Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
Önceki Yazılar
|
Mart 21, 2013 - 08:08:57 · Kızıl Yolculuk (1)
Kasım 07, 2012 - 16:17:32 · Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)
Kasım 07, 2012 - 16:00:58 · Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)
Kasım 07, 2012 - 15:56:46 · Hobbit Fragmanları (0)
Aralık 21, 2011 - 08:18:56 · Hobbit Trailer (0)
Ekim 10, 2011 - 10:09:41 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)
Haziran 13, 2011 - 10:37:47 · Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)
Haziran 13, 2011 - 10:34:53 · Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)
Haziran 13, 2011 - 10:18:39 · Oyun Fikirleri (2)
Aralık 03, 2010 - 08:08:20 · BBC Tolkien röportajı (0)
Kasım 22, 2010 - 11:15:26 · The Hobbit icin Gazete Ilani (2)
Ekim 22, 2010 - 11:31:19 · Hobbit oyuncuları (10)
Ekim 13, 2010 - 09:27:41 · Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)
Haziran 02, 2010 - 07:54:36 · HOBBİT TEHLİKEDE (4)
Nisan 06, 2010 - 09:13:39 · Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)
Nisan 06, 2010 - 09:13:33 · Gölgelerin İçinden (0)
Ocak 19, 2010 - 08:58:13 · Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)
Ocak 08, 2010 - 15:45:13 · Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)
Ocak 08, 2010 - 15:44:59 · Mucizeler Savaşı (6)
Ocak 08, 2010 - 15:44:38 · LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)
Eski Yazılar
|
|
Anaglareb göndermiş "III <EREBOR ARAYIŞI
Bu öykünün tam olarak anlaşılması Yüzüklerin Efendisinde Ek Adaki (III, Durinin Halkı)anlatıya bağlıdır, ve bu sadece bir anahttır.
Cüceler Thrór ve oğlu Thráin (Thráinin oğlu Thorin ile birlikte, sonradan Meşekalkan denmiştir) Ejderha Smaug Yalnız Dağa (Erebor) hücum ettiğinde gizli bir kapıdan kaçmışlardı. Thrór Moriaya, Thráine Cücelerin Yedi Yüzüğünün sonuncusunu verdikten sonra geri döndü ve orada, onun alnına ismini dağlayan Ork Azog tarafından öldürüldü. Bu cüceler ve orklar arasındaki, 2799 yılındaki Morianın Doğu Kapısından önce, Azanulbizar (Nanduhirion) Büyük savaşıyla biten savaşa öncülük etti. Daha sonra Thráin ve Thorin Meşekalkan Ered Luinde yaşadılar, ama 2841 yılında Thráin oradan ayrıldı ve Yalnız Dağa geri döndü. Anduinin doğu yakasındaki arazilerde dolaşırken yakalandı ve Dol Guldurda hapsedildi, ki burada ondan yüzüğü de alınmıştır. 2850de Gandalf Dol Guldura tam Thráin ölmeden önce girdiğinde Sauronun gerçekten oranın efendisi olduğunu keşfetti.
Buradaki yazının sonrasında açıklandığı üzereErebor Arayışının birden fazla versiyonu vardır. Bir önceki versiyonda da oldukça önemli bir bölüm verilmiştir.
Şu an bulunan yazının giriş cümlelerinin öncesinde bir şey bulamadım(O, o günden daha fazla söz etmezdi).Buradaki giriş cümlelerindeki O Gandalf, biz ise Frodo,Peregrin,Meriadoc ve Gimli, ve Ben ise konuşmada kayıtları tutan Frododur; olay Minas Tirithde bir evde geçmektedir ve zamanı Kral Elessarın taç giyme töreninden sonradır.
