Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
Önceki Yazılar
|
Mart 21, 2013 - 08:08:57 · Kızıl Yolculuk (1)
Kasım 07, 2012 - 16:17:32 · Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)
Kasım 07, 2012 - 16:00:58 · Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)
Kasım 07, 2012 - 15:56:46 · Hobbit Fragmanları (0)
Aralık 21, 2011 - 08:18:56 · Hobbit Trailer (0)
Ekim 10, 2011 - 10:09:41 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)
Haziran 13, 2011 - 10:37:47 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)
Haziran 13, 2011 - 10:34:53 · Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)
Haziran 13, 2011 - 10:18:39 · Oyun Fikirleri (2)
Aralık 03, 2010 - 08:08:20 · BBC Tolkien röportajı (0)
Kasım 22, 2010 - 11:15:26 · The Hobbit icin Gazete Ilani (2)
Ekim 22, 2010 - 11:31:19 · Hobbit oyuncuları (10)
Ekim 13, 2010 - 09:27:41 · Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)
Haziran 02, 2010 - 07:54:36 · HOBBİT TEHLİKEDE (4)
Nisan 06, 2010 - 09:13:39 · Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)
Nisan 06, 2010 - 09:13:33 · Gölgelerin İçinden (0)
Ocak 19, 2010 - 08:58:13 · Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)
Ocak 08, 2010 - 15:45:13 · Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)
Ocak 08, 2010 - 15:44:59 · Mucizeler Savaşı (6)
Ocak 08, 2010 - 15:44:38 · LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)
Eski Yazılar
|
|
LOTR: ORTA DÜNYA HİKÂYELERİ-SAMİN YAKALANIŞI - II
Yayınlanma tarihi Haziran 27, 2002 - 10:46:28 Gönderen ringmaster |
|
angelic göndermiş "... İşte devamı...
Bilbonun meşhur olaylı davetinden sonra günler Çıkın Çıkmazında çok çabuk geçti. Mevsimler birbiri ardına değişti, güneş defalarca doğdu, defalarca battı. Ay ve yıldızları kovaladı. Ay ise her kovalamacaya rağmen, yıldızlarla birlikte Shire gecelerini aydınlatmaya devam etti. Bilbonun ortadan yok oluşu uzun süre konuşuldu. Davetle ilgili tüm yaşananlar, özellikle kayboluş hikâyesi, küçüklere ve ailenin diğer fertlerine anlatılan ocak başı hikâyeleri arasındaki yerini uzun yıllar kaybetmedi. Hâlen anlatıldığı söylenir. Gandalfa kuşkuyla yaklaşmalar, bakışlar her ne kadar azalmış gibi görünse de olayı yaşayan konuklar için bir daha eskisi gibi olmadı. Gandalf da o günden sonra daha seyrek ve çoğunlukla da Frodo için gelir oldu. Aleni olarak bir daha görünmedi.
Frodo zaman geçtikçe daha sık yalnız gezintilere çıkmaya başladı. Çıkın Çıkmazındaki evinden ayrılarak Bilbo bu evi ona bırakmıştı- düzlüklere gitmeye, bayırları tırmanmaya, sınıra gidip gidip orada tuhaf kişilerle konuşmaya devam ettikçe, Samin de Merry ve Pippine rapor vermesi devam etti. Üçü birer gölge gibi Frodoyu takip etmeye ara vermediler. Onun içindeki sıkıntıyı ve Bilboyu takip etme isteğini farkediyorlardı. Her hareketi izlenen Frodo, özlem dolu gözlerle etrafına bakarak, genç hobbitlerin varlığından habersiz, yolculuk ve veda şarkıları söylemeye devam etti.
