Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 52 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

LOTR: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA
Yayınlanma tarihi Ekim 16, 2002 - 13:58:31 Gönderen ringmaster

> GENEL / Yüzüklerin Efendisi berilacbolger göndermiş "NOT: Bu yazı devam niteliğindedir...

€DION – BÖLÜM V – ENATHIA

Büyücünün koyu kahverengi gözleri Aian’ı delip geçiyor ve uçurum boyunca devam ediyordu. Aian ise bir yandan büyücüye bakarken diğer yandan da düşmemek için elini donduran buzlu kayalara tutunuyordu. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlarken Laciam Ormanındaki ağaçlar olup biteni daha iyi görebilmek için birbirlerinin arkasından uzatıyorlardı gövdelerini. Sanki elit bir kalabalığın arasında duyulan bir küfür birden sessizliği oluşturmuş ve bütün ağaçların Aian'a doğru dönmesini sağlamıştı.
“Seni buldum sonunda €dion’un Ruhu!” dedi büyücü keyifle ve elindeki ağaç dalı asasını Aian’a doğru uzattı.
Aian çok korkmuştu ve o anda yanlış bir kararın sonucu olarak geri adım attı. Fakat bastığı taşın üzeri buzlanmıştı ve Aian’ın nankör ayağı hiç tereddüt etmeden kaydı. Dengesini kaybeden Aian, göz ucuyla uçurumdan aşağıya doğru baktı. Bütün ağaçlar beyaza bulanmış Aian’ı bekliyorlardı. Ormanın hiç bu kadar sessiz olduğunu hatırlamıyordu Aian, çünkü orman nefesini tutmuş Aian’ı izliyordu.