***
O, o günden daha fazla söz etmezdi. Ama sonra biz konuyu tekrar ortaya attık ve o bize bütün ilginç olayı anlattı, Erebor yolculuğunu nasıl düzenlediğini, neden Bilboyu düşündüğünü ve gururlu Thorin Meşekalkanı gruba katılmaya ikna ettiğini.Bütün hikayeyi şu an hatırlamıyorum, ama hepimiz Gandalfın Batının Gölgeye karşı sadece savunma yapması gerektiğine inandığı günlerden başlamasında karar vermiştik.
O sıralar çok rahatsız bir durumdaydım, dedi, çünkü Saruman bütün planlarımı engelliyordu. Üstelik Sauronun yeniden ortaya çıktığını ve kendini yakında göstereceğini ,ve onun büyük bir savaşa hazırlandığını biliyordum. Peki bu savaşa nasıl başlayabilirdi? Acaba ilk başta Mordoru yeniden ele mi geçirirdi, yoksa düşmanın ana kalelerine mi saldırırdı? Sonra düşündüm, ve şu an eminim ki, gerçek planı, yeterli gücü toplar toplamaz Lórien ve Ayrıkvadiye saldırmaktı.Bu onun için en iyi plan ve bizim için de en kötüsü olurdu.
Onun Ayrıkvadiye ulaşamayacağını düşünebilirsiniz, ama ben öyle düşünmüyorum. Kuzeydeki durum çok kötüydü. Dağın altındaki Krallık ve güçlü Dale İnsanları yoktu. Sauronun Eski Angmar düzlüklerine çıkan dağların kuzey geçitlerini tekrar ele geçirmek için göndereceği kuvvetlere karşı koyabilecek sadece Demir Dağlardaki Cüceler vardı ve onların ardında ise sadece terkedilmişlik ve bir Ejderha vardı. Sauron Ejderhayı çok büyük ve kötü bir etkiyle kullanabilirdi. Kendime sık sık şöyle derdim: Smaugla anlaşma yapmak için bir yol bulmalıyım. Ama Dol Guldura karşı doğrudan bir hareket için daha zaman var. Sauronun planlarını bozmalıyız. Bunu Divanın görmesini sağlamalıyım.
Bunlar benim yollar boyunca yürürken karamsar düşüncelerimdi. Yorulmuştum ve kısa bir tatil için Shirea gidiyordum, yirmi yıldan daha fazladır gitmemiştim. Eğer bunları kafamdan atarsam, bu sorunun üstesinden gelebilecek bir yol bulacağımı düşünmüştüm. Gerçekten de buldum, ama bunları aklımdan atmaya iznim yoktu.
Tam Breeye yaklaşmışken, Shireın kuzeybatı sınırında sürgünde olan Thorin Meşekalkana(1) rastladım. Şaşkın bir durumdaydım ,benimle konuştu; işte bu an gelgitin dönüş anıydı.
O da endişeliydi, o kadar endişeli ki gerçekten benim tavsiyemi istedi . Ben de onunla Mavi Dağlardaki salonlarına gittim, ve onun uzun öyküsünü dinledim. Çok geçmeden kalbinin sıkıntıda olduğunu çünkü yanlışları hakkında kara kara düşündüğünü anladım, atalarının hazinelerinin kaybı ve atalarından devraldığı Smaugdan intikam alma görevinin yükü onu sıkıntıya sokuyordu. Cüceler böyle görevleri çok ciddiye alırlar.
Ona yapabilirsem yardım edeceğime söz verdim. Ben de onun kadar Smaugun sonunu görmeye istekliydim, ama Thorinin bütün planları kavga ve savaş üzerineydi, gerçek Kral İkinci Thorin gibi,gerçek bir Cüce ,ama ben bunda bir ümit göremiyordum. Ondan ayrıldıktan sonra Shirea doğru yola çıktım, bu arada da haberlerin bir bölümünü aldım. Bu oldukça garip bir işti, ben de şansımı takib etmekten başka birşey yapamazdım, ve yolda bir sürü hata yaptım.