* * *
Davetten uzun yıllar sonra, bir gece anzısın çıkagelen gölgeyi, Frodonun yanından evine gitmek üzere ayrıldığında gördü Sam. Tam bahçe kapısını kapatıyordu o sıra. Gölge onu görmemiş gibiydi. Uzun boyundan ve gece karanlığında aynı renge bürünen pelerinin dalgalanışından Gandalf olduğunu anladı. Büyücü, pelerinine sıkı sıkı sarılarak Frodonun kapısını tıklattı. Açılan kapıdan sarı bir ışık dışarıya çıkmak için hareketlendi. Ancak büyücü peleriniyle beraber içeri süzüldüğünde, ışık da kapının gerisinde kaldı. Frodo hem şaşkın hem sevinçle büyücüyü karşılarken, Sam hızlı ve sessiz adımlarla geri dönmüştü bile. Kapıda başlayıp oturma odasına doğru yönelen konuşmalar, Shire dışındaki olayları kapsamıyordu ne yazık ki. Geç saatlere kadar süren iki eski dostun muhabbetiydi sadece. Nihayet Sam bu gece başka şeyler duyamayacağına kanaat getirdi. Üstelik uyku, göz kapaklarını zorlamaya başlamıştı. Gerinerek iki yanına esnedi, bulunduğu yerde zaman zaman diz çökerek, zaman zaman yere oturarak epeyce kaldığı için her yeri ağrımıştı. Önce Bay Merry ve Bay Pippine haber vermeliyim düşüncesiyle sessizce kalktı, görünmediğinden emin olunca pencerenin altından sıvışarak bahçenin diğer tarafından yola çıktı.
Merry ve Pippin, Gandalfın geldiğine değil, neden bu kadar zaman sonra geldiğine şaşırdılar. Bir ara hep birlikte konuşurlarken Gandalf sanırım artık Hobbitleri unuttu, o davette ona öyle ters bakmışlardı ki! O da doğal olarak üzülmüştü. Belki de bir daha gelmez. Eğer böyleyse gerçekten çok üzülürüm demişti Frodo.
Normal ziyaret desem.. Diyesim gelmiyor.sesli düşündü Merry. Diğerlerine baktı İçimde bir his var, birşeyler olacak diyor
Üstelik uzunca bir ara verdi ziyaretlerine. Neredeyse en son gelişinden bu yana hayli zaman geçti. dedi Pippin. Gandalf en son ziyaretinde sadece Frodoyu ziyaret etmiş ve kısa bir süre kalıp, hemen gitmişti. Tabi bu ziyareti Sam sayesinde öğrenmişlerdi. Bir şeyler dönüyor olmalı.
Hem son zamanlarda söylentiler de çoğaldı. Elflerin batıya göç ettikleri söyleniyor. Gri Limanları aşıp denizi geçecekleri. diye ekledi Sam Denizi aşıp diğer tarafa geçecekler. Üzüntüyle tekrarladı. Güldü Merry;
Senin de tek düşündüğün Elfler mi Sam? Bu işe Elfler olmasa katılmazdın büyük ihtimalle.
Ne Bay Frodoya ne de Bay Bilboya kimsenin zarar vermesini istemem,dikleşmişti birden Sam buna izin de vermem, onlar bana hep iyi davrandılar. Elflere gelince beyim, evet ne yapayım. Onları çok merak ediyorum. Şu hayatımda acaba bir tanesini bile görebilecem mi?
Kızma hemen Sam, belki bir gün şu çok merak ettiğin Elflerden bir tane değil bir çoğunu görürsün. Şimdi sen bizim gözümüz kulağımızsın. Biz de onlara- bir şey olmasına izin verecek değiliz. Özellikle Frodoya elini Samin omzuna koydu Merry. Bilbonun yaşayıp yaşamadığı yönündeki kuşkularından bahsetmedi. Frodo senin olduğun kadar bizim en sevdiğimiz kişidir. Bizler onun arkadaşıyız. Gerekirse yoldaşı da olacağız.