Kendini boşluğa bırakmadan önce –ki karar ona ait değildi, “Buraya kadarmış...” diyebildi. Karların arasında kış mevsimine inat eden Kodia çam ağaçlarının yeşillikleri Aian’a annesinin gözlerini hatırlattı. Ne kadar da özlemişti annesini... Başına gelen bütün bu tuhaf maceraların hiç birinin olmamasını diledi Aian. Artık tutunacak buzlu bir taş veya dikenli çalı kalmamıştı etrafta. Zaabath’a teslim olmaktansa kendini Laciam Ormanının kollarına bırakmayı tercih etti Aian. Aslında tercih şansı verilmemişti Aian’a ama o yine de boşluğu tercih etmiş gibi hissetmeyi istedi. Kendini aşağıya bırakırken gözlerini kapattı. Belki de köyünde uyanacaktı ve her şey eskisi gibi devam edecekti. Evet! Bu fikir çok güzel gelmişti Aian’a...
Artık boşluktaydı ancak bir tuhaflık olduğunu hissetti Aian. Normal şartlarda aşağıya düşmesi gerekiyordu. Anlaşılan yerçekimi Aian’ı fark etmemişti ya da yer çekimine müdahale eden bir şeyler vardı. Havada asılı durumdayken gözlerini açarak büyücüye baktı Aian. Büyücü son derece sakin bakışlarla sol eliyle asasını kaldırmış Aian’a doğru tutuyordu.
“Başını derde sokma konusunda çok beceriklisin” dedi büyücü.
“Bırak beni!” diye bağırdı Aian ayaklarıyla havayı döverek, “Sana teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.”
Bunun üzerine büyücü çok keyifli bir kahkaha attı. Sonra aniden ciddileşerek,
“Daha değil küçük hanım...” dedi, “daha değil...”
Büyücü sağ eliyle Aian’a doğru bazı işaretler yaparak bir şeyler mırıldanmaya başladı. Aian direnmeye çalıştı fakat çevresindeki her şey bulanıklaşmaya başlıyordu.
Aian çok üşüdüğünü hissetti. Sanki buzdan oluşmuş hızlı bir rüzgar delice Aian’ın içinden geçiyordu. Hemen sonra denizin tuzlu kokusu çarptı yüzüne. Bütün bunlar bir saniyeden daha kısa bir süre içerisinde oluyordu. Aian yosunlu ıslak bir kayanın üzerinde oturduğunu fark ettiğinde karşısında uçsuz bucaksız denizi gördü. İlk kez deniz görüyordu hayatında Aian. O kadar büyüktü ki ve bir o kadar da haşmetli. İri dalgalar kayalara büyük bir hızla çarpıyor, onları ezip geçiyordu. Sonra da beyaz köpüklere dönüşerek her yana saçılıyordu. Güneş ışığı denizin üzerinde dans ederken, aynı anda milyonlarca beyaz ışık damlacığı Aian’a göz kırpıyordu. Toprağın uzun yeşil kollarının uçlarındaki çıplak kayalar denizi ele geçirmeye çalışıyor fakat deniz onlarla hiç umursamadan dalgasını geçiyordu. Hatta birkaç parçasını ayırmıştı kollarından toprağın. Aian onların uzaklardaki siluetlerini görebiliyordu. Çok yalnız kalmışlardı ve kim bilir deniz onları nerelere götürüyordu. O sırada soğuk bir batı rüzgarı Aian’ın kırmızı saçlarının arasından hızla geçerek onları havalandırdı.
“O karşıda gördüklerin Antron Adaları” dedi Aian’ın arkasındaki ses bir anda. Aian için denizin tüm büyüsü bozulmuştu. Geriye kalan, dalgaların sesini bastırmaya çalışan rüzgarın uğultusuydu. Aian arkasını döndüğünde büyücünün tatmin olmuş bakışları ile karşılaştı.
“Ne istiyorsun benden?” diye bağırdı Aian sinirle ayağa fırlayarak, “Berilac nerede? Annemi nereye sakladın?”
“Sakin ol... Daha önce tanıştırılmamış olmamız çok yazık” dedi büyücü, “Ben Egestath.”
“Egestath?” dedi Aian, çok şaşırmıştı ve bir o kadar da utanmıştı. O kadar ümitsizdi ki büyücünün Egestath olabileceği aklına bile gelmemişti Aian’ın. Halbuki ormanda önüne çıkan o tepeye olan bütün inadı Egestath’a yani tek gidebileceği yere olan ulaşma çabasından kaynaklanıyordu.
