Ana Sayfa Hesabınız Yazı Ekleyin FAN ART FRP - RPG
J.R.R.Tolkien Kitaplar Galeri Biz Kimiz
Üye ol Üye girişi
Yazı aramak istediğiniz
Sitede 226 ziyaretçi, 0 kullanıcı var.
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

Seçenekler
· Ana Sayfa
· Yazı Gönderin
· İstatistikler
· Bizi Tanıtın
· Forum
· Yükle
· En iyiler
· Linkler
· Hesabınız

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

J.R.R.Tolkien
Hayatı, eserleri, kronoloji, röportaj, resimler...

Kitaplar
Özetler, kapak örnekleri, incelemeler...

Resim Galerisi
Sanatçılara göre sınıflandırılmış 100'lerce resim...




Önceki Yazılar
Mart 21, 2013 - 08:08:57
· Kızıl Yolculuk (1)

Kasım 07, 2012 - 16:17:32
· Bitmemiş Öyküler Çıktı (10)

Kasım 07, 2012 - 16:00:58
· Rohan ve Türk Benzerliği Üzerine (0)

Kasım 07, 2012 - 15:56:46
· Hobbit Fragmanları (0)

Aralık 21, 2011 - 08:18:56
· Hobbit Trailer (0)

Ekim 10, 2011 - 10:09:41
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (2) (0)

Haziran 13, 2011 - 10:37:47
· Orta Dünya Tarihi: Kayıp Yol ve Diğer Yazılar (1) (5)

Haziran 13, 2011 - 10:34:53
· Hobbit Vizyon Tarihleri ve Isimleri Açıklandı! (0)

Haziran 13, 2011 - 10:18:39
· Oyun Fikirleri (2)

Aralık 03, 2010 - 08:08:20
· BBC Tolkien röportajı (0)

Kasım 22, 2010 - 11:15:26
· The Hobbit icin Gazete Ilani (2)

Ekim 22, 2010 - 11:31:19
· Hobbit oyuncuları (10)

Ekim 13, 2010 - 09:27:41
· Yüzüklerin Efendisi'nin Sırrı Ne? (2)

Haziran 02, 2010 - 07:54:36
· HOBBİT TEHLİKEDE (4)

Nisan 06, 2010 - 09:13:39
· Muhiddin-i Arabi'nin Eserleriyle Lotr ve Silmirallion'a Bakın (5)

Nisan 06, 2010 - 09:13:33
· Gölgelerin İçinden (0)

Ocak 19, 2010 - 08:58:13
· Born of Hope. LOTR Fan Filmi (11)

Ocak 08, 2010 - 15:45:13
· Hobbit'le İlgili Bazı Sorular (0)

Ocak 08, 2010 - 15:44:59
· Mucizeler Savaşı (6)

Ocak 08, 2010 - 15:44:38
· LOTR Filmlerindeki Sinir Bozucu Sahneler (18)


Eski Yazılar

Hikayeler: 6- “Rhûn Diyarının Şah Kalesi” ve Düşmanlara Dair
Yayınlanma tarihi Nisan 13, 2003 - 14:44:21 Gönderen ringmaster

Hikayeler rundmc1982 göndermiş "Merhaba YüzükSever Dostlar, Hikayemin altıncı bölümünü yolluyorum. Umarım beğenirsiniz. Bakalım düşmanlarımı nasıl bulacaksınız. Kendinize iyi bakın.



Işık daima yolunuzu aydınlatsın.

Mordor'un karanlığı sizi düşmanlarınızdan gizlesin.

Orc-Rhûn diyarının huzur vadisi içinizi ısıtsın.



***



Bir önceki bölümde “BÜYÜK ORCH-RHÛN İMPARATORLUĞU” kurulmuş, çorak topraklar kraliçelerin yardımıyla ot biter hale dönüştürülmüştü. Moria’dan gelen cüceşah ve arkadaşları yapı işlemlerine başlamak üzereydi. Düşmanlardan ise henüz haber yoktu, lâkin

yakındı...