Her nasılsa uzun zaman önce Bilbodan etkilenmiştim, bir çocuk olarak, ve genç bir hobbit olarak: onu en son gördüğümde daha yaşına gelmemişti. Aklımda hep sabırsızlığıyla, parlak gözleriyle, öyküleri sevmesiyle, ve Shire dışındaki dünya ile ilgili sorularıyla yer etmiştir. Shirea geldiğimden kısa süre sonra onunla ilgili haberler duydum. Hakkında konuşulan birisi olmuş gibi görünüyordu. Annesi ve babası Shirelılar için erken , seksenli yaşlarında ölmüşlerdi,ve o da hiç evlenmemişti. Biraz kaçık gibi büyümüş, dediler, ve yalnız başına gezmeye gidermiş. Yabancılarla konuşurken görülmüş Cücelerle bile.
Cücelerle bile!Birden bire üç şey aklımda bir araya geldi: açgözlü büyük Ejderha ve onun keskin koku ve işitme duyuları, güçlü, ağır botlar giyen, eski, yanan kıskançlıklarıyla Cüceler; ve hızlı, yumuşak ayaklı ve geniş dünyayı bir kere görmek için deli olan (öyle düşündüm) bir Hobbit . Kendi kendime güldüm; ama Bilboyu, yirmi yılın ona ne kötülükler yaptığını ve dedikoduların gerçeklik payı var mı görmeye gittim. Ama o evde değildi. Hobbitköyda Onu sorduğumda kafalarını salladılar. Yine gitti dedi bir Hobbit. Bu bahçıvan Holmandı yanılmıyorsam.(2)Yine gitti. Bir gün dikkatsiz olmasa öbür tarafa gidecek ya. Nereye gittiğini ve ne zaman döneceğini sordum, Bilmiyorum dedi ve bana garip garip baktı. Bu onlarla tanışıp tanışamayacağıma bağlı, Holman, dedi. Yarın Elflerin Yeni Yılı!(3) Yazık, çok nazik bir adamdı. Yaylalardan Nehre kadar daha iyi birisini bulamazdınız.
İyiden de iyi! diye düşündüm. Sanırım bu kadar risk almalıyım. Zaman daralıyordu. En geç Ağustosta Ak Divanla beraber olmalıydım, yada Saruman kendi işini görmeli ve hiçbir şey olmamalıydı. Ve büyük sorunlardan ayrı olarak, bu, yolculuğun ölümcül tehlikesini de ortaya çıkarıyordu: Dol Guldurdaki güç, tabi yokedecek bir kuvveti olmadıkça, Ereborda hiçbir girişimi engellemeden bırakmazdı.
Ben de aceleyle Thorine, onu bu zor göreve ikna etmek ve onun yüce planlarını bir kenara koyup, sessizce hareket etmeleri gerektiğini inandırmaya çalışmak için, geri döndüm, - ve Bilboyu da yanına alması için, ama önce Bilboyu görmeden. Bu bir hataydı, ve neredeyse feci sonuçlar doğuracaktı. Tabi bunlar Bilbo için geçerli değildi. En azından giderek açgözlü oluyor ve şişmanlıyordu, ve eski arzuları giderek küçülüp ve sadece kişisel bir rüya olma yolundaydı. Bunun hakikaten gerçekleşmesi tehlikesinden daha dehşet verici bir olay düşünemiyorum! Bütün bütün sersemleşmiş, ve kendini tam bir aptal etmişti. Hoş, Thorin bir öfkeyle kalkıp gidebilirdi ya, benim garip şansıma, bir ara bahsedeceğim bundan.
Ama siz olayların nasıl geliştiğini zaten biliyorsunuz, Bilbonun olayları nasıl gördüğü nispetinde. Öykü, ben yazsaydım daha farklı gelebilirdi kulaklarınıza. Anlayamadığı bir şey Cücelerin onun ne kadar akılsız olduğunu düşünmeleriydi, bir diğeri ise onların bana ne kadar kızgın olduklarıydı. Bilbonun tam olarak kavrayamamış olmasıyla birlikte Thorin hepsinden daha kızgın ve kibirli davranıyordu. Gerçekten de başlangıçtan beri çok kibirliydi, ve benim bütün işi çok basit planladığımı ve kendisiyle alay ettiğimi düşünüyordu. Durumu kurtaran sadece harita ve anahtardı.