Aian heyecanla birden olanları hatırladı ve yardım istemek için geç bile kaldığını fark etti.
“Berilac... Onu kaybettim ve-”
“Biliyorum” diye sözünü kesti büyücü gülümseyerek, “Berilac burada benimle. Üç gün önce geldi. O kadar üzgündü ki geldiğinde tek kelime edemeden önümde yığılıverdi. Kendine gelmesi uzun sürmedi ve bana başınıza gelenleri uzun uzun anlattı. Sonunda bir derenin yanındayken kaybolmuşsun ve son duyduğu senin bağırmanmış.”
“Evet ama ben kaybolmadım, kaçırıldım” dedi Aian.
“Kim tarafından?”
“Tintalar kaçırdı beni.”
“Tintalar mı? Hiç duymadım...” dedi Egestath düşünceli bir şekilde.
Aian rüzgarın uğultusundan büyücünün sesini zor duyuyordu. Dikkatlice ıslak taşların üzerinden büyücüye doğru yaklaştı,
“Çünkü yüzyıllardır saklanıyorlarmış” dedi Aian, “Maimane diye bir Min insanının yaratmış olduğu bu yaratıklar beni M’tinn gününde kurban etmek için kaçırdılar.”
“Min insanları nesiller önce yok oldular” dedi Egestath tek kaşı havada.
“Evet, Maimane de zaten ölüydü fakat ruhu tomurcuğun içinde kalmış” dedi Aian heyecanla.
Kafası iyice karışmış olan Egestath, “Neyse, bırakalım şimdi bunları. Yorgun görünüyorsun, hem Berilac seni çok merak ediyor” dedi.
“Ah, çok özledim onu. Bir daha görebileceğimi sanmıyordum” dedi Aian, “Bu arada senden özür dilerim, seni Zaabath sanmıştım.”
“Önemli değil” dedi büyücü, “Hadi gel... beni izle.”
Yosunlu kayaların üzerinde daracık bir yol vardı. Aslında tam olarak yol sayılmazdı. Kayaların dizilişi o kadar düzgündü ki ortada bir yol olmamasına rağmen doğal olarak bir yol oluşmuştu.
"Şu ilerideki burunu görüyor musun?" dedi büyücü toprağın denize uzanan kollarından birini göstererek, "işte o burunun arkasındaki koyda Enathia şehri var, yakında göreceksin."
"Yani senin yaşadığın yer, değil mi?" diye sordu Aian.
"Tam olarak değil, bizim yolumuz bu taraftan" dedi büyücü aksi istikameti göstererek.
Taşların oluşturduğu dar yoldan yukarı doğru yürürken tam altlarındaki deniz Batı rüzgarından destek alarak onlara ulaşmaya çalışıyordu. Yukarı giden yol giderek uçurumun kenarındaki çıkıntı durumuna dönüştü. Artık dalgalara uzaktılar ama denizin anlaşmalı olduğu rüzgar işlerini zorlaştırıyordu.
"Neden doğrudan evine götürmedin bizi?" diye sordu Aian güçlükle yürürken ancak rüzgarın uğultusu Aian'ın sesini çoktan bambaşka yönlere taşımıştı.
Bir süre böyle devam ettikten sonra düzgün bir girişi olan bir mağaraya geldiler. İçeri girdiklerinde rüzgarın sesinin yok olduğunu fark etti Aian. Sessizliği özlemişti fakat Laciam Ormanındaki gece kadar sessizliği de istemiyordu.
"Neden bizi doğrudan evine götürmedin Egestath?" diye tekrar sordu Aian merakla.
"Hmm? Hızlı yolculuğumuzdan bahsediyorsan, benim yaşadığım alana hiç kimse o şekilde gelemez" dedi Egestath, "Ben dahil... Bir çeşit savunma büyüsü"
Mağaranın içinde ilerledikçe duvarlarda asılı olan meşaleler yanmaya başlıyordu. Aian arkasına baktığında ise geride kalan meşalelerin birer birer söndüğünü gördü.
"Nasıl bir kuşa dönüşebiliyorsun? diye sordu Aian merakla.
"Bunu ben de bilmiyorum. Sadece istiyorum ve oluyor" dedi büyücü.
"Peki ilk kez yaptığında da sadece istemiş miydin?" diye sordu Aian gereksiz sorular sorduğunun farkında olarak.
"Evet... aynen öyle" dedi büyücü.
"Peki ne zaman bir kuşa dönüşmeye ihtiyaç duydun?" dedi Aian merakla.
"Aslında yeni keşfettim sayılır, yaklaşık yirmi yıl önce... Zaabath sayesinde" dedi büyücü düşünceli bir şekilde.
"Zaabath mı?" dedi Aian, bir anda sebepsiz bir heyecana kapılmıştı.
