Yuzuklerin Efendisi / Turkiye LOTR / Turkey

Anduril90 göndermiş "

Orta Dünyanın. 4, Çağı sürerken yüzüğün yoldaşları ayrı yerlerde devam ediyorlardı hayatlarına. Frodo ve Gandalf Orta Dünya`yı terkeyleyeli çok olmuş, Merry, Sam ve Pippin ise gözlerini birer birer yummuştu hayata. Aragorn, insanların en yüce kralı ise insan ırkı için çok uzun denilebilecek bir süredir Gondorun ak sancağı altında Arwen Undomiel le hayatını geçiriyordu. Ama gittikçe ağırlaşan yüreği onun da yakında bu dünyanın gri yağmur perdesini aralayıp yeni ve dönüşsüz bir yolculuğa yelken açacağının sinyallerini veriyordu. Ölmeden önce son iki dostunu görmek isteyen Elessar onları Gondor a davet etti. Elftaşının bu davetini arkadaşları memnuniyetle kabul etti.

Aragorn arkadaşlarının yolunu gözlerken bir gün biri at üzerinde diğeri ise yayan olarak Gondor a yaklaşıyorlardı. Atın üzerindekine bakılırsa uzun boylu zarif duruşlu birine benziyordu. Diğerinin ise boyu çok kısaydı sakalından kara kılların arasından araya girmiş ak kıllar dikkati çekiyordu. Askerler onun bir cüce olduğunu anladılar çünkü elinde yürürken kendine destek yaptığı bir de balta taşıyordu.

İkisinin arasında küçük ama hoş bir tartışma belirmişti. Kısa olan şöyle diyordu:
-Bir daha bir ata binersem kafamı kesip Khazad-Dum un derin boşluğundan aşağı atsınlar!!!!!
O homurdanırken atın üzerindeki çok berrak ve içten bir sesle:
-Eminim dostum bütün cücelerin içinde en çok ata binen de sensindir.
Gülümsemekteydi o anda ama yüzünü örten pelerininin başlığı, cücenin, suratını görmesini engelliyordu. Aslında ikisi arasındaki tek benzerlikte buydu. İkisi de hangi renkte olduğunun belli olmadığı bir kumaştan yapılmış bir pelerine sahiptiler. Pelerinlerinin boyun kısmını ise yaprak biçimli hoş broşürlerle iliklemişlerdi. Ve kapşonlarını da başlarına örtmüşlerdi.

Kapıya yaklaştıklarında vakit yemek saatini geçmekteydi. Kapı koruyucularından biri sordu:
-Hoş geldiniz efendiler Gondor a niçin gelmiştiniz?
Cüce konuştu kapşonun altından:
-Senin o hayırsız kralın var ya onunla bir hesabımız var, onu halledeceğiz.
O anda asker sertleşti. Ama arkalarından başka bir ses yükseldi:
-Neymiş benimle alıp veremediğiniz efendi cüce? Diye sordu tatlı bir sesle
Bu sefer söze uzun boylu yabancı katıldı:
-Senin ne zamandır bizi ziyaret etmeyişinin verdiği kırgınlığı dile getiriyor dostum, Elftaşı.

Bu Elftaşı sözcüğünün ardından askerler onun bir elf olduğunu anladılar ama çok şaşkındılar çünkü onlar şimdiye kadar güzel kraliçeleri Arwen den başka elf görmemişlerdi hayatlarında. Bu arada Aragorn ve yabancılar gülmeye başladılar. Sonra yabancılar kapşonlarını geri attılar ve üzerlerindeki giysileri hepsi görebildi.

Uzun boylu olan gerçekten de bir elf ti. Çok zarif yüz hatlarına sahipti mavi gözleriyle karşısındaki Aragorn a bakıyordu. Ancak gözlerinin içindeki derinlikten anlayabilirdiniz ne kadar yaşlı olduğunu ve öyle delici bakışları vardı ki. Giysileri ise tam bir Elf prensinin kiler gibiydi. Genellikle ormandaki renklerle uyum sağlayan renklerden dokunmuş aynı ipek gibi bir kumaştandı. Belinde ise Gümüş renginde ama ondan çok daha parlaktı. Mithrilden yapılmıştı bu kemer. Çok zarif işlenmişti dağın altındaki cüceler tarafından ve çok yakın bir dostunun hediyesiydi elf e. Ayakkabıları ise bu soğuk hava için fazla ince gelmişti Gondor lu askerlere. Ama onlara bir Elf in üşümediğini nasıl anlatabilirsin ki?

Kısa boylu ise tam bir cüce efendiye benziyordu.Üstünden sanki yıllar akıp geçmiş ama onu pek de etkilememiş gibiydi. Sadece hafif kırlaşmış sakalları belli ediyordu yaşını. Giysileri ise tam bir zariflik abidesiydi. Elindeki balta ise tek taraflı uzun bir yürüyüş baltasıydı.

Aslında ikisinde de silah yoktu. İkisi de savaşçıya benziyordu ama Aragorn un krallığından sonra kötülük kalmadığı için ikisi de silahsız gelmişti.

DEVAMI GELECEK
"