Ancak yıllar boyu bu konu üzerinde düşünmemiştim. Ta ki Shirea varana ve Thorinin öyküsünü enine boyuna düşünmeye zamanım olana kadar. İşte o zaman ellerime konan garip şansı hatırladım ama bu daha fazla şansmış gibi gelmiyordu. Doksanbir yıl önce yaptığım tehlikeli bir yolculuğu hatırladım: Dol Guldura gizlenerek girdiğim sırada çukurlarda ölmekte olan umutsuz bir Cüceye rastlamıştım. Onun kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. İşte o Cücenin Durinin Halkına ait bir haritası ve o haritayla alakalı olduğu anlaşılan bir anahtarı vardı. Açıklamaya çalıştı ama anlamlı olmaktan çok uzaktı. Ve sadece onun bir Alî Yüzüğe sahip olduğunu öğrenebildim.
Neredeyse bütün saçmalıkları bundan ibaretti. Yedilerin sonuncusu dedi tekrar takrar. Fakat bunların bir çok anlamı olabilirdi. Mesela kaçarken yakalanmış bir haberci hatta daha iyi bir hırsız tarafından yakalanmış bir hırsız bile olabilirdi. Ancak o haritayı ve anahtarı bana verdiğinde Oğlum için, dedi ve sonra öldü. Çok geçmeden oradan kaçtım ve bana verdiklerini sakladım. Kalbimin sesi bana onları hep yanımda ve güvende tutmamı öğütlüyordu, ama çok geçmeden unutmuştum.Çünkü Dol Guldurda, Erebordaki tüm hazinelerden daha önemli ve tehlikeli bir görevim vardı.
Şimdi hepsini yeniden hatırlıyorum, ve, o sıralar ne Thráinin ne de Thorinin adını koyabildikleri, İkinci Thráinin(4) son sözlerini şimdi daha iyi anlıyorum; ve Thorin elbette ki ne babasının başına neler geldiğini biliyor, ne de Yedi Yüzükün sonuncusu hakkında kafa yoruyordu. Bir planım ve Thorinin hikayesine gore Ereborun gizli girişinin, Thrór ve Thráinin sayesinde kaçtıkları bir anahtarı vardı. Ve bunları iyi sakladım ve hiçbir özel plan yapmadan, bunların yararlı olacağı zamanı beklemeye koyuldum.
Neyse ki, bunları kullanma konusunda bir hata yapmadım. Shireda dediğiniz gibi onları, yenlerimde sakladım, ta ki bütün işler umutsuz gözükene kadar. Ne zaman ki Thorin benim planıma göre hareket etmeye gönüllü oldu, işte o zaman gizli yolculuğumuz bir şekilde iyi gitmeye başladı. Bilbo hakkında ne düşündülerse bu kendiliğinden yok oldu. Gizli bir kapının, sadece Cücelerce bulunabilecek bir kapının, varlığı bu işi kolaylıştırıyordu. En azından Ejderhanın ne yaptığını anlayabilir, belki de altınlardan birazını geri alabilir, yada kalplerindeki güçlü istek duygusunu yumuşatacak birkaç ata yadigarı alınabilirdi.
Ama bu benim için yeterli değildi.Yüreğimde Bilbonun onlarla gitmesi gerektiğini biliyordum, yada bütün arayış başarısızlıkla sonuçlanabilirdi veya, şimdi söylemeliyim , yolda karşılaşacağımız, çok daha büyük olaylar gerçekleşmeyebilirdi. Yani halen onu da yanında götürmesi için Thorini ikna etmek zorundaydım. Sonradan yolda o kadar tehlike atlatmamıza rağmen, yolculuğun en zor kısmı işte bu kısımdı. Bilbo yattıktan sonra, gece uzun süre tartıştık, ama bir sonraki sabaha kadar bir anlaşmaya varamamıştık.