"Evet, o olmasaydı bunu asla yapamazdım" dedi büyücü nefretle ve "onun olmamasını tercih ederdim" diye ekledi.
"Ben de..." dedi Aian, " demek o öğretti sana kuş olmayı..."
"Tabii ki hayır... o asla böyle büyüler yapamaz" dedi büyücü hızla, "o sadece çevresinden ne kadar iktidar toplayacağını düşünür durur."
İktidar... Tek istediği buydu Zaabath'ın ve asla tatmin olmayacak bir istedi vardı güce karşı. Mağaranın içinde yürümeye devam ettiler sessizce.
"Zaabath gücünün doruğuna ulaştığında beni zindana kilitlemişti. Asamı da kırmıştı" dedi üzgün bir sesle büyücü, "Beni öldürebilirdi ama öldürmedi... Ne düşündüğünü bilmiyorum"
Egestath bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Zindanda ufak bir pencere vardı, sadece küçük bir kuşun geçebileceği kadar büyüklükte" dedi.
Bir süre düşünceli bir şekilde yürüdü büyücü. Aian artan merakına rağmen sessiz kalmayı tercih etti.
"Orada kaldığım günleri o pencereden sızan güneşim damlacıkları sayesinde sayabildim. Tam yüzellidört gün!" dedi büyücü.
Aian büyücüye o günleri hatırlattığına pişmandı çünkü Egestath anılarını anlatırken aynı zamanda onları yaşıyordu. Bir süre daha sessizce yürüdükten sonra büyücü aniden Aian'a dönerek,
"Sonra bir çağrı duydum zihnimde. Önce €dion sandım ama bu çağrı daha uzaktan geliyordu. İçimde bir güç doğdu ve ben o pencereden bir kuş olup geçmeyi istedim. Güç gittikçe büyüyordu ve her yanımı sardı..." diye anlatırken Egestath derin bir nefes aldı. Gözlerindeki huzur ve mutluluk Aian'a tanıdık bir şeyler hatırlattı.
"O anda bir kuş oldum ve pencereden kaçtım" dedi Egestath, "€dion'un halini görünce Zaabath'dan binlerce kere daha nefret ettim!"
Egestath sakince yürümeye devam etti mağaranın içindeki yoldan.
"Beni çağıran güce doğru hiç yorulmadan, durmadan uçtum. Yaklaştıkça gücün çağrısı da büyüyordu ve artık anlamıştım" dedi büyücü, "Beni çağıran Laciam Ormanıydı..."
İleriden güneş ışığı mağaranın duvarlarına çarparak Aian ve Egestath'a ulaşıyordu. Aian rüzgarın uğultusunu hatırlayarak kapşonunu kafasına geçirdi.
"Gerek yok" dedi büyücü, "Burası benim evim. Batı rüzgarı buralara ulaşamıyor"
Aian yine de tedbiri elden bırakmadan çıktı mağaranın açıklığından ve gördüğü manzara karşısında tekrar hayrete düştü. Deniz o kadar uysal ve sessizdi ki... Rüzgar mı dalgaları oluşturuyor, dalgalar mı rüzgarı bilmiyordu Aian ama biri olmayınca diğeri de olmuyor diye düşündü. Yüksek bir tepeden vadiye doğru kıvrılan bir patikadan aşağı doğru yürüdüler. Laciam ormanı buralara kadar ulaşmıştı.
Vadinin denize yakın bir noktasında tahtadan yapılmış ufak bir kulübe vardı. Duvarları ve çatısı sarmaşıklarla çevrelenmiş evin iki yanından ufak bir dere geçiyordu. Küçük tahta köprüler ile eve ulaştıklarında Aian uzun zamandır özlediği sesi duydu.
"Aian!" diye bağırdı Berilac'ın sesi, "Nerelerdeydin? O kadar korktum ki... Bir anda kayboldun!" Berilac sahilden Aian'a doğru koşuyordu.
"Ah Berilac! Ben de çok korktum senin yokluğunda ve seni gerçekten çok özledim" dedi Aian köprüden sahile doğru koşarak.
Berilac ve Aian uzun uzun birbirlerine sarıldılar. İkisi de çok mutluydu.
"O zaman bunu kutlayalım" dedi büyücü gülümseyerek, "Akşam olmak üzere ve ben açlıktan ölüyorum"
"Ben de" dedi Aian hala Berilac'a sarılmış olarak, "Başıma gelenleri duyduğunuzda çok şaşıracaksınız"
Egestath çok kısa bir süre içerisinde sebzelerden oluşan güzel bir akşam yemeği hazırladı. Hepsi çok acıkmıştı bu yüzden bir süre sadece yemek yediler.