Samin gülümsemesi koca bir esnemeye dönüştü. Şimdi ne yapılacak? diye sordu arada. Önce dedi Merry, Senin güzel bir uykuya ihtiyacın var. Kaldı ki bizim de öyle. Kendisini ve Pippini işaret etmişti. Ancak senin sabah erken kalkman lâzım gelir. Çünkü BAHÇENİN elden geçmesi gerek. Bahçeyi üzerine basarak söyledi. Pippin göz kırptı. Evet sevgili Sam, dostum, çimler iyice uzamış göründü gözüme, özellikle de oturma odasının penceresinin altındakiler
Sam tekrar esnedi ve her birine iyi geceler dileyerek evine yollandı. Bıraksalar yolda uyuyacaktı neredeyse. Merry ve Pippin biraz daha oturdular. Pippin birden gülmeye başladı.
Bu resmen düzenbazlık Merry de gülüyordu.
Evet öyle, ama birilerinin yapması gerekti
O birileri de biziz diyerek tamamladı onu Pippin. Umarım Sam sabaha erken kalkmayı becerir
Meraklanma, o işini bilir. Bizden çok daha iyi yapar yeri geldiğinde.Üstelik o da herşeyin gün ışığında aydınlanacağını biliyor. En azında umuyor. Bilbonun hazinesi Frodonun başına umalım da büyük dertler açmasın. Sıkıntıyla söylendi Pippin Umarım
* * *
Sam eve girerken, göz ucuyla bahçedeki toprağa, düzgün kesilmiş çimlere ve sıralı dikilmiş çiçeklere, çalılara baktı. Kapının önünde durdu bir an. Nedense babalığın sözü geldi aklına. Henüz daha küçük bir çocukken, babası Bilbonun bahçıvanıydı. Artık her eğilişinde kemiklerinin sızladığını söylediği günden beridir bu görevi Sam devralmıştı. O zamanlarda da şimdi de ihtiyar Hamfast Efendi (Bilbo ona böyle hitap ediyordu) toprağı hiçbir zaman ihmal etmedi. Bahçesiyle uğraşmayı ve sebze yetiştirimi işini bırakmadı. Eskisi kadar sık olmasa da. -Şu zamanda bile hiçbir ölümlünün onunki kadar güzel ve bakımlı bahçesi, tadına doyulmaz sebzeleri, meyveleri yoktur denir.-
Sam hem babasına yardım etmek, hem de Bilbonun anlattıklarını dinlemek için sık sık Baggins evine gidiyordu. Bilbo ona Elfler, insanlar ve diğer Hobbitler hakkında hikâyeler, gezdiği gördüğü yerler ve yaşadığı maceralardan bazı bölümler anlattıkça, dışarıyı, Shire dışını daha merak eder olmuştu. Özellikle Elfleri çok merak ediyordu. Bilbo ona Elflerin beyaz ışık saçanlar olduğunu söylediğinde aklında ne kadar canlandırmaya çalışırsa çalışsın becerememişti. Hep uzun boylu bir varlık ve etrafında parıldayan yıldızlar, göz kamaştırıcı ışıklar görmeye çalışırken, genellikle varlığın boyu kısalıyor, etrafındaki ışık kırmızılaşıyor ve ocak başında dikilen sıradan bir Hobbite dönüşüyordu. Daha çok anlatmasını istediğinde, Bilbo bu küçük Hobbiti kırmaz ve ona kendi yazdığı şiirleri okur, şarkıları söylerdi. Şu saman kafam anlamasa da bana yazmayı bile öğretmeye çabaladı Yüksek sesle konuşmaya başlamıştı. Bir gün oğlum Sam dediydi bana hemen yanındaki lahanalara bakarak konuştu, oğlum Sam, sen de büyüdüğünde baban gibi iyi ve dost canlısı biri olacaksın. Onun yeteneklerini sende de görüyorum. Senin çok işler başaracağını seziyorum. Şimdi farketmesen de ileride kaderinin sana çizdiği yolda kararlılıkla yürüyeceksin. Sam başını kaşıyarak düşüncelere daldı. Bir sürü cümle uçuşuyordu kafasının içinde. Şimdi bile Bay Bilbonun ne demek istediğini çıkartamadığı bu sözlerin manasını çok sonraları anlayacaktı. Lahanalardan birinin sararmış yaprağını kopardığında babasının sesi yankılandı kulaklarında. Sam, oğlum, toprakla dost ol, ona iyi davran. Eğer böyle yaparsan o da sana iyi davranır. Yetiştirdiklerine can verir. Ha, bak bazen toprak üzerindekiler ki öz evlatlarından bahsediyorum, seni yanıltabilirler. Öz evlatları kim diye sorarsan, kendi kendine büyüyen, toprağı bir uçtan diğer uca kaplayan yeşilliklerdir, kara çam ağaçlarıdır, su kıyısında ne zaman büyüdüğü belli olmayan söğütlerdir, dikenli çalılardır. Onlardan çoğunlukla uzak durmakta fayda var. Toprak seninkilere hayat verdikçe, onlar da kıskanır çoklukla. Yanılırsan ya da gönlün şüpheye düşerse, elinle toprağı hisset. Yüreğine o zaman ferahlık gelir, karışmış aklın açılır.