***



Cüceler işlerini iyi yapıyor ve yaptırıyordu. Büyük Rhûn kalesi neredeyse bitmek üzereydi. Kalenin yapılışında Melkor dahil herkes çalışmıştı. Sanki olacakları önceden anlayan Melkor, kaleyi çok korunaklı bir kale yapmak için çok uğraş verdi ve verdirtti. Dış Surlar içinde, bir iç sur ve onun içinde bir iç sur daha vardı. En içlerinde ise küp şeklinde kubbeli bir konak vardı. Konağın içinde büyük salonla beraber yüzonbir oda bulunuyordu. Orklar, kalenin altına mahzenleri kazdılar. En iyi yaptıkları iş kazmaktı. Bu kalenin bir benzerini Gargas Miğferdibi Savaşında insanlarla savaşırken görmüş ve efendisine bir takım tavsiyelerde bulunmuştu. Melkor ise daha önce Utomno’daki kalesini yaparken kullandığı yöntemin biraz daha değişiğini kullandı. Ana malzeme samandı. Bir takım madenlerle karıştırdı ve ortaya çok sağlam bir madde çıkardı. Kalenin dış duvarları, zanaatkar cücelerinde yardımıyla mermerle kaplanmıştı. İki bin kişi çalıştı bu kaleyi tamamlamak için. Kale yapılırken otuz konak daha bitirilmiş ve kullanıma hazırdı. Engin yeşilliklerle dolu Rhûn diyarı görüp görebileceği en iyi günlerini yaşıyordu. Melkor, cücelerin kaleye verdikleri üstün emeklerden ötürü, kalenin ismini “Rhûn diyarının Şah Kalesi” koydu. Görkemli bir yapıt tüm Rhûn halkının gözlerinin önünde dikiliyordu. Feanor’un bazı mücevherleri kubbenin en üzerine cüceşah tarafından işlenmişti. Tam iki ay sürdü kalenin yapımı. Bu süre zarfında Kral, elçileri aracılığı ile Gondor’a, Rohan’a, Moria ve Ayrıkvadi’ye yeni imparatorluklarını tanıttı. Ayrıkvadi’ye imparatorluğu tanıtan Etessar’dı. İnsanlar, elfler ve cüceler bu eskinin çorak topraklarında kurulan imparatorluğa biraz şüpheyle baktılar. Bunun olacağını bilen Melkor, fermanında tüm kralları, verilecek olan büyük ziyafete davet etti. Bu davet sayesinde, binlerce yıldan beri sürmekte olan orklar ve diğer ırklar arasındaki soğukluğu bir nebze olsun gidermeyi düşündü. Elindeki en büyük kanıtlarından biriside huzur vadisiydi. Elfler için yeşil çok kutsal bir renkti ve dünya’da bitmeye yüz tutmuş ender güzelliklerden birisiydi, Huzur vadisi. Gargas liderliğindeki bir grup avcı asker, doğruda Khand yakınlarında vahşi hayvanları avlıyor ve Rhûn diyarının et ihtiyacını karşılıyordu. Myrjala ise, bir grup orka, daha önce kutsal diyarda görmüş olduğu sebze yetiştirme yöntemini öğretmeye çalışıyordu. Orkların etten başka yediği bir besin yoktu ve sebze türü otlarla araları iyi değildi. Bu iyileştirilmesi zor bir alışkanlıktı. O yüzden hissettirmeden, dağıtılan yemeklerde bol sebze veriliyordu. Cücelerin çeşme yapmayı öğrettiği orklar, şehrin belirli yerlerine aralıklarla su fıskiyeleri inşa ediyorlardı.



Odasında düşünüyordu, Melkor. İçindeki şüphe gittikçe büyüyor, ama bir türlü bu duyguya anlam veremiyordu. Rhûn diyarının şah kalesinin en üst odalarından birinde kalıyordu ve onun için tüm vadiyi izleyebileceği bir balkon yapılmıştı. Güneşin en kavurucu anında bile şehir dinamik bir şekilde çalışıyordu. Vadinin doğu tarafında ise Gargas ve birlikleri sıkı bir eğitim alıyorlardı. Saray muhafızları olarak yetiştirilen özel birlikler ise F’lüt’ün emrindeydiler. F’lüt, gerçekten şu ana kadar gördüğü en ilginç orktu. Dişi olmasının yanında, mükemmel sesi ile askerlerini coşturuyordu. Bu sesi daha önce hiçbir elfte görmemişti. Yavanna’nın şarkı söylemesi kadar güzeldi. Tasarılarında ona çok iş düşecekti. İleride ona yükleyeceği çok önemli sorumluluklar olacaktı. Bunların en önemlilerinden biride, bir intikam meselesi idi ve F’lüt’ün bu konuda Melkor’a büyük yardımı dokunacaktı. Düşmanı, müziği çok severdi ve F’lüt bu konuda çok yetenekliydi. Her şeyi düzelteceğine dair söz vermesine rağmen, intikam duygularını bastıramıyordu. “Doğallığımın bir göstergesi” diye içinden geçiriyordu.