Egestath ciddi bir tavırla,
"Berilac iyi ki fazla vakit kaybetmeden bana ulaşmayı başarmış" dedi çatık kaşlarla Aian'a bakarak, "yoksa sudan kaçarken denizin ortasına atılıyordun"
Aian merakla Egestath'a baktı. Büyücü ciddiyetini bozmadan devam etti,
"Kurtlardan kaçmak için tepeyi çıkıp ulaştığın mağara kurtların evidir" dedi azarlarcasına, "Esas girişi aşağıda... Kurtlarla konuştum. Bana önce seni yakalayamadıkları için inlerine geri döndüklerini anlattı fakat daha sonra mağaranın üst tarafında ki girişinde senin kokunu almışlar"
Aian heyecanla, "Ama yapabileceğim birşey yoktu... Tepeyi tırmanmasaydım şu anda burada olamazdım" dedi.
"Bu doğru!" dedi büyücü aniden gülümseyerek.
Aian büyücünün kastettiği noktayı anlayana kadar şaşkınlıkla baktı Egestath'a. Daha sonra Berilac da gülmeye başladı. Aian da gülmek için kendini zorladıysa da pek başarılı olamadı çünkü bir komiklik göremiyordu.
"Kurtların ulumasını ilk duyduğumda onların kurt olduklarını biliyordum" dedi Aian, "Nereden tahmin ettim bilmiyorum... Hatta bir ara Umbaslıların beni takip ettiklerini bile düşündüm"
"Laciam Ormanına Umbaslı giremez çünkü korkarlar. Onlar çıplak dağlarda yaşarlar ve az da olsa büyülü bir ormana girmeyecek kadar akılları var" dedi Berilac, "Aynı şekilde Zaabath da bu ormana giremez çünkü €dion'a yaptıklarından sonra Laciam'ın nefretinde kamçılanmak istemez. Orman, ruhu bulanmış varlıkları hemen fark eder"
Egestath ise Berilac'ı başıyla onaylıyordu. Aian düşünceli bir şekilde tabağına bakarken Berilac,
"Meraktan ölüyorum, hadi anlat Aian. Nerelerdeydin?" dedi.
Aian bir yandan yemeğini yerken bir yandan da heyecanla olanları anlatıyordu. Berilac da, Egestath da Tintalar ve Maimane konusunda şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi. Aian'ın hikayesi gece boyunca sürdü ve bittiğinde masadaki herkesi uyku bastırmıştı.
"O yaşlı cüceden sadece iki bilmece ile kurtulmuş olman büyük bir şans" dedi Berilac.
"Demek Orman ile konuştun..." dedi Egestath düşüncelere dalmış bir şekilde, "Laciam..." Sonra aniden gülümseyerek, "Hediyeni iyi sakla küçük hanım ve onu sır olarak tut" dedi.
Daha sonra yavaşça masadan kalkarak pencerenin kenarına gitti Egestath. Bu sırada Aian ve Berilac dikkatlice masayı topluyorlardı. Egestath'ın sessizliği bütün ortamın sessiz olmasını emrediyordu sanki. Masayı topladıktan sonra sessizce büyücünün yanına gittiler. Pencereden görünen yıldızlar muhteşem bir parlaklıkla ışıldıyorlardı.
Egestath derin bir nefes aldı ve, "Burada biraz güç toplayın, ihtiyacınız olacak" dedi.
"Üst katta yatacak yer var" dedi büyücü Aian'a bakarak ve, "Berilac sana gösterir" diyerek kapının kenarındaki asasını aldı.
Büyücüyü şaşkınlıkla izleyen Aian, "Bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu.
"Birkaç gün burada olmayacağım" dedi büyücü aceleyle ve, "ben gelmeden sakın ayrılmayın, bakalım olacaklar nerelere varacak" diye ekledi kapıdan hızla çıkarken.
Beş gün geçti Egestath'ın evinde. Aian, Berilac'a kaçırıldığından beri gelişen olayların tüm ayrıntılarını anlatmıştı. Berilac da Aian'a kama tekniklerini öğretmeye devam etti. Mevsimin kış olmasına rağmen havanın yumuşak ılıklığı Aian'ın içini ısıtıyordu. Vadinin güzelliği ile büyülenen Aian sürekli durgun denizin yanına giderek hayallere dalıyordu. Bu hayallerin neredeyse tamamını May oluşturuyordu. Vadideki altıncı günün sabahında nihayet Egestath geldi. Aian'ın meraklı sorularının tamamını yanıtsız bırakan büyücü neredeyse hiç konuşmuyor günlerce ormanın içinde düşüncelere boğuluyordu. Aian yeterince dinlenmişti ve artık gitmeleri gerektiğini düşünüyordu. Egestath da aynı fikirdeydi ve bir sabah,