Bu toprak neler gördü, neler geçirdi. Üzerinde kimler yaşadı, ne yağmurlar, ne sular, ne rüzgârlar gördü bu ihtiyar toprak. Ama bak hâlâ burada, bizim üzerinde oturmamıza izin veriyor.
Oğulcuğum, bir şey istersen toprağa söyle. Elini üzerine koy ve sadece söyle, emreder gibi değil ancak. Sevgiyle, yüreğinden söyle.
Sam dizlerinin üzerine çöktü ve toprağa oturdu. Elini toprağın üzerine koydu. Akşam neminden ıslanmış topraktan derin bir ferahlık kokusunun parmak uçlarına, bileklerine oradan koluna ve yüreğine işlediğini hissetti. Babasının yaptığı gibi bir avuç toprağı avucunda tuttu, Bizim ihtiyar her zaman bilgece konuşur, -bazen Bay Bilbo şiir yazarken benden de bir iki kelime çıkmışlığı vardır- der hep. Toprağa eğilerek fısıldadı Fazla anlamam ama gönlüm birşeyler seziyor, kulaklarım da bazı haberleri duyuyor. Sen gönlüme ferahlık ver, ne yapmam gerekiyorsa yapmama yardım et bir süre daha sessizce durup soğuk toprağın avucunun içinden soğuk alev yankısını dinledi. Bir Hobbitin sessizliğiyle kalkarak kapıya yöneldi. İçeri girmezden önce beni sabah uyandırın diye seslendi uykulu uykulu.
Başını yastığa koymazdan evvel kapandı gözleri. Sabah kesinlikle hatırlamayacağı bir rüyaya daldı. Rüyasında Merryi gördü. Onun yuvarlak yüzünde telaşla Pippini de yanına katarak kendisini bulduğunu.. Babası ile beraber bahçede çalıştığı bir gün, ansızın çıkagelmişlerdi. Her ikisinin de kıpkırmızı yüzlerini yaşadığı süre boyunca asla unutmayacaktı. Onu kollarından tuttukları gibi köyün az dışında ama kimsenin pek gitmediği tepeciğe götürmüşler ve yeminler üstüne yemin etmesini istemişlerdi. O tepeciğin üzerindeki otların bahar kokusu geldi burnuna. Pippin her zamanki heyecanıyla Merryden önce davranarak, ona çok gizli ve çok çok önemli bir görev vermek istediklerini söylediğinde epey şaşırmıştı. Merrynin Pippine attığı ters bakış gözünden kaçmamıştı. Durumun gizemli hale dönüşmesi gecikmemiş ve her ikisi de Samin üzerine eğilerek fısıltıyla, Bilboyu izlemesi ve yaptığı her şeyi, konuştuğu herkesi onlara söylemesini istemişti. Bir dolap dönüyor ama ne diyerek onları sıkıştırmaya başladığında, Merry, Samin ısrarlı soruları karşısında bildiği, gördüğü bir takım şeyleri anlatmak zorunda kalmış, Sam ne işe yaradığını çok sonraları öğreneceği Yüzükü ilk defa bu tepecikte duymuş ve böylece de henüz ismi dahi konulmamış grup oluşmuştu. Merry Sam, bu çok önemli. Kimseye ama hiç kimseye söylemeyeceğine güvenmemiz gerekir dediğinde, Sam bildiği tüm yeminleri etmenin onlara yetmeyeceğini kavramış ve Bahçem, bahçem üzerine yemin ederim demişti. Bu onun için hâlen büyük bir yemindir. Çünkü Bir Hobbit bahçesinden tanınır.