***





Rhûn diyarından, batıya kutsal topraklara uzanıyor... Valinor, kutlu diyara... oradan yükseklere, karanlık salonlarında oturan iki kardeş valaya uzanıyoruz.



Uzun boylu ve daima siyah giyinmeyi seven vala, içindeki ihtirasları haberin gelmesiyle beraber kardeşine açıklamaya başladı;



- Ateşim. Geçen gün, Anbanakar, bana uğradı ve bir konu hakkında çok önemli bilgi verdi. Anbanakar’ı bilirsin, Mandos’un hükmünden daima korkmuştur ve ona her şeyi açıklamaz, açıklayamaz. Hele bu son olaydan sonra ebediyen konuşamaz.



Masadaki altın kadehten şarabını yudumlayan ateşli kardeşi, ateş dolu gözlerini abisine çevirdi;



- Nasıl bir haber bu, abi ? Anbanakar’ı bende tanırım, ama Mandos’un hükmünden korkmasına neden olabilecek olay nedir?



- Söylediğine göre Babamız, Melkor’u serbest bırakmış. Konuşmalardan anladığı kadarıyla, yaptığı tüm hatalar için özür dileyip, bunları düzeltmek için bir şans istemiş.



- “Vermiş mi?” diye sordu heyecanla ateş gözlü kız kardeşi.



- Evet. Vermiş ve onu Orta Dünya’ya geri yollamış. Valinor’da bahsedilen ve adından övgüyle söz edilen bir ork kralı var ya... Darkmenathar. Darkmenathar, Melkor olmalı kardeşim...



Ateşli gözleri daha bir alevlenen kız kardeşi;



- “Bazı özel güçleri olduğu söylenmişti. Darkmenathar, o olsa bile...” duraksadı ateş gözlü kardeşi.



- “Gücümüz yetmez mi diye düşünüyorsun ?” diye soru abisi, düşünceli bir ifadeyle.



- Biliyorsun. Bir zamanlar en kudretliydi ve gerçek gücünü kimse tahmin edemez, ama bu ne yapmak isteyeceğine bağlı.



- “Anbanakar’ın konuşmalardan duymuş olduğu bir şey daha var. Orta Dünya’ya dönmesine izin verildi ama güçlerinin büyük bir bölümünü kullanamamak koşuluyla.”



Gözleri iyice alevlenen Ateşli kardeş;



- Ne yapmayı planlıyorsun Abi ? Daha o olduğuna emin bile değilken.



- “Düşünüyorum, ateşim... düşünüyorum? Şimdilik kimseye bir şey söylememeni istiyorum senden. Ork kralı eğer oysa, geçmişte bizlerin kaybettiği değerleri, onunda kaybetmesini istiyorum. Kötülüklerinden dolayı, mağdur olanlar ne kaybetmişse, oda onu kaybedecek.”



Vahşi vala olarak bilinen ateşli kız kardeşin abisi, karanlık salonlarında ne yapması gerektiği hakkında derin düşüncelere daldı.





***





Ezessar, efendisinin konağında, kralıyla geçmiş zamanlar hakkında konuşuyordu.



- Efendim, bu konular hakkında konuşmak istemediğinizi biliyorum ama geçmişte yaşanmış acı hikayeler hakkında bilgi sahibi olmak ve bunları neden yaptığınızı öğrenmek istiyorum.



Melkor, ağlamaklı gözlerini ona bakan orka çevirdi:



- Biliyormusun, Dünya neden böyle. Biz neden varız. Bir vala olmama rağmen... hadi valayı bırak. İnsan, elf, cüce, ork, ent, maiar ve valar. Hepimizin ortak bir özelliği var. Duygularımız... aşk, sevgi, nefret, kin, kıskançlık, kötülük, iyilik, ihtiras ve pişmanlık. Anlayacağın, hepsi bizler için olan şeyler. Bastıramadığımız duygular, bize her şeyi yaptırır. İnsanların çok güzel bir deyimi vardır. “Gözü hiçbir şey görmez” diye. Benimde gözüm hiçbir şeyi görmedi. Sevdiğimi alamayınca, mutlu olamayınca, kimsenin beni sevmediğini görünce, dünyadaki en nefret edilen varlık olunca... inan bana bunu değiştiremezsin. İstesen bile değiştiremezsin. Hayatımda, birinden başka kimseyi sevmedim şu ana kadar. Aşk, bana sevdiğimi alamayınca, bende sevenleri ayırmak için elimden geleni yaptım. İhtiras, emellerime ulaşmamı sağladığında, emellerimin hiçte umduğum gibi çıkmadığını anladım. Nefret, karşımdakini öldürür sandığımda, aslında beni öldürdüğünü anlayamadım. Kıskançlık, bu basit görünen duygu bile, benim sonumu hazırlayan en önemli unsurlardan birisi oldu. Sizi yaratmama neden olan unsurlardan birisiydi. Kin, sevgimi verdiğimden karşılığını alamayınca, onun sevdiklerine karşı güttüğüm duyguydu. Bu duyguda, sevdiğimin benden daha fazla nefret etmesine ve sevdiklerini daha fazla sevmesine neden oldu. Pişmanlık, beni, benim bildiğim halde görmezden gelerek seven kişiye, sevgisinin karşılığını vermediğimden dolayı oluştu. Biliyor musun... bazen bunlar galiba olmalıydı diye içimden geçirdiğim oluyor. İyi ile kötünün savaşı en başından beri vardı. Olmalıydı da. Ben olmasam, kesinlikle bir başkası olacaktı. Ben, bana biçilmiş rolümü oynadım. Yaptıklarım tabi ki benim hatalarım. Bunun için ne kadar af dilesem az gelir. Yaptığım bunca kötülükten sonra ne anladım biliyormusun. Kötülüğün, bütünlüğün bir parçası olduğunu. Kötü olan şeyler olmadan iyiliğin güzelliğinin anlaşılamayacağını. Oluşturulan bir olgunun çok kolay bozulup, bozulan bir olgunun yeniden yapılmasının ise mümkün olmayacağını. Bu dünyada herkes kendine biçilen rolü oynuyor, Ezessar. Bazıları dünyada hala iyiliğin olduğunu düşünüp bu uğurda canını veriyor. Bazıları ise, ki buna zamanında bende dahildim, iyi olan her şeyden nefret edip onu bozmakla uğraşıyor ama ne için yaptığını kendiside bilmiyor. Belki de egosunu tatmin ediyor ve ölüm anı yaklaştığında yaptıklarının kendisine ne kazandırdığını ve kaybettirdiğini görüp büyük bir pişmanlık içinde ölüyor. Ölümsüzlüğü sırf bu yüzden sevmem ben. Hayatta yaptıklarımın muhasebesini en iyi ölüm anında yapabileceğimi düşünmüşümdür daima. Doğrumu yapmışım, yanlış mı yapmışım diye. Sonsuza kadar hapis kalmakta ölüm gibi bir şeydi aslında ama yavaş yavaş anladım. En başlarda kinimi iyi olan her şeye karşı daha da büyüttüm. Bunun bir fayda getirmeyeceğini... ancak yüzyıllar sonra anlayabildim. İşte, benim için ölüm anı o andı. Yaptıklarımı tartmama neden olan an. Yaptıklarımın bana neler kazandırıp, neler kaybettirdiğine neden olan, o andı. Yapmış olduğum her şey, ama her şey gözümün önünden geçip gidiyordu. Neler kazandığıma baktığımda, nefret ve kötü duygulardan başka hiçbir şey göremedim. Bir tarafta ise neler kaybettiğim vardı. Sevgi, Ezessar !!! Bu dünyadaki en önemli duyguyu, sevgiyi kaybettiğimi anladım, ki gerisinin benim için hiçbir önemi yoktu. Birisi tarafından ölesiye sevilmek, o kadar güzel bir şey ki, kelimelerle tarif edilemeyecek bir duygu olsa gerek. Benim seçtiğim ise, ölesiye nefret edilmek oldu ki bu duygunun nasıl bir şey olduğunu sakın bana sorma ? Bir vala’yı bile korkaklaştıran bir duygu bu.



Melkor, ağlamaklı gözlerini göklere kaldırdı;



- Bu duyguyu bana tattırıp, pişmanlığımı açığa çıkarmamda yardım edene minnet duygularımı sunmak, boynumun borcu olmuştur. Affedin beni, bütün yaptıklarım için.