"Bugün Berilac ile birlikte Enathia'ya gidiyorsunuz" dedi, "Yol için alışveriş yapacaksınız"
"O zaman yarın sabah yola çıkıyoruz" dedi Aian.
"Evet" dedi büyücü, "Akşam olmadan geri dönün"
Kahvaltıdan sonra Aian, Berilac'la birlikte yola çıktı. Vadiden çıkan patikayı geçip mağaradan rüzgarlı tarafa doğru yürüdüler. Mağaranın çıkışında Aian kapşonunu kafasına geçirdi fakat rüzgar yoktu. Deniz de gayet uysal görünüyordu. Egestath'ın evindeki ılık havaya iyice alışmış olan Aian, kış havasını tekrar hissetti parmaklarında. Uçurumun kenarından dikkatlice aşağıya doğru indiler ve ormanın içine doğru yürüdüler. Bir süre sakince yürüdükten sonra boş bir yola çıktılar. Yol düzgün bir yoldu ve bir tepeye doğru ilerliyordu. Buraların ağaçları en uzun sarkıt yarışmasını pek takip etmiyorlardı anlaşılan ama yine de hava soğuktu. Yavaşça tepeye çıkmaya başladılar. Aian yanında tekrar Berilac olduğu için çok mutluydu. Tepeyi aştıklarında ise Enathia karşılarındaydı.
Ağaçların arasında hiç bir düzen teşkil etmeyen beyaz evler, yanlarındaki kanallardan sular akan dar sokaklar, düzensiz evlerle uyum içindeki karmaşa... Şehirdeki tek düzen balıkçı gemilerinin düzeniydi. Liman boyunca sıra sıra dizilmiş, birbirlerinin direkleri ile yarışa girmiş küçük gemiler... Denizin maviliği ile ormanın yeşilliği Enathia'da buluşmuştu. Şehir büyük bir şehir değildi ama neşesi gerçekten de büyüktü. Evlerden kahkahalar ve müzik sesleri geliyordu. Çocuklar sokaklarda koşarak oynuyor, yaşlı esnaf ise bir yandan çocukları izliyor bir yandan da kendi aralarında kartlarla oynanan tuhaf oyunlar oynuyorlardı.
Akşama kadar yiyecek ve içecek alışeverişi yaptılar. Güzel bir handa yemek yediler ve balıkçılarla sohbet ettiler. Aian en çok sokakların köşelerindeki müzisyenlerden etkilenmişti. Genelde tahta flüt ve mandolinlerle notaları çalıp, dans ederek şarkılarını söylüyorlardı. Aian burada bir ömür geçirebilirdi ancak gördüğü her güzellik karşınında annesini hatırlıyor ve hüzünleniyordu. Aian için bir kama aradılarsa da civarda silah satan hiçbir dükkan bulamadılar.
Egestath'ın yanına döndüklerinde güneş batmak üzereydi. Hep birlikte yemek yiyip koyu bir sohbete daldılar. Aslında sohbet daha çok Berilac ve Egestath arasındaydı ve Aian günün verdiği yorgunlukla erkenden yattı.
Sabah olduğunda hızlı bir kahvaltıdan sonra eşyalarını topladılar.
"Bizi Gradran'a götüreceksin, değil mi?" dedi Aian ümitle, "hani şu hızlı yolculuk dediğinle"
"Hayır Aian" dedi Egestath, "Gönlüm isterdi ancak o büyüyü sadece sana izin veren topraklar içinde yapabilirsin. Sizi Laciam ormanının kuzeydeki ucuna yollayacağım"
Hayal kırıklığı yaşayan Aian itiraz edemeyeceğini biliyordu.
"Demek bizimle gelmiyorsun..." dedi Aian bilerek üzüntülü bir ses tonu yaratarak.
"Gelemem Aian" dedi Egestath, "Burada sorumluluklarım var ve tek yapabileceğim size elimden geldiğince yardımcı olmak"
"Elinden geldiğince yardımı yaptın bile" dedi Berilac gülümseyerek.
"Elcir şehrine gitmelisiniz. Orada sizi bir arkadaşım bekliyor" dedi Egestath, "Size yolculuğunuzda eşlik edecek, adı Rogen"
"İyi de onu nasıl tanıyacağız?" diye sordu Aian, açıkçası biraz bozulmuştu bu duruma. Tanımadığı bir refakatçiye ihtiyaçları olduğunu düşünmüyordu ancak Aian buna da itiraz edemeyeceğini biliyordu.