Thorin oldukça şüpheci ve kibirli davranıyordu. O yumuşak dedi homurdanarak. Shire çamuru gibi yumuşak ve aptal. Annesi çok erken öldü. Kendi kendine çok yanlış bir oyun oynuyorsun Üstad Gandalf. Artık eminim ki bana yardım etmekten başka amaçların da var.
Çok haklısın,dedim. Başka bir amacım olmasaydı, şu an sana yardım ediyor da olmazdım. Kendi işlerin sana çok büyük görünebilir, ama kocaman bir örümcek ağında incecik bir iplik aslında. Ben ise bütün ipliklerle ilgileniyorum. Ve bu da benim tavsiyelerimi daha da önemli hale getiriyor, daha az değil. Dedim ve sözümü büyük bir güçle bitirdim. Beni Dinle Thorin Meşekalkan! dedim. Eğer bu Hobbit sizinle gelirse, başarırsınız. Yok gelmezse hayal kırıklığına uğrarsınız. Bu benim öngörüm, ve seni uyarıyorum.
Şanını biliyorum, Gandalf, diye cevap verdi Thorin. Umarım hak edilmiş bir ündür. Ama Hobbitinin yaptığı bu aptalca işler beni, senin nasıl bir öngörüye sahip olduğun konusunda ve öngörü yerine delirip delirmediğine dair, düşündürüyor. Belki de bu kadar olay zekanı köreltmiştir.
Tam olarak yapabilecek güçteydiler.dedim. Ve bunların tam ortasında, dünyanın en sinir bozucu, kibirli Cücesi tavsiyelerimi dinlemek istedi (çaresinden emin olduğumu iddia etmememe rağmen), ve sonra beni saygısızlıklarıyla ödüllendirdi. Kendi yoluna git, Thorin Meşekalkan, eğer gideceksen. Ama eğer tavsiyelerime burun kıvırırsan, felakete doğru yol almaya başlarsın. Ve benden üzerine Gölge düşene kadar ne bir tavsiye ne de yardım görebilirsin. Açgözlülüğünü ve kibirini dizginle, çünkü eğer yapmazsan elin kolun altınla dolup taşsa bile, gittiğin yolun sonunda düşeceksin.
Bunların üzerine irkildi, ama gözleri için için yanan alevlerle yanıp tutuşuyordu.Beni tehdit etme! dedi. Her zaman olduğu gibi, beni ilgilendiren konularda ben karar vereceğim.
Öyle yap o zaman!dedim. Bunun dışında başka bir şey söylemem: Ben güvenimi ve sevgimi kolayca vermem, Thorin; ama ben bu Hobbiti çok severim, ve onun iyi olmasını istiyorum. Ona iyi davran, ve sende benim arkadaşlığıma hayatının sonuna kadar sahip olabilirsin.
Bunları onu ikna etmek için içimde hiç umut olmadan söyledim; daha iyisini de söyleyemezdim. Cüceler, arkadaşlara bağlılık gerektiği ve onlara yardım edenlere minnettarlık duymaları gerektiğini anladılar. İyi o zaman, dedi Thorin bir sessizliğin ardından. Benim grubumla birlikte gelebilir, eğer cesaret edebilirse (ki hiç emin değilim). Ama eğer onu bana yüklemekte ısrar ediyorsan, sen de gelmeli ve sevgili hobbitine göz kulak olmalısın.
Çok iyi!diye cevap verdim. Ben de gelecek ve kalabildiğim kadar yanınızda kalacağım: en azından siz onun değerini anlayana kadar. Bu bir bitiş için iyi bir sözdü, ama o sıra sıkıntılıydım, çünkü Ak Divanın acil bir sorunu vardı.