Ezessar, efendisinin gözlerindeki pişmanlık ifadesini görmüştü. Valar, onların gözüne ulaşılmaz gözükse de, onlarında diğer canlılar gibi duyguları vardı. Bunu tam anlamıyla daha yeni anlıyordu. Diğer bir düşünceli ifade takınan F’lüt ise, konuşulanlara istemeden de olsa kulak misafiri olmuştu. Kendini tutamadı ve ağlamaya başladı, efendisi için. Ağlarken, tüm duygularına tercümân olacak melodiyi, yeni yaptığı ve çalmasını cüceşah’tan öğrendiği kavalından çıkarmaya başladı. O kadar güzel bir şekilde çalıyordu ki, çıkan ses mükemmel bir ahenk içindeydi. Sanki yaptıklarının pişmanlığını anlayan bir varlığın, yaptıkları için af dilemesi, haykırması, ağlaması ve yazgısıydı. Bütün konak dinliyordu, kavalın sesini. Kavalın sesini duymuş olacak ki, gökyüzü de bulutlarına fısıldayıp, onlarında ağlamasını sağladı. Sanki çıkan yıldırımlar, affedermiş gibi göz kırpıyor, Rhûn Diyarının Şah Kalesinde oturan Melkor’a sesleniyordu. F’lüt’ün, beyaz nur dolu yüzüne baktığında, galiba bir şeyler başarmış olmalıyım diye geçiriyordu aklından Melkor. Çünkü ona bakan yüz “senide ölesiye seven var” dermiş gibi haykırıyordu. Nur yüzlü, kızarmış yüzünü indirmeden, Melkor indirmişti yüzünü, daha fazla bakamayacağını anladığında. Yabancı ise, duyması gerekenleri çoktan duyup karanlık salonlara doğru yüzündeki memnuniyet ifadesi ile yolculuğa başladı





***





Günler haftaları, haftalar ayları kovalamaya başlamıştı. Rhûn Diyarının Şah Kalesi’nde verilecek olan büyük ziyafet günü gelip çatmıştı. Kalenin büyük salonundaki tüm hazırlıklar tamamdı. Bu davete tüm krallar davet edilmişti. Gondor kralı Aragorn ve müstakbel eşi Arwen, Rohan Kralı Eomer, Moria’dan Cüceşah, Ayrıkvadi’den Elrond ve oğulları, Lorien ormanlarından Galadriel ve Celeborn, Kuyutorman’dan Legolas, son olarak ta ismini bir çok defalar duyduğu Ak Gandalf, seçkin davetliler arasındaydı. İçlerinde en çok Gandalf’ı merak ediyordu, Melkor. Anlarsa, o anlardı gerçek kimliğini bir maia olduğundan dolayı. Lakin bunu da düşünmüştü.



Davetlilerden ilk olarak Galadriel ve eşi Celeborn gelmişlerdi. Her ikisi de kalenin en üstüne monte edilmiş mücevherleri görmüş ve hayertler içinde kalmışlardı. Anlamıştı, Melkor, düşündükleri Feanor’un mücevherleri olmalıydı. Konaktan içeri giren davetlilerden Galadriel ile Melkor göz göze geldiler. O kadar dikkatli bakıyordu ki, Melkor, bir an gerçeği anlamış olacağını düşünmeye başladı.



- “Merhaba, Efendi Darkmenathar.” diye söze başladı, Celeborn.



- “Hoş geldin, Lorien ormanlarının kralı Celeborn, davetimiz kabul ederek bize şeref getirdiniz. Sizde hoş geldiniz, hanımım.” diye içten bir cevap verdi, Melkor.



- Daha önce, halkınız gibi bize çok benzeyen bir ork halkı görmemiştim. Şaşırdım doğrusu.



- Bunun için haklı sebepleriniz olduğunu biliyorum. Neden büyük salonumuza geçmiyoruz, orada detaylı bir şekilde görüşebiliriz bu tür konuları. F’lüt, konuklarımızla senin ilgilenmeni istiyorum.



- Peki, kralım.



Galadriel, F’lüt’e bakıp şaşkınlığını gizleyememişti ve aralarında içten bir samimiyet başladı, büyük salona beraber yürürlerken.