"O sizi tanıyor" dedi Egestath, "Merak etme, faydasını göreceksiniz... Elcir'de "Ejderin Tahammülü" diye bir han var, oraya gidin."
"Herşey için teşekkür ederiz Egestath" dedi Berilac gülümseyerek. Aian dün gece masadan erken kalktığına pişman olmuştu. Bütün konuşmaları kaçırmıştı.
"Tamam da plan nedir?" diye sordu Aian, olayların dışında kalmaktan pek memnun değildi.
"Plan mı?" diye tersledi Egestath, "Hangi plandan bahsediyorsun?"
"Gradran'a gitmek için bir planımızın olabileceğini düşünmüştüm" dedi Aian utangaçlıkla.
"Planımız Gradran'a gitmek şimdilik... Orada ne olacağını hiç kimse bilmiyor" dedi Berilac.
"Peki öylece elimizi kolumuzu sallaya sallaya mı gideceğiz Gradran'a?" diye sordu Aian kaşlarını çatarak. Bir planın olmaması mantıksız geliyordu Aian'a.
"Madem plan istiyorsun, öyle olsun" dedi Egestath ciddi bir tavırla, "Önce Elcir'e gideceksiniz. Oradan Rogen ile birlikte Dragal ülkesine ve oradan da Menth Geçidinden Gradran'a varacaksınız. Yeterince açık mı?"
"Hayır değil!" diye sinirlendi Aian.
"Bu planın işlemeyeceğini biliyorsan ne öneriyorsun?" dedi Egestath.
"Ben hiçbir yeri bilmiyorum!" dedi öfkeyle Aian.
Bunun üzerine Berilac, "Biz de bildiğimiz yerlerde neler olduğunu bilmiyoruz Aian. Bu yüzden şimdilik bu doğrultuda gideceğiz. Duruma göre plan da değişiklik yapacağız ki bu kaçınılmaz olacaktır"
"Yani kesinlikle yürümeyecek bir plan yaptığınızı söylüyorsunuz" dedi Aian bitkinlikle.
"Eğer buna plan diyorsan evet Aian, aynen öyle" dedi Egestath, "Muhtemelen Menth geçidi kapalı olacaktır. Bu yüzden Kantradium'daki dağlardan Gradran'a gireceksiniz"
"Gradran'a gitmek zor Aian" dedi yumuşak sesiyle Berilac, "Sadece iki geçit var ve belki de Zaabath bunların ikisini de kapatmıştır."
"O zaman ne yapacağız?" dedi Aian.
"O zaman düşünürüz" dedi Berilac, "Bak Aian, seni anlıyorum. Bir planın olmaması saçma geliyor ama emin ol ki şu anda bir planımızın olmaması, bir planımızın olmasından daha iyi."
"Yolunuzda neler olduğunu bilmiyoruz" dedi Egestath, "Antronia sınırlarının içi tamam ama ne Dragal'dan ne de Kantradium'dan gelen bir haber var. Bu ülkeler Antronia ile ticari bağlantılarını sebepsiz yere kestiler. Açıkçası ortalıkta bir şeyler dönüyor ama ne olduğu meçhul."
"Bu yüzden Aian, önce Elcir'e gidip duruma bakmamız lazım" dedi Berilac, "çünkü hem sınıra en yakın şehir Elcir hem de yolumuzun üstü."
Egestath, "Acaba Potestath nerede?" diye sesli düşündü.
"Potestath?" dedi Aian.
"Zaabath'dan iki büyücünün kaçabildiğini söylemiştim sana Aian" dedi Berilac, "Bunlardan biri Egestath, diğeri de Potestath"
"Çok güçlüdür" dedi kesti Egestath, "Zaabath'dan bile güçlüdür... ama nerede olduğunu bilmiyorum. Birden bire yok oldu"
"Belki Zaabath onu da yakalamıştır" dedi Aian.
"Hayır, yaşadığını hissediyorum" dedi büyücü düşünceli bir şekilde, "Ayrıca Zaabath'ın onu yakalayabileceğini düşünmüyorum..."
"Herneyse" dedi büyücü gülümseyerek, "Aian, sen €dion'un Ruhu'sun. Gradran'a gidersen eğer ki umarım gidebilirsin, gücün sana yardım edecektir"
"Umarım" dedi Aian ama pek umudu yoktu açıkçası.
"Zihniniz berrak, yolunuz ak olsun..." dedi Egestath ve asasıyla yine tuhaf işaretler yapmaya başladı.
Aian, buz gibi rüzgarın tekrar içinden geçişini hissettiğinde kendini ormanın içinde buldu. Bu sefer ağaçlar daha seyrekti ve yanında Berilac vardı. Gökyüzündeki gri bulutlardan küçük yağmur damlaları sızıyordu. Berilac kendinden emin bir tonda, "Şu taraftan..." dedi.
"