***
Ertesi sabah kulağının dibinde kalk fısıltılarının gürültüsüyle uyandı. Karışık kalk, kalk, kalk sesleri arasında gözlerini ovuşturarak açtı, yatağında bir iki esnedi, gerinerek ayağa dikildi. Pencereye döndüğünde gün doğumunun henüz başladığını gördü. Sabah dediysek, bu kadar erken de demedik herhalde diye seslendi dışarıya. Sanki dışarıdan gülüşme sesleri gelmişti. Pencereye yöneldi bahçeye bakarak Beni siz mi uyandırdınız diye hayretle sordu. Sorunun cevabı, serin rüzgârın yüzüne hafifçe çarpması oldu. Yüzüne düşen kıvırcık saçları geriye doğru dalgalandı. Derin bir nefes aldı. Sonra doğruca yüzünü yıkamaya gitti ve mükellef bir kahvaltı hazırlığına girişti.
Bir kaç saat kadar sonra, kahvaltısını etmiş ve giyinmiş olarak Frodonun evine doğru yola çıkmıştı. Geldiğinde henüz Gandalfın ve Frodonun uyanmamış olduklarını anladı. Sessizce mutfağa geçti. Biraz daha uyumaları için zamanları vardı nasıl olsa.
Masaya son kez bakıp eksik gedik bir şeyler olup olmadığını kontrol ettiğinde önce Gandalfın sesini duydu. Frodo da kalkmıştı. Yıkanmış, giyinmiş, hazır bir halde, gayet kibar, her biri birbirine günaydın dedikten sonra, ikisi kendileri için donatılmış masaya oturup kahvaltılarını etmeye başladı. Kahvaltı esnasında ve bitiminden sonra Sam, her ikisinin de o yanlarındayken konuşmayacaklarını biliyordu. Masayı çarçabuk topladıktan sonra izin isteyip bahçeye çıktı. Frodo ve Gandalf Bilbonun bir kaç kitaplarının ve haritalarının bulunduğu oturma odasına yollandılar. Ve asıl sohbet başladı. Sam, bahçe makasının şıkırtıları arasında ne konuşulduğunu zar zor duyuyordu. Hemen camın altındaki kısma yanaştı. Şimdi artık rahatlıkla seçebildiyordu konuşulanları. Bu anlatılanları da tekrar burada yazmaya gerek yok. Zira bunların da hepsi biliniyor. Üstelik Sam tarafından da gayet net duyuldu. Kulağını iyice pencerenin altına uzatmış dinlerken, Gandalfın perdeyi kapattığını gördü. Önce kendisini gördüğünü sandı, sonra Frodoya kötülük yapabileceği düşüncesi ağır bastı. Elindeki bahçe makası, şıkırtıları susmuş ve sahibinin, acaba kendisini ne zaman kullanacağını merak eder bir halde beklemeye başladı. Yuvarlak pencere, perdenin çekilişiyle loşluğa gömüldü. Sam, kulaklarının elverdiği kadarıyla dinlemeye devam etti. Bir zaman sonra ortak dilde ama kulaklarına yabancı gelen kelimeler yüreğini titretti. Daha önce de duyduğu garip bir ses, şiir gibi bir şey fısıldadı ruhlara korku salan keskinliğiyle. Sam sesin getirdiği ürpertiden değil, sanki kelimelerin tınısının saldığı garip duygudan sendeledi, az kalsın yere kapaklanıyordu. Üç yüzük diye başlayan bir şiir gölgeler içindeki Mordor diyarında diyerek sonlandı. Bu yerin adını yazmak bile ürperti veriyor