İşte bu Erebor yolculuğunun başlangıcıydı. Bu olay başladığında Thorinin Smaugu öldürmek konusunda gerçek umutları olduğunu zannetmiyordum. Hiç umut yoktu. Ama sonunda oldu. Heyhat! Thorin zaferiyle ve hazinesiyle tatmin olmadı. Gurur ve açgözlülük bütün uyarılarımı alt etti.
Ama tabi ki, dedim, bir savaşta herhangi bir şekilde düşemez miydi? Orklar tarafından bir saldırıolabilirdi, ve Thorin hazinesinde ne kadar cömert olsa da, bu onu kurtaramazdı.
Bu doğru, dedi Gandalf. Zavallı Thorin! Büyük bir evin büyük bir Cücesiydi, hataları ne olursa olsun; ve yolculuğun sonunda düştü, Dağın Altındaki krallığın yönetimi onun hakkıydı, benim de arzum buydu.Ama Dáin Demirayak saygıdeğer bir halefti. Thorinin Erebor önünde öldüğünü duyuyorsunz, tam da bizim orada çarpıştığımız anda. Ben buna çok büyük bir kayıp derdim, eğer ki çok büyük yaşına(5) rağmen, halen baltasını kudretli bir şekilde kullandığını ve Kral Brandın vücudunun yanı başında, Erebor Kapısının önünde, karanlık düşene kadar durduğunu görmeseydim.
Bu olay çok daha farklı bir şekilde gelişebilirdi. Ana saldırı güneyde oyalanıyordu, evet bu doğru; ve hala da eğer Kral Brand ve Kral Dáin onun yolunda durmasalardı Sauronun uzaklara uzanan sağ eli Kuzeyde büyük, çok büyük zararlar verebilirdi. Pelennor Savaşını düşündüğünüzde, Dale Savaşını unutmayın. Ne olabileceğini bir düşünün. Eriadorda Ejderha alevi ve zalim kılıçlar! Gondorda bir Kraliçe olmayabilirdi. Biz şu an burada zaferden yıkım ve toza dönüşmeyi ümit ederek bekleyebilirdik. Ama bunlar önlendi çünkü ben bir akşam, Breeye yakın bir pınarın başında, Thorin Meşekalkan ile karşılaştım.Ortadünyada dediğimiz gibi şans eseri bir karşılaşma.
***Notlar
(1) Gandalf ve Thorinin karşılaşmaları Yüzüklerin Efendisindeki Ek Ayla da ilişkilidir, ve burada bir tarih verilir: 15 Mart 2941. Bu iki anlatı arasında çok ince bir fark vardır; Ek Ada karşılaşma, yolda değil, Breedeki handadır. Gandalf Shireı en son 20 yıl once ziyaret etmiştir, yani 2921de, Bilbo otuzbir yaşındayken: Sonradan Gandalf onu son gördüğünde daha yaşına (otuzüç)gelmemiş olduğunu söyler.
(2) Bahçıvan Holman: Holman Yeşilel, Hamfast Gamgeeyi (Samin babası, babalık) çırak alan kişi: (Yüzük Kardeşliği, kitap 1 ve Ek C. )
(3) Elf güneş yılı (loa) yestarë denilen bir günle başlar , tuilë (ilkbahar)nin ilk gününden önceki gündür; ve Imladris takviminde yestarë aşağı yukarı Shire Hesabı Mayısın 6sına denk gelir. (Yüzüklerin Efendisi, Ek D.)
(4) İkinci Thráin: Birinci Thráin, Thorinin uzak atası, 1981 yılnda Moriadan kaçtı ve Dağın Altındaki ilk Kral oldu.. (Yüzüklerin Efendisi, Ek A(III).)