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· > GENEL / Yüzüklerin Efendisi Hakkında
· Yayınlayan Editör: ringmaster
· Ana Sayfa


> GENEL / Yüzüklerin Efendisi Hakkında en çok okunan :
Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne?


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"LOTR: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 9 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
Re: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA (Puan: 1)
Gönderen babapeng Tarih: Ekim 18, 2002 - 09:49:00
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
sevgili berilac,

yazını gene çıkar çıkmaz okudum. gene beğendim :). sanki bu bölüm, uzun araba yolculuklarında, şehirlerin içinden geçerken hızını düşürüp etrafı da seyretmek gibi olmuş. aktardığın atmosferden o adamın zaabath olduğuna ben de inanmıştım ama değilmiş. burası çok başarılıydı. fakat sanki, diğer yazılarını da tekrar okuduktan sonra, burada biraz konsantrasyonun eksilmiş gibi geldi bana. böyle bir yeteneğin kaybolmasına izin verme. çalışıyor musun bilemiyorum ama tavsiyem tatile çıkmandır. devamını dört gözle bekliyorum.

içindeki iyiliği büyüt,

babapeng


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA (Puan: 1)
Gönderen Taniquetil (taniquetil@mynet.com) Tarih: Ekim 18, 2002 - 17:04:13
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
güzel olan deniz, hikayeyi okurken denizi ilk kez görüşümü hatırladım. beni bir gece arabaya bindirmişlerdi, uyumuştum; "kalk artık geldik" ; babmın sesi ile uyanıp kafamı kaldırdım. çok büyük bir mavilikti, manzara hala aklımda ve ne dalga vardı, ne köpük, ne de ses; sadece mavilik. Doğrusu denizi ilk kez Aian gibi görmek isterdim. Şimdi denizi özlüyorum. Arada bir Ankara'dan kaçarız. Daha geçen hafta dalgaların sesiyle uyumuştum. Bana bunları hatırlattığın için gerçekten sağol.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA (Puan: 1)
Gönderen bucukluk Tarih: Ekim 24, 2002 - 20:24:34
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Baştan şimdiye kadar yazdığın son bölüme kadar okudum.Beğendim beğenmedim değil ama bence LOTR nin etkisinden çıkamıyorsun bunu yazarken bence.Aynı temalar üzerinde duruyorsun.Ayrıca betimlemelerini Tolkien in tarzına benzetmeye çalışıyorsun.Buda özgünlüğünü yaralıyor.Bundan vazgeçssen daha iyi çünkü bazı yerlerde artık komik oluyor.Tolkien gibi betimlemek imkansız.Artık kendi iradesi olmadan zorlu sonu belirsiz maceraya atılan kız gezegeninden çıkarmalısın Aian ı.Ayrıca zaten kısa sayılabilecek bölümlerin herbirine bir macera sıkıştırmak zorunda değilsin.Okuyan zaten okur.

Umarım beğendiğim hikayeni olumlu eliştirirken yapıcı olabilmişimdir ve gitgide daha iyiye giderek ilerler hikayen.


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA (Puan: 1)
Gönderen axana (luthien_tinuviel@mynet.com) Tarih: Ekim 27, 2002 - 16:01:43
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
tebrikler tebrikler tebrikler...
o kadar hızlı yazıyorsun ki valla şaşmamak elde değil çünkü bu yazılar üzerinde çok uğraşılmış bence. hiç bizi fazla meraklandırmadan getiriyorsun hemen devamını. bense daha iki sayfalık şeyi kaç aydır bitiremedim de sabırsızlanıp daha tam olarak bitmeden yolladım. diğer bölümünü de sene sonuna yazarım herhalde...
ya ne yetenek var ne yaratıcılıktır bu be! tabi işin içinde bi de tecrübe var ama bilmiyorum daha önce böyle bir çalışman olmuş muydu?
yazına yakışır bir yorum atmak istemiştim o yüzden gecikti bu ama yine de bulamadım şöyle güzel bir şeyler...n'apalım!


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: €DION - BÖLÜM V - ENATHIA (Puan: 1)
Gönderen smeagolgesiniyor Tarih: Ekim 29, 2002 - 19:05:41
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Ah asisim, yasdıkların herssamanki gibi bir harika. bir de şu issimleri okuyabilsek! Sanki metalss ve ametals formülleri gibisi olmuş. Sakın yasına kussur bulduğumusu sanma, değil mi kıymetlim, bis sadece 'Potesstath'ın 'Fosfat'ı çağrıştırdığını söylemeye çalışıyoruss. Evet evet! 'Potasyumfosfat'
Şşimdik o samanlar bunlars yoktu diycekssin;ama, assisim, bisim demek isstediğimiss issimlerinin yasıldığı gibi okunabilmesi! Tabi ya bis bunu istiyorus diil mi kıymetlim?


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012