doğrusu. Sam ister istemez Hii! diye ince bir çığlık atarak duyulurum endişesiyle aniden elleriyle ağzını sımsıkı kapadı. Bahçe makası otların üzerine düştüğünde hafif ama tok bir ses çıkardı. Hızla eğilip makası aldı ve yere diz çöktü. Gandalfın, içinde Yüzükün sıkça geçtiği konuşmaları daha net gelmeye başladığında, Merrynin gizli kapaklı gördüğü Yüzükün gerçek hikâyesini ilk kez burada dinledi. Gandalf uzun uzun anlattı, içeride Frodo dışarıda Sam yüzlerinde şaşkın ifade, yüreklerinde kasavet, dinlediler. Konuşmaların bittiğini çok sonra farketti Sam. Bir süre daha dizlerinin üzerinde kaldı. Birden içeride bir hareketlenme olduğunu hissetti. Derhal ayağa kalktı, ne yapacağını bilmez bir halde arkasını dönerek iki adım atmıştı ki, Gandalfın perdeyi açtığını kumaşın hışırtısından anladı. Aklına ilk geleni uyguladı ve ıslık çalarak daha doğrusu çalmaya çalışarak bahçe kapısına doğru ilerledi. Sanki Gandalf pencerenin önünde durmuş, kendisini süzüyormuş hissi onu huzursuz etmeye yetmişti. Kalbi hızla atıyordu. Birkaç saniye daha dursaymışım, neler olacağını kim bilebilir?Ah, aptal Sam, sersem Sam. Eğer ki büyücü seni bir şeye, bir kurbağaya çevirseydi.. Sen gerçekten de kurbağa olmayı hakediyorsun Arkasını dönmeye cesaret edemedi. Bahçe kapısına iyice yaklaştığında duraladı. Sanki bir şey unutmuş gibi yapmak aklına geldiğinde eliyle alnına hafifçe vurdu. Gerisin geri hızla döndüğünde rahat bir nefes alabilirdi. Çünkü pencerede kimse görünmüyordu. Uf, boşuna buraya kadar geldik. Önemli bir şey söylememiş olsalar bari. Keyfi yerine geldi ve tekrar pencerenin altındaki yerine geçti.
Gandalf ve Frodo gitmekten bahsettiler, Yüzükün Shireden uzaklaştırılması gerekti ve Frodo bunu tek başına çıkacağı yolculukla yapmaya karar verdi. Sam şaşkınlıkla ayağa kalkacaktı, son anda kendini durdurdu. Bunları Efendi Merry ve Pippine söylemeliyim Nasıl yapacağını düşünürken aniden havaya kaldırıldı. Elleriyle başını tuttu. Acı bir çığlık duyuldu. Biri onu kulağından yakalamış, pencere hizasına kaldırmıştı. Sam elleriyle yüzünü kapatarak acı acı bağırdı. Gandalfın güçlü ve sert sesi çınlattı odayı. Vay vay, Sam Gamgee değil mi bu? Ne yapıyordun acaba?
Sam acıyan kulağını ovuşturarak titrek sesle Üstünüze inayet Bay Gandalf Efendi... Hiç, yani demem o ki, pencerenin dibindeki çimleri biçiveriyordum sadecene. bahçe makasını titrek elleriyle kanıt olarak gösteriyordu. Gandalf kesin bir dille hiç sanmıyorum dedi. makasının sesini duyduğumdan bu yana epey zaman geçti. Ne kadardır kulak misafiri oldun?
Kulak misafiri mi, beyim. Asla, yani hiç, yeminle sizden başka misafir yok, görmedim. Gandalf üzerine eğilerek tekrarladı Ne duydun, ne dinledin söyle diye emreder sesle.