Davetliler birer birer gelmeye başladı. Gondor kralı Aragorn ve eşi Arwen’in gelişleri çok görkemli olmuştu. En son Gandalf îcap etti davete. Gandalf ile Melkor’un karşılaşması herkesin gözü önünde olmuştu. İkisi de içlerinden gözleriyle konuşuyorlardı.



- “Misafirperverliğiniz mükemmel, efendi” diye içtenlikle söze başladı Gandalf.



- Hoş geldin, Ak Gandalf. Sizden övgüyle söz edildiğini duydum tüm diyarlarda.



Gandalf, Melkor’u kısık gözlerle inceliyordu. Bunu hisseden Melkor, hiç bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu. Bütün davetliler, onlar için hazırlanmış olan masalarına oturdular.Kral ve kraliçeler için salonun tam ortasında büyük yuvarlak bir masa kurulmuştu. Herkes yerine oturduktan sonra, F’lüt, günün önemini anlatan bir şiir okudu;





Elfler, cüceler, insanlar hoş geldiniz.

Soframızı onurlandırarak sefalar getirdiniz.



Bugün barışı kurmaktır, yegâne amacımız.

Orklar, artık düşman değildir, sizin dostlarınız.



Gondor kralı Elessar, hükümranlığınız kutlu olsun.

Valar, krallığınızı düşmanlarınızdan korusun.



Ayrıkvadi’li Elrond, tarihtir kendisi,

Batıya gidecek olmakla üzüyor hepimizi.



Ormanların hanımı altın saçlı Galadriel,

Güzelliği dilere destandır, herkes bilir, tüm el.



Kuyutorman’ın reisi okçu Legolas,

Bir daha ok kullanmasına, umarım gerek kalmaz.



Rohan’dan yükseldi zaferin ayak sesleri,

Bu Rohirrim’in atlı kumandanı ve kralı Eomer’in zaferi



Cüceleri temsilen gelen Cücelerin şahı,

Zanaatında mükemmel, gözlerinizin önünde konağımızın şanı.



Geldik, beyaz sakallı ak maia’ya

İyi ki varsın, tüm dualarımız, seni yaratan Eru’ya.





Şiir bittikten sonra herkes ayakta alkışladı, F’lüt’ü. Yerine, kralının yanına oturdu. Melkor ayağa kalkarak misafirlere hitaben;



- Uzak diyarlardan gelen kadim dostlarımız...



Bir anda içeriye, nöbetçi girdi. Çok telaşlı bir hali vardı. Nefes nefese, yutkunduktan sonra;



- Kralım, buraya doğru bir ordu geliyor.





***





Anemon, casusluk yaparak, Şah Kalesinde konuşulanları aylar öncesinden efendisine arz etmiş. hazırlıklar aylar öncesinden gizliden gizliye yürütülüyordu.



Karanlık salonlarında konuşan iki vala; âbi ve kız kardeş, harekete geçmeye karar verdiler.



- “Ateşim, birliklerimiz hazır. Eğlenmeye gidiyoruz.” diye her zamanki hareketlerini yapmaya başladı. Avuçlarını okşuyor ve yüzüne sürüyordu. Valinor’da onun yaptığı bu hareketin tek bir manası vardı. “Savaş”.



- “Bilmiyorum, Abi. Doğru yaptığımızı sanmıyorum. Melkor, her ne kadar hak ediyor olsa da onun cezası verildi.”



Abisini, yapacaklarından vazgeçirmeye çalışan ateşli kız kardeş, bunda başarılı olamayacağını kendisi de bildiği halde yinede devam ediyordu. Abisi ise öfkesinden daha şiddetli bağırmaya başladı. Sesi âdeta hırıltı şeklinde çıkıyordu.



- O, sevdiklerinin ölümünü gördü mü hiç? Ya da kaybettiklerinin? Oda bunları tadacak, acı bir şekilde. Uğraşıp yaptıklarının, bir anda sırf zevk uğruna yıkıldığını oda görsün. Sakın beni yolumdan döndürmeye çalışma, kardeşim. Benimlemisin? Değilmisin?



Bu sorunun cevabını soran, zaten biliyordu. Amacı, ateşli kardeşinin ateşini ortaya çıkarmaktı.



- Sorunun cevabını, tabi ki biliyorsun Abi. Seni bugüne kadar bırakmadım, bırakmamda.



