekir en azından bir yayın evi ile görüşmek gerekir. umarım geri kalan bölümleri yazman fazla uzun sürmez tekrar teşekkürler hem yazıların hem de bu orta dünya sevgin için affına sığınarak bu yorumu da senin sözünle bitireyim
BARIŞLA KALIN....



[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: Ejder nefesi vurdu üzerlerine, ve kapandı ölümün dişleri (Puan: 1)
Gönderen ELENTARY (elentary@mynet.com) Tarih: Şubat 17, 2003 - 11:59:21
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)

''Mağara ve Dehlizler aşkına ! neden haber vermedin hikayeyi yolladım diye....

Hikayeyi göndermekten vazgeçtin sanmaya başlamıştım artık...
eline sağlık diyorum herzamnki gibi.....



[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen Gondorian_Flame Tarih: Şubat 18, 2003 - 10:01:54
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Bir Gimli-lotr klasiği daha. Sanki çevre tasvirleri biraz az gibi ancak olaylar o kadar güzel tavir edilmiş ki insan çevreyi kendi hayal gücüyle canlandırabiliyor. Hikayenin kurgusu ve olayların akışındaki anlatım öyle sürükleyici ki diğer bölümler ne kadar uzun zaman alırsa alsın merakımız canlı kalacak.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen Irniel Tarih: Şubat 21, 2003 - 11:15:25
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://lasgalen.istanbull.net
bir esere ait yorumları okumak harika bişey olsa gerek.aynı şekilde yazar içinde.Gimli-lotr çok şanslısın :) ya hatırlıyomusun bikeresinde bana "işalla çabuk sıkılmazsın" demiştin hayatı kastederek,yazılar olduğu sürece bu çok zor galiba.
Barışla Kalın ;) (özellikle şu günlerde..)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: ORTADÜNYA HİKAYELERİ-III UYANIŞ (Puan: 1)
Gönderen Angelic Tarih: Mart 14, 2003 - 15:47:19
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Tekrar tekrar okuyacağım, ancak sana esefle haykırıyorum. Tamam kendin için son olabilir ancak beni hiç mi düşünmedin kardeşim? Güzyele ile başlayan kopyam sadece o kadarla mı kalacak?

Bariz itiraf ediyorum, kopya çektim. Pişman değilim. Tekrar yaparım. Bir sonraki kopyam demirci'nin atı idi. (Echannen'in yandaşı.. Sonrasında da Mingor'un yanına ufak bir kunduz eklemeyi planlıyordum. Komedi niyetine.. haha...) Göndermicem o halde ben de işte.. Kızdırma insanı..!!! hırr..


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012