Sam onun çakmak çakmak gözlerinden dehşete kapılarak korkuyla büzüldü. İçinden Ah ben ne ettim, ne ettim diye sayıklıyordu devamlı. Ağlamaklı oldu. Titreyerek Frododan yardım istedi. Beyim, yalvarırım beyim, beni tuhaf bir şeye çevirmesine izin vermeyesin. İhtiyar babacığımın yüreğine iner valla. Şerefim üzerine yemin ederim, kötü bir niyetim yoktu.
Gördüklerinden aklı karışan Frodo senin kötü niyetli olmadığını biliyor korkma, herhangi bir şeye de çevirmeyecek. Sen sorusuna cevap ver!
Şey beyim..diye kekeledi sonunda Sam, Düşman hakkında, yüzükler hakkında, Bay Bilbo hakkında, ejderhalar ve ateşli dağlar hakkında ve... elfler hakkında kendim bile tam anlayamadığım bir işler duydum. Kendimi tutamadım da ondan dinledim. Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi? Amma velâkin ben böyle hikâyelere bayılırım. Hele Elfler beyim, onları görmeyi o kadar çok istiyorum ki... Elfleri görmeye gittiğinde beni de yanında alsan olmaz mı beyim? Büyücünün aniden gülmeye başlaması her ikisini de hem şaşırttı hem de rahatlattı. Özellikle Sam için durum daha farklıydı. Gel içeri iki elini de kullanarak Sami makası ve çimleriyle beraber pencereden içeri aldı. Hala gülümsüyordu ve şaşkınlık içerisindeki Sami tepeden tırnağa süzüyordu. gittiğinde seni de alsın ha? Demek Bay Frodonun gideceğini duydun
Duydum beyim, zaten o yüzden boğulacak gibi oldum. Sanırım siz de duydunuz. Kendimi tutmaya çalışmıştım beyim ama ağzımdan o ses çıkıverdi. Öyle üzülmüştümkine.
Frodo sevgi ve hüzünle baktı Sama Çaresi yok Sam, gitmem gerek bir anda Shire ve içindekilerden ayrılmanın acısı işledi yüreğine. Belli etmedi. Sama daha dikkatli baktı eğer beni gerçekten düşünüyorsan, burada duydukların burada kalacak. Gizli tutacaksın. Anladın mı? Eğer tutmaz da bir kelimesini bile birine anlatacak olursan, umarım Gandalf seni benekli bir kurbağaya çevirir ve de tüm bahçeni de yılanlarla doldurur. Samin dizlerinde derman kalmamıştı artık. Titreyerek diz çöktü. Kalk ayağa Sam!, dedi Gandalf. Benim aklıma daha iyi bir fikir geldi. Senin çeneni kapatmanı sağlayacak ve bizi dinlediğin için de cezanı bulmanı sağlayacak bir fikir. Bay Frodoyla gideceksin!
Sam ayağa fırlayarak haykırdı Ben mi? Ben mi beyim? Ben gidip elfleri melfleri görecem. Yaşasın? bir anda hıçkırıklara boğulmuştu.
Bu yakalanış ortaklığın sonu oldu. Sam artık Gandalfın kara benekli kurbağa yapmasından korktuğundan mıdır yoksa Frodoya söz verdiğinden midir bilinmez bir daha ne Merrye, ne Pippine ne de Tombiş Toluka tek kelime etmedi. Elfleri görme düşüncesi içini öyle doldurmuştu ki uzunca bir süre gözlerinde parıltılar, Frodoya sahiden mi Bay Frodo, sahiden mi Elfleri görecem mi? diye sormaya devam etti.
biz ne yüzük kardeşlerinden ya da ona yardım edenlerden herhangi birinin yerine kendimizi koymuyor, o bağımsız karakterlerin ne düşündüklerini bilemiyoruz. Okurken ya da izlerken yüzük kardeşliğindeki 10. kişi olarak onları dışarıdan gözlüyor ve kendi düşüncelerimizi kendimizle paylaşıyoruz. Bu konu beni aşar dostla. Bunlar sadece benim düşündüklerim. Belki olaylar daha farklı şekillerde olmuştur. Tolkain usta bunu okuyucuya bırakmış. Belki de yeni hikâyelerin başlangıcına olanak vermek için, kim bilir? Düşünsenize, sadece bir kişi, bir isim ya da bir olaydan den yola çıkan, sayfalar dolusu yazı, şiir aktı burada. Akmaya da devam edecek. En azından ben okuyorum, topluyorum, yüreğim ve ruhum dinleniyor. Beni yazılarınızdan, şiirlerinizden mahrum edemezsiniz. Çok ciddiyim.