- İyi o zaman, ateşim. Yıkım neymiş görücek, Morgoth. Anemon’a haber ver. Guenon’u serbest bıraksın. Oda bizimle geliyor. Hıı, bu iş zevklerine hitâp ediyor çünkü.



Kız kardeş, abisine “Guenon’mu !!!” der gibi bir bakış fırlattı ve gülmeye başladılar.





***



- “Kralım buraya doğru bir ordu geliyor.” diye bağırdı nöbetçi.



Birden salonda bir panik havası esmeye başladı. Neye uğradığını şaşıran misafirler, bunun bir ork saldırısı olabileceğini düşündü, Melkor ve Gandalf dışında. Göz göze gelen ikiliden Gandalf;



- Measse !!!



Melkor ise;



- Makar !!!



dedi. Ateşli kardeşler olarak bilinen barbar Vala’lar önlerinde bir orduyla, Rhûn Diyarının Şah Kalesine hızlıca ilerliyordu...





NOT: Replikleri bekliyorum abla :)

"

 
Oturum Aç
Takma isim

Parola

Henüz bir hesabınız yok mu? Yeni bir tane yaratabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yöneticisi, yorum yönetimi ve kendi adınızla yazı girişi gibi imkanlardan faydalanabileceksiniz.

İlgili Linkler
· Hikayeler Hakkında
· Yayınlayan Editör: ringmaster
· Ana Sayfa


Hikayeler Hakkında en çok okunan :
Gölgelerin İçinden


Yazıcı Dostu Sayfa  Bu Yazıyı bir Arkadaşınıza Gönderin

"Hikayeler: 6- “Rhûn Diyarının Şah Kalesi” ve Düşmanlara Dair" | Oturum Aç/Yeni Hesap Yarat | 10 yorum
Puan
Yorumlar gönderene aittir. İçeriğinden hiçbir şekilde site ve site yönetimi sorumlu tutulamaz.
baba buyuksun!!!! (Puan: 1)
Gönderen hmtekin Tarih: Nisan 13, 2003 - 14:59:31
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: 6- “Rhûn Diyarının Şah Kalesi” ve Düşmanlara Dair (Puan: 1)
Gönderen anaglareb (anaglareb@mynet.com) Tarih: Nisan 13, 2003 - 15:09:38
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder) http://www.kayipdunya.com
bir sn bir sn. baba büyüksün benim lafım. ama söyle doğrudur. makar ve measse ha helal olsun:)


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: 6- “Rhûn Diyarının Şah Kalesi” ve Düşmanlara Dair (Puan: 1)
Gönderen Aldueren (aldueren@yahoo.co.uk) Tarih: Nisan 14, 2003 - 10:33:31
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Böyle insanı merakta bırakan sonları seviyorum :)

Alduéren


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: 6- “Rhûn Diyarının Şah Kalesi” ve Düşmanlara Dair (Puan: 1)
Gönderen ELENTARY (elentary@mynet.com) Tarih: Nisan 17, 2003 - 13:59:24
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
Mailni aldım;cevabı bugün gelecek...
Ama bişey söyleyeceğim Cihan:
Yani şimdi hani yemeğe herkesi çağırıyorya;Arwen ve aragorn gelir tamam da ;Elrond;Gandalf;Galadriel ve Celeborn nasıl geliyor?Onlar Düğünden hemen sonra Batıya gitmedi mi?
Yada ben mi yanlış anladım?


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Re: 6- “Rhûn Diyarının Şah Kalesi” ve Düşmanlara Dair (Puan: 1)
Gönderen GandaIf (ozgen_ozturk@hotmail.com) Tarih: Nisan 19, 2003 - 20:38:18
(Kullanıcı Bilgisi | Mesaj Gönder)
özellikle şiir çok hoşuma gitti kafiyeler müthiş.

nasılsın baba, uzun zamandır görüşmüyoruz ama anlamadığım olay var, Makar ve Measse, Tolkien'in
sonradan iptal ettiği valar değil miydi?


[ Anonim kullanıcı iseniz, lütfen kayıt olun ]

Bu site filmin, kitapların, veya yazarın resmi sitesi değildir.Tamamen Türk yüzük dostları tarafından hazırlanan konu odaklı bilgi, haber, düşünce ve materyal paylaşımını amaçlayan bir fan sitesidir.
Sayfada yer alanlar ancak izin alınarak ve kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Lord of The Rings - Turkish Fan Site
yuzuklerinefendisi.com / 2001 - 2012