(5) İkinci Dáin Demirayak 2767 yılında doğdu: Azanulbizar (Nanduhirion) savaşında, 2799 yılında Morianın Doğu Kapısı önünde büyük Ork Azogu katletti, böylece Thorinin büyükbabası, Thrórun öcünü almış oldu. 3019 yılında Dale Savaşında öldü. (Yüzüklerin Efendisi, Ek A(III) ve B.) Frodonun Glóinden öğrendiğine gore Dáin halen Dağın altındaki Kral, ve şimdi iyice yaşlandı (ikiyüzellinci yaşını geçirdi) çok saygıdeğer bir kişi ve inanılmaz bir serveti var. (Yüzük Kardeşliğ, Kitap 2)
EK
Erebor Arayışı yazıları ile ilgili not
Bu parçadaki, metne ait durum karmaşık ve çözmesi zor. En önceki versiyon tamamlanmış ama çalakalem yazılmış ve çoğu düzeltilmiş el yazmalarıdır, ki burada A diyeceğim, parçanın taşıdğı başlık Gandalfın Thráin ve Thorin Meşekalkan ile Olan İlişkilerinin Tarihi. Bu daktilo yazısından, B, yapılmış olup, ayrıca büyük değişikliklere uğramış olmakla beraber, daha önemsizdir. Bunun başlığı Erebor Arayışı ve Gandalfın Erebora Yolculuğu Nasıl Ayarladığı ve Bilboyu Cüceler ile Nasıl Gönderdiğinin Öyküsü Daktilo yazısından daha geniş özetler aşağıda verilmiştir.
A ve B (en eski versiyon)ye ek olarak, bir başka el yazması vardır, C, isimlendirilmemiş, öyküyü daha kısa ve ekonomik bir şekilde yapılandırmıştır, ilk versiyondaki iyi bir bölümü ihmal etmiş ve birkaç yeni unsur eklemiştir, ancak (özellikle sonraki bir bölümde) orjinal metnin büyük bölümünü içerir. Bu, Cnin Bden daha sonra yazılmış olduğunu, ve Cnin yukarıdaki versiyon olduğunu kesin olarak gözler önüne seriyor, ancak görünen o ki başlangıçta, Minas Tirithteki evde Gandalfın anılarının başladığı yerden bazı yazılar kaybolmuştur.
Bnin açılış paragrafları (aşağıda verilmiştir) neredeyse Yüzüklerin Efendisindeki Ek A (III,Durinin Halkı) ile aynıdır, ve belli ki öykü Thrór ile Thráini ilgilendiren Ek Adaki bölümden önce yazılmış: Erebor Arayışı biterken Ek Adaki sözler birebir uyuyor, burada yine Minas Tirithde Gandalfın ağzından, Frodo ve Gimliyle konuşuluyor. Önsözde bahsedilen mektupta (s.11) açıkça görülüyor ki, babam Erebor Arayışını, Ek Adaki Durinin Halkı öyküsünün bir parçası olarak yazdı."
|
| |
Oturum Aç
|
Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.
|
|
Re: Erebor Arayışı (Puan: 1) Gönderen Fireforge Tarih: Mart 22, 2004 - 21:33:05 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | çok iyi bir çeviri olmu_ kanka tebrikler.
Ortadünyada dediğimiz gibi şans eseri bir karşılaşma.
ingilizcesinde çok ho_ bir sözdür sende güzel çevirmi_sin taebrikler tekrar.
"a chance meeting as we say in ME |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Erebor Arayışı (Puan: 1) Gönderen iarwain-ben-addar (iarwain@yuzuklerinefendisi.com) Tarih: Mart 23, 2004 - 08:56:46 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | Söylenebilecek fazla birşey yok. Sadece teşekkür edebilirim. Eline, beynine sağlık. Bir sürü soru cevaplanmış oldu kafamda. |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
Re: Erebor Arayışı (Puan: 1) Gönderen Aragorn-2 (eyuksek@eng.marmara.edu.tr) Tarih: Nisan 04, 2004 - 00:28:47 (Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) | bana bu bölümü uzun zaman önce göndermiştin. güzel ve hoş bi bölümdü. tebrikler. yalnız şu kalp krizi olayını nasıl savurdun anlayamamıştm. :)) neyse iyi bir çeviri olmuş saolasın. |
[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]
|