Sevgiyle kalın yüzük dostları
Not: Bilinen kelimeleri ve anlatımların bazıları hatta yakalanma ile ilgili kısımdaki konuşma metni okuyucuya ve Ustaya saygımdan dolayı çok değiştirilmedi.
__________________________________________________________________
"Biz birarada olduğumuz sürece yüzük kardeşliği dağılmayacak, Aragorn"
"
|
| |
Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
|
"LOTR: ORTA DÜNYA HİKÂYELERİ-SAMİN YAKALANIŞI - II" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 5 yorum |
| Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz. |
Re: ORTA DÜNYA HİKÂYELERİ-SAMİN YAKALANIŞI - II (Puan: 1) Gönderen axana (axana@mynet.com) Tarih: Haziran 28, 2002 - 19:20:23 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | ellerine sağlık angelic. sana her zaman inancım sonsuzdu. biz yapabiliyorsak sen niye yapamayacakmışsın! (bana sorarsan benim yazılarımdan daha güzel olmuş şu sonuncusunun anlatımı)
devamını daha çok beğendim açıkçası. Niyeyse her zaman öyle oluyor. hepsi bir bütünken daha da derin anlam kazanıyor.
Açıkçası ben faramirin seçimini yazarken senin dediğini yapmıştım(kendi adıma) ve faramirin neler hissedeceğini anlatmaya çalıştım. bu imrahille de devam etti. (bilgi kıtlığına rağmen)
Yazın hakkında küçük iki eleştirim olacak izninle: birincisi Sam daha bir elf bile görmemişken nasıl onların Valinor'a gideceğini bilebilir? İkincisi de hobbitler için Mordor sadece çooook eski efsanelerde adı geçen bir ülkedir. Sam onun korkunçluğunu anlayamaz diye düşünüyorum çünkü o diğer hobbitlere nazaran bile çok saftı.
ama genel olarak yazın çoooook yaratıcı(toprağı hissetmek) tebrik ederim. devamının geleceğini zaten biliyorum:)
Ha bi de düzeltmek ihtiyacı duyduğum için beni lütfen affet: J.R.R. TolkİEn...
:))
yüreğinizden sevgi hiç eksik olmasın... |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: ORTA DÜNYA HİKÂYELERİ-SAMİN YAKALANIŞI - II (Puan: 1) Gönderen Gondorian_Flame Tarih: Temmuz 01, 2002 - 13:27:35 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Tebrikler Angelic hikayenin devamını da yine aynı akıcılık ve tutarlılıkla sürdürmüşsün. Yer yer hayal gücün ve ilginç anlatımılarınla süslediğin yazın uzun olmasına rağmen sıkmadan okunuyor. Sam'in kafasında bir elf candırmaya çalışması kısmını ayrıca çok beğendim. Bir de Sam'in toprakla olan yakınlığını ve toprak sevgisini öyle güzel bir kurguyla anlatmışsın ki, diyecek birşey bulamıyorum.Bu sitedeki yazılar gerçekten de belli bir çizginin üzerinde.
Sanırım devamında da yolculuğa çıkmadan önce köyün dışında başka bir eve taşınmalarını anlatacaksın ; yine aynı akıcılık ve başarıda bir yazı olacağından eminim.
Bu arada küçük bir not; ".....birkaç kitaplarının ve haritalarının....." yerine "....birkaç kitabının ve haritalarının..." kulağa daha uygun geliyor.
|
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
|